Merhaba sabırlı okurlarım. Ciddiyim. Bu sıralar bölümleri geç atıyorum farkındayım ama liseye geçeceğim ve yazı elimden geldiğince dolu dolu geçirmek istiyorum. Şuan;
"Şezlongda uzanmış kokteylimi içerken..." Gibi bir cümle kurmak isterdim ama bunun yerine otel odasında tuzlu ve yapış yapış bir halde banyo sırası bekliyorum...
Realist ve acıklı...
Herneyse, bölümlere bol bol yorum yapın çünkü yanlızlık çekiyorum. He birde Fergie- Little party never kills nobody şarkısını keşfettiğimden beri şiddetle tavsiye ediyorum. Yani dinleyin!
Daha birsürü şey derdim de banyo sıram geldi sanırsam...
O yüzden sıcaktan bunalmış yazarınızdan size iyi okumalar...
^_^
Leo Valdez
"Be-ben"
Leo daha fazla konuşamadı. Başı tekrardan çimlere düştü ve gözleri kapanır gibi oldu.
Bilinci kapanmadan önce hatırladığı tek şey Kimberley'nin ona acıyla bakan gözleriydi.
###
"Kendini nasıl hissediyorsun bakalım?"
Kulağına tatlı bir esinti gibi gelen bu sesi bir yerlerden tanıyor gibiydi. Gözlerini açınca iki tane kocaman badem şeklindeki kahverengi gözlerin ona telaşla baktığını fark etti.
"Kim-Kimberley..." Tek bir kelimeyi bile zorlukla söylediğini fark etti.Sanki yıllardır su içmemiş gibiydi.
"Bi-biraz...Su..."
Kahverengi saçları olan kız hemen başucundan kalkıp odadan dışarı çıktı. Leo'nun bulanık gördüğü çoğu şey netlik kazanmaya başlamıştı. Yattığı yerde doğrulmayı denedi. Ama midesindeki keskin bir acı yüzünden haykırarak geri yattı. Odanın içerisine telaşla az önceki kız girdi.
" Leo! " Telaşla Leo'ya elinde tuttuğu bardaktan su içirdi. Suyun boğazına doğru serinletici bir etkiyle aktığını hissetti. Bu sanki hayatı boyunca içtiği en güzel içecekti. Silkelenmiş gibi hemen doğruldu. Midesindeki acı yüzünden dişlerini sıkmak zorunda kalmıştı ama bilinci yavaş yavaş yerine geliyordu ve kafasında bir sürü soru oluşmaya başlamıştı bile...
Kafasını kaldırınca uyandığından beri odada olan kızın aslında Kalipso olduğunu fark etti ve büyük bir şokla oturduğu yerden sıçradı.
"KALİPSO! SEN? NASIL? BURASI? "
Sorular beyninde birikirken mantıklı konuşamıyordu. Baş ucunda duran sudan biraz daha içti. Artık her şeyi hatırlıyordu. HER ŞEYİ!
Olanların tezatlığı , kafa karıştırıcılığı ve fazla kan kaybından kısa süreli bir hafıza kaybı yaşamıştı sanırım. Ama şuan her şeyi hatırlıyordu ve cidden cevaplanması gereken sorular vardı.
Yatağından büyük bir hışımla fırladı ve odanın öbür ucuna doğru koştu. Duvarı arkasına siper etti ve elleriyle ateş topları oluşturmak için gücün bedeninde yükselmesini bekledi.
Bekledi.
Ve bekledi.
Neden olmuyordu? Neden ateş oluşturamıyordu. Çaresizlik ve kızgınlıkla Kalipso'ya döndü.
"BANA NE YAPTIN! BANA NE YAPTIN HEMEN SÖYLE KALİPSO!"
Bağırmaları bitince Kalipso titrek bir nefes aldı ve ellerini önümde birleştirerek ona masumca baktı.
"Leo... Lütfen sakin ol."
"Sakin mi olayım?" "SAKİN Mİ OLAYIM!" "O SEVGİLİ BEYİNSİZ ARKADAŞIN KAFAMA SOPASIYLA VURDU! KOCA BİR KİKLOP KAFAMA SOPASIYLA VURDU BE KADIN! ÖLEBİLİRDİM "
Durumun çaresizliğine haykırarak elleriyle saçlarını çekiştirdi. Çaresiz olduğunda hep bunu yapardı.
Kalipso ise onun aksine oldukça sakin görünüyordu. Leo Kalipso'yu süzerken beyaz elbisesinin ucundaki bir kaç kanı fark etti. Ya bu kan? KİMBERLEY? Kan beynine sıçramıştı.
"SEN! "
Artık sınırı aşmıştı. Leo koşarak Kalipso'nun üzerine atladı.Medeniyet veya ahlaki hiçbir bok umrunda değildi.
Kalipso'nun çığlık atmak için açılan ağzını eliyle kapattı. Ve acı anı gözünde canlandı.
Bu dudaklar onu öpmüştü.
İlk öpücüğü.
Ve sonra diğer anı gözünün önüne geldi.
Kimberley'nin onu kurtarmak için yerde kıvrılan bedeni...
"Eğer tek bir ses dahi çıkarmaya kalkarsan sırtının arkasındaki neşterle seni öldürürüm. Bir tanrıça öldürmek sanırım ölüm cezasına çarptırılmak demek ama emin ol şuan neler yapabileceğimi ben bile bilmiyorum güzelim."
Kalipso hala kaçmak için kıvranıyordu. Elindeki neşteri hafifçe sırtına değdirince Kalipso heykel gibi dondu. Artık hareket etmiyordu. Gözbebekleri korkudan büyümüştü.
"Pekala... Bana her şeyi anlatacaksın. Her sorumu cevaplayacaksın. Ve daha sonra burdan kaçmam için bana yardım edeceksin. En azından bana bunu borçlusun."
Kalipso yavaşça başını evet anlamında sağladı.
"Ses çıkarmak yok." Dediğinin ciddiyetini fark edebilmesi için neşteri tekrardan sırtına değdirdi. Kalipso titreyerek başını tekrardan salladı.
Leo elini yavaşça Kalipso'nun dudaklarının üzerinden çekti.
"Ne bilmek istiyorsun?" Sesi öylesine tanrıça gibi çıkmıştı ki... Az önceki halinden eser yoktu. Leo irkildi. Ama sonra arkadaşlarını düşündü. Özgüveni geri gelmişti.
"Öncelikle gücümü nasıl kaybettiğimle başlayabiliriz."
Kalipso gözleriyle başucundaki bardağı gösterdi. Dudakları hafifçe yukarı doğru kıvrıldı. Gözleri şeytanice parlıyordu.
"Gücümü kaybedebilmem için büyü mü hazırlattın?" Leo ağzındaki o iğrenç iksiri atabilmek için öğürmeye kalktı. Kalipso hafifçe kıkırdadı.
"Ne kadar aptal olduğunu unutmuşum. O iksir çoktan kanına yerleşti. Bir saat boyunca tek bir kıvılcım bile çıkaramazsın sevgilim."
1 saat mi! Leo kızgınlıkla Kalipso'nun belinden kavradı. Yüzlerini arasında en fazla iki santim vardı. Kalipso'nun kahverengi dalgalı saçları kusursuzca işlenmiş yüzüne düşmüştü. Leo ise öfkeden kızarmış yüzü ve karışmış kıvırcığımsı dalgalı saçlarıyla burnundan soluyordu.
"Ben senin sevgilim değilim! Bunu anlasan iyi edersin. Senin için her gün acı çektiğim halde bana yaptıkların inanılanılabilir gibi değil Kalipso"
Kalipso yüzsüzce kıkırdadı. Bundan keyif alır gibi bir hali vardı. Leo'nun fark etmemesi için göz ucuyla saate baktı. Vakit gelmişti.Ellerini yavaşça Leo'nun geçen yazdan kaslanmaya başlamış olan kollarında gezdirdi. Parmaklarıyla yavaşça ve nazikçe Leo'nun yüzünü okşadı. Dudaklarına gelince aynı bir İspanyol asıllıya özgü dolgun kıvrımlarını yavaşça hissetti ve eski ama çok eski bir arzuyla bedeni titredi.
Leo sinirle Kalipso'nun elini dudaklarından çekti. Kendinden utanarak ve iğrenerek az önce oluşan ortam için kendine kızdı.
Dişlerinin arasından "Kes şunu!" Dedi. Kalipso'nun hala eğlenir gibi bir hali vardı
"Arkadaşların için kızgınsın biliyorum sevgilim... Ama o ormanda bir saat bile dayanamazlar. Ve o aptal Melez Kampı'nın o küçük görev saçmalığı için ne diye bu kadar uğraşıyorsun anlamıyorum. O küçük melezlerin hiçbir şansı yok. Gaia'yı uyutabilmek için ne kadar uğraştıklarını ve kayıp verdiklerini hatırla. O tekrar uyanabilir-
"Hayır uyanamaz! Kan sözü verildi. O kan döküldü! İstese de uyanamaz. Olimpos'un Kanı'nı unutuyorsun Kalipso..." 2 yıl olanları hatırlayınca tüyleri diken diken oldu. Ama Kalipso bundan öyle bir şekilde bahsetmişti ki. Bütün o destansı savaşı görmemişti Kalipso.
Leo güldü.
"Ama bir dakika sen nereden hatırlayabilirsin ki? O sıralarda yaptığın tek şey arkadaşları için savaşan saf melezleri adana alıp onları kendine aşık edip o lanet adanda kalmaları için ikna etmekti. Bir çeşit... Neyse,bunu bir kızın yüzüne söyleyemem. Söz konusu sen bile olsan."
Kalipso'nun az önceki eğlenceli halinden eser kalmamıştı. Leo'nun söyledikleri onu cidden sinirlendirmişti. Kimse onun gibi bir tanrıçayla bu şekilde konuşup bir kadına söylenebilecek en kötü hakareti yüzüne ima edemezdi.
Şimdi planını gerçekleştirmeliydi. Ondan isteneni almalıydı. İnsani duygular bir tanrıça için kabul edilemezdi.
"Bu kadar evcilik yeter."
Gözlerindeki şeytani parıltı daha da arttı. Saate bakıp gülümsedi. Bütün bir gece boyunca onun kuklası olacaktı.
İlk önce sırtındaki neşteri yavaşça bedeninden uzaklaştırmak için Leo'nun elini zihniyle uzaklaştırdı.
"Ne-Neler oluyor?" Leo şaşkınca kendi isteği dışında hareket eden elini zapt etmeye çalışıyordu. Neşteri tutan eli yavaşça boynuna doğru geldi. Elini zapt edemiyordu. Soğuk metal boynuna değiyordu. Çok güçlü bir şey sanki tüm bedenini kontrolü altına almıştı. O zorba gücü bütün damarlarında hissediyordu. Kanının içinde gibiydi...
Gerçek, beynine Zeus'un şimşekleri kadar hızlıca indi.
"O su... Başka ne gücü var?"
Kalipso kahkaha attı. Eli hızlı bir manevra yapıp neşteri yatağın hemen başucundaki duvara sapladı.
"Bütün bedenin... Sadece bana aitsin Leo Valdez. Bunu kabul etsen iyi edersin."
Bunu demesiyle yavaşça Leo'ya yaklaştı. Çenesini tuttu ve Leo daha ne olduğunu anlayamadan onu sertçe öpmeye başladı. Leo ne olduğunu anlayamıyordu. Bedenini Kalipso'yu uzaklaştırmak için hareket ettirmeye çalışıyordu ama bedeni beynini dinleyemiyordu. Daha ne olduğunu anlayamadan elleri Kalipso'nun belini tuttu. Bu cidden iğrençti. 2 yıl önce başına böyle bir şey geleceğini söyleseler herhalde kahkaha atardı. Ona güvenmişti. Ona söz vermişti. Son nefesi pahasına.... Ne kadar aptal olduğunu düşündü. Tehlikeli bir Titan'ın kızı olan bir Tanrıça'nın onu sevmesini nasıl bekleyebilirdi ki? Ama neden bunu yapıyordu? Neden Leo'yu istiyordu? Sağ eli yavaşça Kalipso'nun beyaz elbisesinin fermuarına geldiğinde kendini durdurmak için cidden uğraştı. Bir ara... Sadece bir ara... Eli duraksar gibi oldu ama anında o zincir gibi olan güç tekrardan bedenini sardı ve eli fermuarı açmaya devam etti.
Ama bu böyle olmamalıydı. Kalipso ile birlikte olmak istemiyordu!
Ona bağırmak için ağzını açtığında ağzından dökülen kelimeler için kendini tartarusa atıp canavarlara akşam yemeği olarak sunmak istedi.
"Seni seviyorum Kalipso..." Hayır onu sevmiyordu! Leo içinden gene küfretti.
Kalipso tekrardan güldü ve hemen ardından onu öpmeye devam etti. Leo kusmamak için kendini zor tutuyordu. Sanki tutsa ne olurdu ki... Her türlü Kalipso ne isterse bedeni onu yapıyordu. Bir kukla gibi...
Kalipso Leo'dan ayrıldı. Leo sevinçle belki sadece bunu istemiştir diye düşündü. Sadece öpüşmek istemiştir. Ama Kalipso tam tersini yaptı. Ellerini Leo'nun göğsüne getirdi ve onu odadaki yatağa doğru ittirdi.
Kafayı sıyırmış bir tanrıça tarafından tacize uğramayacaktı!
Leo dişlerini sıktı.Nefretten mi yoksa çaresizlikten mi bilmiyordu.
Bedenindeki gücün parça parça geri geldiğini hissetti.
Arkadaşlarını düşündü....
Melez Kampı'nı...
Gaia için hayatını kaybeden onca melezi...
Ve Kimberley'nin ona yardım etmek için haykırışını ve acı çekişini...
Üzerine doğru gelmeye çalışan Kalipso'ya karşı duyduğu nefreti...
Bütün bu duygulardan oluşan melez gücünü ruhunda hisseti...
Muazzam bir karşı koymayla hemen elinin üstünde duvara saplanan neşteri hızla çekti. Neşter anında alev aldı. Kalipso ona son bir kez o kahverengi gözleriyle baktı. Ve Leo gözünü bile kırpmadan neşteri Kalipso'nun kalbine sapladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nothing Left To Say
FanfictionKimberley 16 yaşında normal hayatı olan bir genç kızdı. Bazı olağandışı durumları saymazsak tabi... Bir gün bir çocuk ona Melez Kampına gideceklerini söylediğinde tek istediği sorularının yanıtlarını alabilmekti. Ama acaba yanıtlar merak ettiği kada...