Merhaba melez okurlarım... Bölümleri geç atıyorum adı altında milyon tane özür dilemem lazım farkındayım. Ve özür diliyorum. Bu sıralar hafif bir psikolojik bunalım yaşıyordum. Ve ondan mıdır nedir NLTS'ye de hiç ilham gelmiyordu. Ama gene de uzun yazmaya çalıştım. Geçenlerde abim ameliyat oldu. Yoksa daha erken atardım muhtemelen ama dediğim gibi hastanede falan kaldım bir gün. O açıdan da gecikti biraz. Neyse... Size son bir şey söylemek istiyorum. YENİ BİR HİKAYE YAZMAYA BAŞLADIM !! :D Yani ilham geldi falan. Mitolojiyle pek bir alakası yok ama... Genede okumak isterseniz adı Sadece Dinle. Profilimden bulabilirsiniz.
Sizi çok seviyor ve iyi okumalar diliyorum
^_^
"Sence fark etmiş midir?" Açıkcası birazcık endişeliydim.
"Ne fark eder ki?" Dedi ve omuz silkti. "Hem fark etse nolur? Sonuçta sırrını kimse bilsin istemiyor." Sır kelimesine yaptığı vurguya güldüm.
"Evet, o ve onun küçük gizli uyku sırrı" Bunu dememle ikimizde güldük.
Hypnoz'un hediyesini açtıktan sonra açtığımız fark edilemesin diye kapamıştık ve sanki hiçbir şey olmamış gibi Hades'e teslim etmiştik. Görevimiz bu kadardı. Şimdi de Yeraltı Dünyasından çıkmak için Nico'yu takip ediyordum. Sonuçta burayı en iyi bilen oydu. Zaten istediğim en son şey Yeraltı Dünyasında kaybolmaktı.
Nico kolumdan tutarak beni durdurdu.
Ona anlamayan bakışlarla baktım.
"Kimberley, hatırlıyorsan sana bir söz vermiştim."
Ona hala anlamaz bakışlarla bakınca gözlerini devirdi."Şu sevgilin..." Bunu demesiyle anılar beynime şimşek hızıyla geçti. Nico ile ilk tanışmamız burdaydı. Benim rüyamda. Onu görmüştüm. O nehrin içindeki kayıklarda. Melez kampında.... Nico'nun verdiği söz. Hatırlamanın getirmiş olduğu hevesle gözlerim pörtledi ve Nico'nun boynuna atladım.
"Bunu yapabilir misin? Cidden onu görebilir miyim? Tanrım inanamıyorum!" Nico'nun kasları aniden sarılmamla hafifçe gerildi.
"Kim seni hayal kırıklığına uğratmak istemiyorum ama başarısız olabiliriz." Bunu demesi ile midemi kelepçeler sıkıyormuş gibi hissettim. Gene de içimdeki o heyecan balonu kelepçelerden daha etkiliydi. Nico'dan ayrıldım.
"Lütfen Nico... En azından denemeliyim. Bu görevin sonunda ne olacağını ikimizde biliyoruz. Lütfen." Belki biraz duygu sömürüsüne kaçmıştı ama aldırmadım. Hem Nico ikna olmuşa benziyordu.
"Pekala ama ne dersem yapmak zorundasın tamam mı?"Ona itaatkar bir köpek misali başımı salladım. Nico benden onayı aldıktan sonra gözleriyle etrafı taramaya başladı. Son anda siyah göz bebekleri belli bir noktada durunca bakışlarını takip ettim ve baktığı noktayı gözlerimle aradım.
İğrenç yeşilimsi nehirin üstündeki kayık bir yerde durmuş gibi gözüküyordu. Durduğu yerin yanı burdan görebildiğim kadarıyla simsiyah uçsuz bucaksız bir tarla şeklindeydi. Ve içinde gri cisimler hareket ediyordu. Tam Nico'ya o tarlanın neresi olduğunu soracağım sırada cevabı ben sormadan söyledi.
"Orası Asphodel Kimberley. Dünyada ki hayatında yaptığın iyi ve kötü şeyler eşitse oraya gidersin. Anılarını unutursun ve sonsuza dek kim veya ne olduğunu hatırlamadan boş bir şekilde o tarlada amaçsızca dolaşırsın." Söylediği şeyler tüylerimi ürpertmişti. Bu cehennem gibi bir şeydi. Anılarını unutmak. Gerçeği hatırlayınca midem gene kelepçelerle sıkışır gibi oldu. Umarım iyi bir insanımdır diye düşündüm.
"Bak dediğim gibi orda ne dersem ikiletmeden yap tamam mı? Şimdi o tarlaya gideceğiz ve kayığın içinde sevgilin var mı yok mu bakacağız. Eğer yoksa üzgünüm Kimberley ama..." Duraksadı. Söyleyeceği şeyi tartar gibiydi. En sonunda soğuk bir sesle konuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nothing Left To Say
FanfictionKimberley 16 yaşında normal hayatı olan bir genç kızdı. Bazı olağandışı durumları saymazsak tabi... Bir gün bir çocuk ona Melez Kampına gideceklerini söylediğinde tek istediği sorularının yanıtlarını alabilmekti. Ama acaba yanıtlar merak ettiği kada...