Kuzular sizi çok beklettim, malesef bölüm kısa ve minnacık bir duyurum var ki.. Ufacık bir sürecik bölüm atamayacağım. Bunun için geçerli bir sebebim var. Hepinizden tek tek özür diliyor ve hepinizide çok seviyorum :) Hikayeyi kütüphaneden çıkarmayın sakın :) Boşluk bulduğum her an yazacağım... Hoşça kalın. Öpüyorum sizi.
10 gün geçmişti. O olayın üzerinden tam 10 gün geçmişti. Ve Zehra kendisine gelince, bir şey yokmuş gibi davranmıştı. Efken'in anlattıkları.. Kendimi zor tutmuştum. Ona bas bas eniştesi ona tecavüz etmeye çalıştı dememek için, kendimi zor tutmuştum. Çünkü bunu söylemesi gereken ben değildim. O gün keşke susturmasaydım Zehra'yı. Tüm olanları öğrenseydim. Ama kaldıramamıştım. Bünyem taşıyamamıştı. Acaba babası neredeydi?
Hapse girmiş miydi? Zehra gerçekten susmuş muydu? Ablası onu yanına nasıl almıştı? Ablasının yanında ne kadar durdu? Eniştesinin tacizleri ne zaman başladı? Tüm bunları öğrenmek istiyordum! O bir şey yokmuşçasına, etrafına sahte sahte gülücükler saçarken ben yapamıyordum! Çünkü, bu kısa sürede Zehra gerçekten kızkardeşim misali olmuştu. Öğrenmeliydim. Ne yapıp ne edip öğrenmeliydim!
Bugün öğrenecektim! Umarım beni kırmazdı. Bence 10 gündür yaptığı rol yeterliydi. En azından bana yapmasındı. Efkeni gördüğü yerde yolunu değiştirmesini bile hesaba katmıyorum!
Hızlı adımlarla üst kata çıktım. Okuldaki merdivenler en nefret ettiğim şeylerdi! Sınıfta bulurdum umarım onu şimdi. Kafa güzelken anlatmak istese, kafası güzel olsun öyle anlatsın. Ama anlatsın! Benden saklamasın!
***
Sınıfa ok misali girdim ama Zehra yoktu. Neredeydi bu kız?
"Zehra ya of!"
Arkamdan gelen sese doğru hızla dönünce, bu Zehra'nın benim Zehra olmadığını gördüm. Hayal kırıklığı ile önüme döndüm ve son bir umut elime telefonu alarak, aramayı denedim.
Telefonu kulağıma dayadıktan sonra beklemeye başladım. Düüüüüüüütttttt... Ve açmıyor! Of Allah'ım aklımı alacak bu kız. Telefonu kapattım ve tam cebime atacağım sırada gelen mesaj sesi ile hızla elime aldım.
Aha! Mesaj Zehra'dandı.
"Seni okulun bodrum katında bekliyorum, oraya gel."
Bodrum katı mı? İyi de ne yapacaktı ki orada? Beni niye çağırıyordu? Mutlaka bana ihtiyacı olmalıydı!
Koşarak indiğim bodrum katını boş görünce, kaşlarımı çattım.
"Zehraaa, neredesin?"
Yankı yaptığı için bana geri dönen boş sesimden başka hiçbir şey duyamıyordum! Gerçekten bu kızın ruh hali şu sıralar iyi değildi. En iyisi çıkıp onu aramak! Çünkü burada yoktu.
Tam bir adım atmıştım ki, burnuma koyulan mendil bana film sahnelerini arattı!
Aklıma dolan tek düşünce ise "Nefes alma!" idi. Çünkü nefes alırsam, kendimden geçecektim, ve kim bilir nerede uyanacaktım! Hayır hayır! Daha fazla tutamıyordum nefesimi...
Burnuma dolan koku yavaşça beni hissizleştirirken, kulaklarımı onun gülüş sesi doldurdu. Son duyduğum şey ise.
"Oyun başlıyor!" kelimesinden başka bir şey değildi....
###
Zehra;
"Çöz şu ellerimi! Gürkan bunu senin yanına bırakır mı sanıyorsun! Seni liğme liğme edecek! Hemde yakaladığı ilk yerde!"
Pis bir kahkaha attıktan sonra, üzerime doğru eğildi. Bu çocuk gerçekten ruh hastasının tekiydi! Ve ben, Güneş'in bu ruh hastası ile çocukluğundan bu yana arkadaş olduğuna inanmıyordum!
"O benim... Ve sanırım, şahit olarak seni kullandıktan sonra.. senden de kurtulmam gerekecek."
"Sen bir ruh hastasısın, Melih! Gerçekten piskolojik olarak hastasın."
Yine bir kahkaha patlattı ve bizi bağladığı yerde bırakıp çıktı. Ellerim kollarım bağlı olduğu için, Güneş'e de ulaşamıyordum! Öylece melül melül uyuyordu yatağın üzerinde. Gerizekalı herif! Beni sandalyeye, onu da yatağa mahkum bırakmıştı! Allah'ım biz şimdi nasıl kurtulacaktık buradan?!
![](https://img.wattpad.com/cover/117536630-288-k563084.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkın Son Damlası! [Tamamlandı]
Humor#Mizah 1 Sessizliğin Sesi! Adlı hikaye'de bulunan Gürkan ve Güneşin hikayesidir! İki hikaye birbirine bağlantılı değildir :) Alnını alnıma dayadı kısık kısık nefes alıp verirken "Bilmiyorsun." dedi. Gözlerim gözlerindeyken "Neyi?" diye sordum. Yava...