The Power Of Nitric Acid

1.2K 99 19
                                    

Beklettiğim için özür dilerim :( Aslında bu bölümde çok zorlandım. Ve pek de keyif alarak yazdığım bir bölüm değildi. Ama genede sizi bekletmeden yazayım dedim. Ortaya da bu çıktı işte :D . Bu arada yaptığınız yorum ve votelar içinde çok teşekkür ederim. Bu bölümle de ilgili bir eleştiriniz varsa (illa eleştiri de olmak zorunda değil hani :D) yorum olarak belirtirseniz harika olur :)Çünkü yorumlarınız benim için çok önemli.
Neyse sizi seviyorum ^_^ İyi okumalar...

Kimberley Hall

Demek ki antidepresanlar her zaman işe yaramıyordu.
Pencereden güneşin doğduğunu gördüm. Kafamı azcık sağa doğru oynatınca kolumdaki serumu ve başucumdaki hemşireyi gördüm. Nedense onda pek hoşuma gitmeyen şeyler sezmiştim.
Uyandığımı farketmesi için hafifçe öksürdüm. Hemen bana baktı ve yüzünde kocaman bir gülümsemeyle
"Ah, Bayan Hall. Demek uyandınız. Kendinizi nasıl hissediyorsunuz?"
Dedi ve seruma bilmediğim bir sıvı daha enjekte etti.
Pekala bu kadar yatmak yeter.
"Aslında, gayet iyiyim. Yani sakinim ama başım çok ağrıyor. Mümkünse ağrı kesici verebilir misiniz?"
Diye sordum.
Hemşire hiç ikiletmeden elindeki serum şişesini bıraktı ve çekmeceden bir tablet Minoset çıkardı. Sonra su getirmek için dışarı çıktı. Bende bu fırsatla hemen kolumdaki serumu çıkardım ve converselerimi giymeye başladım. Çantam köşede duruyordu. Hemen ayağa kalktım ve çantamı alıp hastane odasından dışarı çıktım. Evet şimdi neden kaçıyorsun diye sorarsanız üzgünüm ama bu hastanede husursuz olduğum birşeyler vardı ve bilmediğim bir insanın damarlarıma bir şeyler enjekte etmesine izin veremezdim.
Koridorda hızlıca yürümeye çalışırken birisine çarptım.(Zaten ben kim düzgün yürümek kim?)
Ah bu Leo!
Leo burda olduğuma şaşırmış bir şekilde bana bakıp;
"Tanrılar Aşkına Kimberley! Neden ayağa kalktın?"
Dedi. Bende ona kararlı bir şekilde bakıp;
"Bana ilk önce neler olduğunu anlatmalısın"
Dedim.Leo bana üzüntü ve acıma arası bir duyguyla bakıp konuştu.
"Şey, gerçekten hiçbir şey hatırlamıyor musun?
"Hayır, tek hatırladığım en son senle koridorda oturduğumuz."
Dedim ve tekrardan yürümeye başladık.
"Bir de eski anılarımı hatırlıyorum. Bir tür rüya gibi."
Dedim. Leo arkasını dönüp bana baktı ve gözleriyle gel işareti yapıp merdivenlerden yukarı çıkmaya başladı. Hastane kafeteryasına gelmiştik.Boş bir masaya oturduk.Leo kafasını kaşıdı ve
"Pekala anlatıyorum" dedi ve herşeyi anlatmaya başladı. Koridorda gülerken aniden bayıldığımı, hemen beni hastaneye götürdüğünü, annemi aradığını, annemin yurt dışında olduğu için geç geldiğini, o gelene kadar ben yanlız kalmayayım diye benim yanımda beklediğini,ama annem gelene kadar uyuya kaldığını sonra benim çığlıklarımla uyandığını, gece boyunca en az 2-3 defa kriz geçirip halisülasyon gördüğümü ve doktorların bana sakinleştirici verdiğini anlattı. Hayatında hiç bu kadar sağır edici derecede çığlık atanını görmemiş. Bide annem şuan eve benim antidepresan ilaçlarımı almaya gitmiş.
Onun anlattıklarına kıyasla benim hatırladıklarım hiçbirşeydi.
"Vay canına! Dediklerinin hiçbirini hatırlamıyorum."
Dedim ve buruk bir gülümsemeyle ona baktım. O ise elleriyle iki metal telle oynuyor(neden böyle bir şey yaptığını çözemesemde) ve tamamen başka bir şey düşünüyordu.
Uzun süren bir sessizlik ardından ( masada bu kadar uzun süre oturmak beni rahatsız etmişti. DEHB sağolsun.) Leo aniden sırtını dikleştirdi ve gözleriyle etrafı deli gibi taramaya başladı. Telaştan hızlı hızlı nefes alıp veriyordu.
Bende telaşlanmıştım. Leo bir oraya bir buraya bakıp aradığı şeyi gözleriyle bulmaya çalışıyordu.Bu sırada da elleriyle oynadığı tellerden bir oyuncak araba yapmıştı.(buna sonra şaşırırım)
Sonunda gözleri belli bir yerde sabitlendi. Ve gözbebekleri korkudan küçücük kaldı. Gözlerini o sabit noktadan ayırmadan fısıltıyla konuştu.
"Kim.Şimdi beni iyi dinle. Birazdan kalkıp şu yandaki merdivenlerden aşağı doğru çaktırmadan ineceğiz.Lütfen koşma veya ilgiyi üzerimize çekebilecek herhangi bir şey yapma. Söz veriyorum her şeyi açıklayacağım."
Bazı durumlarda soru sormadan ne isteniyorsa yapmanız gerekir. İşte bu da öyle bir durumdu. O yüzden ikiletmeden istediğini yaptım. Yavaşça ayağa kalktık ve merdivenlerden aşağı kata sıvıştık. Leo rahat bir nefes aldı ve elleriyle kıvırcık saçlarını avuçladı. Çok çaresiz görünüyordu. Hiçbir şey söylemeden durmak bir yere kadardı.
"Leo ne olduğunu açıklayacak mısın? Yoksa be-

Sözümü (hatta nefesimi) kesen şey hastane koridorunun karşısında duran ve bize doğru bakan iğrenç yaratıktı. Hani bu filmlerde gördüğünüz türden. Pekala bu gerçek değil. Sadece halüsilasyon.
Ama gene de refleks olarak çığlık attım.
Yaratık o iğrenç elleriyle kulaklarını tıkadı. Ve daha da iğrenç olan sesiyle böğürdü.
Leo ise elleriyle alev topları oluş-

Pekala! Bir uçan domuz kalmıştı ortada olmayan!
Çok komik. Cidden mi? Alev topu ha? Güldürmeyin beni! Kameralar nerde??
Gizli kameralar olduğunu varsayarak etrafa el sallamaya başladım. Ah neden hiçbir şey olmuyordu?
Bu sırada Leo bana manyakmışım gibi bakıyor ve alev toplarını yaratığa fırlatıyordu.
Ah ne kadar aptalım!
Kesin şuan hastane odasında sakinleştiriciler yüzünden oluşan bir manyak bir kabusun içindeydim.
Kollarımı çimdikleyip "UYAN ARTIK!" Diye bağırmaya başladım.
Leo bu sefer bana cidden sinirli bir şekilde bakıp bağırdı.
"Yahu sen manyak mısın be kızım? Önünde hayvan gibi güçlü bir empusa var ve sen ...TANRILAR AŞKINA KİM! KOLLARINI ÇİMDİKLEMEYİ KESER MİSİN!! "
Leo bana tepinerek ( sıska olduğundan bu oldukça komik bir görüntüydü. Minik boy bir tazmanya canavarına benziyordu) kaçmamı söylüyordu.Ama maalesef empusanın cırtlak kahkahası beni durdurdu.
Pekala bu bir rüya değildi. Ve bir kamera şakası da değildi.
Hiçbir ses bu ses kadar gerçek olamazdı.

Evet.Şimdi rahatça korkudan altıma edebilirdim.
Empusa Leo'nun ateş toplarından sıyrılıp konuşmaya başladı.
"Bu mu bizim namıdeğer Kimberley Hall'ımız? Ben daha akıllı birisi olduğunu sanardım oysaki?
Ah ama bir dakika!
Belkide Euterpe hala uyuyordur ha? "

Bu ismi duyunca sanki içimde birşeyler alev almaya başladı. Sanki... içimde bir başkası daha vardı ve bu isimle birlikte ortaya çıkmıştı.
Leo nerden çıkardığını çözemediğim bazı mekanik aletlerle güçlükle birşeyler yapmaya çalışıyordu. Onu bu halde bırakamazdım.
Aptal bir cesaretle öne doğru çıkıp empusaya doğru bağırdım.
"Hey! Seni çirkin kokuşmuş pis şey! Neden uzaktan aptalca laflar etmeyi bırakmıyorsun ha? Kimse senin o iğrenç yüzünü takmıyor!"
Empusa sinirden kıpkırmızı oldu ve bana doğru koşmaya başladı.
Bende koridor boyunca var gücümle kaçmaya başladım. Bu sırada Leo bana bağırıyordu.
"Kim onu oyalamaya çalış! "
Hah! Kolaysa sen yap!
Yetişmemesi için arkaya ne bulduysam fırlatıyordum.Kenarlardaki sandalyeler bitince hemen boş bir odaya girdim ve kapısını kilitleyip önüne ne varsa koymaya başladım. En sonunda tatmin olup hemen dolaplarda işe yarayan birşeyler aramaya başladım. Ah hadi ama neden heryer oksijenli suyla doluydu ki? Biracık dinamit? Yada zehir mehir falan yok mu yani?
Yukarıya doğru yalvardım.
Sanki bir cevap gibi dolabın en dibinde bir şişe buldum.
Ah ama bir dakika? Lanet disleksi burda ne yazıyor yahu??
Kirtn Sita ?
Şişeyi biraz daha çevirdim ve o mükkemel kurukafa işaretini gördüm.Ölümcül demek!!
Ben tam sevinirken empusa herşeyi devirerek içeri girdi. Bende telaşla şişeyi açtım ve şişedeki tüm sıvıyı empusanın üzerine fırlattım.
Empusa yere yığıldı. Acıyla böğürdü ve derisi yanmaya başladı.Döktüğüm şey pekala bir asit olabilirdi.
En sonunda Leo nefes nefese içeri girdi ve şaşkınlıkla bir bana birde yerde baygın yatan empusaya baktı. Sonra elindeki çekiçle empusanın kafasına sertçe vurdu. Empusa altın bir toza dönüştü ve yok oldu.
Leo şaşkınlıkla bana bakıp;
" Bu-bunu nasıl yaptın ? Hem de tek başına ve tek bir sıyrık bile almadan?"
Dedi. Bende sırıtarak( sırıtmamın sebebi olayın komikliği değildi. Cidden sinirlerim bozulmuştu. Nokta.)elimdeki şişeyi salladım.
"Ne olduğunu bilmiyorum ama gayet işe yaradı"
Dedim.Leo elimdeki şişeyi aldı ve gözleri kocaman açıldı.
" Kimberley bu Nitrik Asit! Bunu nerden buldun"
Omuz silktim ve dolabı gösterdim.
Leo gülümseyerek;
"Pekala! Neden şu odadan çıkmıyoruz manyak kız?
Dostum Festus'la iyi anlaşacağınızı umuyorum."
Dedi.
Ardından pencereleri açtı ve kocaman bronz bir ejderha görüş alanıma girdi.

Ah pekala. Bu kadarı da fazla ama artık!

Yere yığıldım ve her şey siyaha boyandı.

Nothing Left To SayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin