Uykum vağr!!
Sevgili(!) @partyponies olmasa yarın atacaktım ama kendileri bir an önce okumak istedi ve çok sevgili yazarınız yarın erkenden kalkıp lisesine kayıt olacağı halde sabahlamaya karar verdi. Neden?
Çünkü o bir mal.
Gene de... Arctic Monkeys dinlerken ve ketçaplı ruffles yerken uykuma yenik düşme konusunda dayanıklılık sağladım. Mutliye direk son albümlerini koydum. Dinlemek isteyen varsa dinlesin yani... Onun dışında MUTLİDEKİ RESMİ BENİM İÇİN @partyponies ÇİZDİ TAMAM MI! AHAHAHY ŞIMARDIM MI NE? Şaka bir yana çok teşekkür ederim yıfrım Kileoyu bundan daha iyi anlatamazdın.
Eman daha konuşamayacağım. Zıbarmayı planlıyorum. Yazarınızın sabahlama macerası buraya kadarmış. Hepinize iyi okumalar ve iyi geceler diliyorum.
^_^
"Ve sanırım... EVET OLDU BU İŞ!" Leo sevinçle zıpladı ve elinde tuttuğu Archimet küresi ile yaptığı çıkış planına gururla baktı. Eğer kafasındaki planlarda bir engel çıkmazsa bu cehennem gibi yerden kurtulabilirdi. Ki zaten yanındaki altın sarısı ruh gitmişti ve Leo'nun konuşacak kimsesi kalmamıştı. Ve yanlız kaldığı saatler boyunca Leo hep ruhun dediklerini düşünmüş ve kafasındaki soruları bastırmaya çalışmıştı. Belki çıkış planı kafasındaki soruların bazılarını bir süreliğine susturmuş olabilirdi ama beyninin içinde asla susturamadığı ve cevabını alana kadar da susacağını sanmadığı tek bir soru vardı
Bu görev bitiminde Kimberley ölecek miydi?
En azından ruh ona öyle demişti. Ama bu çok mantıksızdı. Kaçırılan kişi Leo idi. Muhtemelen Kim zaten güvendeydi. Hem Leo bunun olmasına izin vermezdi. Yani...
"Hayır ona aşık değilim ben" Zindanın içinde deli gibi volta atmaya başladı. Kafası karışıyordu. Düşünceler ateş böcekleri gibi hızlı ve parlaktı. Ama hepsinde belli bir kelime vardı.
Kimberley.
Onu seviyor muydu? Yoksa ona aşık mıydı?
"Bu ikisinin arasındaki fark ne ki? " Leo kendi kendine konuşmaya devam etti. Her şeyi düşündü. Melez Kampında 9. Depo'dayken kulübesinden bir çocuğun gelip onu Kherion'un çağırdığını söylediği zamanı, Kherion'un yanına gittiğinde endişeli bir halde görünen Apollo'yu ve ona verilen görevi...
Sırt çantasını aldığı gibi ona söylenen liseye gidişini, ona söylenen sınıfa gidip boş sıraya oturuşunu ve aramasına gerek kalmadan Kimberley'nin onu bulmasını...
Kimberley ona nedensiz yere gürlediğinde Leo aslında biraz korkmuştu. Ve biraz da de-ja-vu yaşamıştı. Çünkü en son ona ait olmayan bir bölgede oturduğunda kendisine bu şekilde kızan tek bir kişi vardı. Ve o da Kalipso'ydu.
"O seni sevmiyordu. Ve onu öldürdün. Aş kendini adamım" Leo tekrardan kendine sövdü ve zindanda yürümeye devam etti.
Gene de Leo Kimberley'i güldürebildiğinde iyi anlaşabilecekleri için sevinmişti. Ama hemen ardından kızın gözleri önünde bayılması. Ardından hastanedeki o çığlıkları... Hayatındaki kimseyi bu halde görmemişti Leo. Ve korkmuştu. Kimberley Hall onu korkutuyordu. Ya da Kimberley Hall'in başına bir şey gelmesi onu korkutuyordu. Evet, bu ikisi oldukça farklı şeylerdi.
Ve sonra kızı karşısına alıp ona Melez Kampı'nı anlatışı... Kimberley'nin gözlerindeki korku Leo'ya tanıdık gelmişti. Evet acıyı saklayabilirdiniz. Ama gözlerdeki korkuyu saklayamazdınız. Leo acıyı gülerek ve hayatla dalga geçerek saklıyordu. Ama korku içindeydi. Her zaman. Annesi öldüğünden beri içinde onu yiyip bitiren bir karadelikti. Gene de bu karadelik kişiliğinin bir parçasıydı. İyi veya kötü. Ondan bir şeydi işte.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nothing Left To Say
FanfictionKimberley 16 yaşında normal hayatı olan bir genç kızdı. Bazı olağandışı durumları saymazsak tabi... Bir gün bir çocuk ona Melez Kampına gideceklerini söylediğinde tek istediği sorularının yanıtlarını alabilmekti. Ama acaba yanıtlar merak ettiği kada...