"26- Zehra yok!"

7.3K 512 30
                                    

Üzerime geçirilen 3. gelinliği de, hızlıca çıkardım. Bugün benim için dönülmez bir yol olacak. Çünkü Melih'i öldüremezsem, kendimi öldüreceğim. Gürkan bizi bulamamıştı belli ki. Oysa onunla ne hayallerim vardı benim. Çocuklu hayallerim... Annemi delirtme hayallerim.. Babamın omuzunda uykuya dalana kadar ağlama hayallerim... İkizlerin kapşonlu kazaklarındaki ipleri birbirlerine bağlamaya devam etme hayallerim.. Okulumu bitirme hayalim... Bir iş sahibi olma hayalim... Ve bu hayallerim sonsuza kadar uzayıp gidebilir. Çünkü hayal kurmak, çok güzel. Hayal kurmasını bilene.. 

"Güneş hanım, bunun nesini beğenmediniz?"

Sanem denen şırfıntı bıkkınca bana bakarken, boş bakışlarımı ona diktim. İyice umutsuzluğa kaplanmıştım. İçimde bir yerlerde, koparılmış duygular vardı. Hepsi ama hepsi, beynime hücum ediyor ve aklımı meşgul ediyordu. Yine Sanem'e cevap vermemiştim. Benden cevap almayacağını anlayınca, ellerini birbirine çırparak "Sıradakini getirin, haydi!" dedi. 

Öylece boş boş bakıyordum sadece, hayattan soyutlanmış şekilde. Sanki bir gelinliğin değil, kefenin içindeydim. Ve öyle hissediyordum ki, burası benim mezarım olacak. Bunu herkes gittikten sonra tam anlamı ile kesinleştirecektim. Bu evden ya katil olarak çıkacaktım ya da maktul.


###

Kader'imin benim hakkımda ne yazdığını bilmeden, öylece aynadaki görüntümü izlemeye başladım. Nefes almayı bile istemeyecek bir haldeydim şuan. Çünkü beni bulmasını, kurtarmasını istediğim ve ümit ettiğim kişi hala yoktu. Belki de istemiyordu. Yutkunduğum tükürük her zamanki gibi boğazıma dizildi. Birazdan aşağı inecek ve bu eziyete imza atacaktım. Sorun çıkarmadan o imzayı atacak ve herkes gittikten sonra, gerekeni yapacaktım. Düşüncelerimle boğuşuken, Zehra'nın geldiğini fark etmemiştim. Taa ki "Güneş?" diye seslenene kadar. 

Boş bakışlarım bu defa Zehra'ya doğruydu. Öyle duygusuz, öyle umutsuz ve öylesine bıkkın. Gözleri dolu dolu bana sarıldı. Zaten kendimi zor tutuyordum. Ben de ağlamaya başladım. Yapılan makyaj umurumda değildi. İstemiyordum da zaten! 

"Güneş, kurtulmamız gerekiyor." 

"Nasıl yapacağız artık Zehra? Bugün bitiyor."

"Güneş, bilmiyorum. Bir yol düşünmeliyiz."

Yol mu? Bizim artık çıkar yolumuz kalmış mıydı ki? Belki de, Gürkan bizi bulacağında ya cenazemle karşılaşacaktı veya Melih'in cenazesi ile. Tabi işin bir de hapis boyutu vardı. 


###

Yüzümü temizledikten sonra, Zehra bana hafif bir makyaj yaptı. Zaman daralıyordu. Vakit yaklaşıyordu. Bu oyun, benim istediğim gibi sonuçlanmamıştı evet. Ama Final'i ben yazacaktım. 

Melih odaya yine girince, sırıtışına kusmamak için kendimi zor tutmuştum. İçimde ne varsa kusmak istiyordum! Yüzüne bile bakasım yoktu. Öyle de yaptım. Hemen yüzümü dönerek, yere bakmaya başladım. 

"Güneş? Çok güzel olmuşsun sevgilim."

Adımı onun ağzından duymak, sadece midemi bulandırıyordu. Üstüne saldırmamak için kendimle verdiğim savaşa da neredeyse son vermek üzereydim. Ben bunları yaşayacak ne hata yapmıştım gerçekten? Duvarlar sadece üstüme üstüme geliyordu. Öyle ki boğuluyor gibi hissediyordum. Dolan gözlerimden yaş akmaması için, mücadele vermem ayrı bir konuydu! Buraya kadar geldiysem, bozamazdım. 

"Neden konuşmuyorsun sevgilim?"

Melih'le konuşmalıydım. Ona anlatmalıydım. Bu yaptığı çok saçmaydı! Bu olanlar, yaşananlar fazla saçmaydı! Ben sanki bir televizyon kutusunun içinde rol yapan bir oyuncu gibi hissediyordum kendimi. Tamamen senaryoya uymak zorunda olan bir oyuncu!

Aşkın Son Damlası! [Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin