"19- Dokunma bana!"

7.8K 551 11
                                    

Başıma giren şiddetli ağrı yüzünden, suratımı buruşturmak zorunda kalmıştım. Üstelik, suratımı buruşturmamın bir sebebi de; şuan gelen pis kokuydu. Ben neredeydim yahu? Şuan gözümü bile açmaya korkuyordum. Hatırladığım son şey ise, Melih'in kulaklarımda yankılanan sesiydi. Ulan!

Kafamı kaldırmaya çalışınca yeniden bir zonklama ile geri yattım.

"Güneş?"

Zehra mı? O da mı buradaydı. Bu ruh hastası, Zehra'yıda mı kaçırmıştı? Bir dakika! Zaten mesaj Zehra'dan gelmişti. Ben biliyordum ama bir bokluk olduğunu. Acaba ne zamandır buradaydık? Ailem ne haldeydi? Ya Gürkan? Polise haber vermişler miydi? Düşüncelerimden beni sıyıran şey, yeniden Zehra'nın bana seslenmesi oldu.

"Güneş, canım iyi misin? Uyanık mısın?"

"Zehra? Ben iyiyim. Beni boş ver. Sen?"

Sesim o kadar yorgun ve güçsüz çıkıyordu ki, sanki aylardır buradaydım.

"Güneş. Özür dilerim. Benim yüzümden, özür dilerim."

"Saçmalama Zehra, senin ne suçun var?"

"Var Güneş, Melih beni çağırıpta 'Güneşe acilen ulaşmam lazım' dediğinde ona telefonumu vermeseydim. Ve o mesajı sana attığını görünce, onu durdurmaya çalışmasaydım. Şuan ikimizde burada olmazdık. Ah salak kafam!"

Kendisini suçlu hissediyordu. Normaldi bu. Ama suçu yoktu benim Zehra'mın. O gerizekalının böyle biri olduğunu bilmiyordum. Ben bile bilmiyordum ki!

"Saçmalama Zehra. Sen nereden bilecektin ki?"

Zehranın hıçkırık sesi gelince, bende üzüldüm. Birbirimize güç vermeliydik. O kendini böyle bırakırsa, bende bırakırdım. Buradan nasıl kurtulacaktık ya?

"Zehra?"

"Efendim canım."

"Biz ne zamandır buradayız."

"Merak etme, gün geçmedi hala. Sadece saatler. Ama kaç saat bilmiyorum."

"Nasıl kurtulacağız?"

"Bilmiyorum, inan kafam çalışmıyor."

İkimiz muhabbet ederken, kapı açılma sesi geldi. Gelen tabi ki o gerizekalıydı! Benim yanıma geldi ve gülümseyerek "Seni özledim, sevgilim." dedi.

Şu durumda ona "Hoşt köpek, git başka yerde havla." demem gerekirdi ama. Okuduğum kitaplara göre, bir ruh hastasına böyle davranmak, onu delirtirdi. Sakin ve anlayacağı bir dil kullanmalıydım.

"Melih. Bizi buraya neden getirdin?"

"Sevgilim. Biz evleneceğiz. Benim yanımda kalmanın nesi kötü?"

Bu söylediğinden de anlaşılıyordu ki, bu gerizekalı kafayı sıyırmıştı. Dizilerdeki kötü çocuklara mı özeniyordu anlamıyorum ki.

O değilde, dizilerdeki kötü çocuklarda yakışıklı oluyordu hani. Melih'e bakınca, o da fena çocuk değildi. Bir kötü velet çıkardı ondan da.

Sanırım Şakire karısına dönüşmüştüm. Ne düşünüyordum ben bu durumda yahu?

"Saçmalamasan Melih."

Gülümseyerek üzerime eğilince, kendimi geri geri itmeye başladım. Ayaklarım ve ellerim bağlıyken hiçte kolay olmuyordu.

"Ne saçmalaması aşkım? Biz evleneceğiz. Ve nikah şahidimiz olsun diye, arkadaşını bile getirdim."

Aşkın Son Damlası! [Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin