Some Nonsenses and Gold Dust

855 66 32
                                    

Uykulu yazarınızdan hepinize merhaba!

Ama sadece merhaba çünkü sanırım kimse bu "okuyucuya ithaf" kısmını dikkate almıyor ve ben buraya komple random gülüş de koysam kimse takmayacak gibime göründü.

(Gibime göründü ne demekse artık -,-)

Ben sizin görüşlerinizi önemsediğimden Leo ile ilgili oylama yapalım dedim ve sırf görüşlerinizi bilmek için her bölüm öncesi yorum yazmak ile ilgili sübliminal mesaj vermeye çalışıyorum. Ama bu sıralar cidden ilgiyle okuyan sadece birkaç kişi kaldı . Bakın... Okuyan herkese minettarım ama azıcık önemseseniz de fena olmayacak.

Herneyse... Bu arada deprem olayı falan fişman. Aranızda panikle camdan atlayan yoksa :D zaten sorun yok demektir.

Neyse iyi okumalar...

^_^

"I like to make myself believeeee,

That planet eaarth turns sloooowlyyyy

İt-"

"TANRILAR AŞKINA VALDEZ! Burda ne arıyorsun?"

Çığlığım yüzünden sol kulağını ovuşturan Leo'ya - muhtemelen kıpkırmızı olan suratımla - bakıyordum.

Evet, herkesin önünde şarkı söylemeye alışıktım ama ölmüş bir hidranın geride kalan altın tozlarını güverteden temizlerken bağıra bağıra şarkı söylediğimi fark etmemiştim. Ve belki de sesim muzları çalınan kızgın bir orangutanın ki gibi çıkmıştı. Bu yüzden de utanmıştım işte... Özellikle karşımdaki her daim dalga geçicek bir şeyler bulabilen namıdeğer Leo Valdez ise tabi kii utanırdım.

Ama Leo ondan beklediğim kahkahayı atmamıştı. Aksine sol kulak zarı için endişelenir gibi bir hali vardı.

"Kim, bir kere de yanına geldiğim de çığlık atmasan nasıl olur ha? Senin yüzünden şimdiden işitme sorunları çekmeye başlayabilirim."

Sinirlendim.

"Sana git beni arkamdan korkut diyen ben değildim! "

Kaşlarını havaya kaldırdı.

" Yardım ister misin diye sorucaktım ama ... Broadway şovunu bozduğum için pardon!"

Dedi ve gitmeye yeltendi. Bileğinden yakaladım. Cidden yorulmuştum.

" Aslında yardıma ihtiyacım var. Yani sinirlerim biraz kötü durumda şuan. Şu şey... Nico falan. Cidden Leo, az önce olanlar..."

Konuşmama devam edemedim. Zaten devam ederken de pek mantıklı konuşamıyordum. Omuzlarım çökmüştü. Leo bileğini tutan elimi nazikçe çekti. Ardından iki omzumdan da tuttu ve duruşumu dikleştirdi. Ona baktım. Kendisi de pek güçlü görünmüyordu açıkçası...

"Bak,Kim. Pes etmek için çok erken. Emin ol daha bir sürü canavar ve altımıza etmemizi sağlayacak şeylerle karşılaşacağız. Ve bunu bilmişlik taslamak için söylemiyorum. Sadece... Neden biraz dinlenmek için kendine izin vermiyorsun? Orda o oku atarken ve Nico'yu iyileştirirken zaten elinden geleni yaptın."

"Peki ya altın tozları?"

Sorumu sormamla birlikte omzumun üstünden 1 saattir toplamaya çalıştığım bir kova dolusu altın tozuna baktı. Bana döndü ve klasik sırıtışı yüzünde belirdi.

Daha ne olduğunu anlayamadan kovaya yöneldi ve bir avuç dolusu altın tozunu üzerime üfledi. Gülüyordu. Ben de gülmeye başladım. Engellemesine fırsat bırakmadan elime bolca altın tozu aldım ve saçlarının üzerine boca ettim.

Nothing Left To SayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin