HALE DİLA DEMİR...
Buradaki anahtar kelime denemekti.kesinlikle denemiştim.Vücut ısımın artmaya başladığını hissettiğimde Barış'ın kalın kollarının altından sıyrıldım ve sanki yıllardır nefesten yoksun kalmış gibi derin bir nefes aldım.Beni uyandıran dışarıdan gelen hışırtı sesleriydi.Barış'a baktığımda mışıl,mışıl uyuyordu ve kıyamet kopsa böyle kalmayı tercih edeceğini anlayacak kadar akılım vardı.Sıkıntıyla ofladım ve yavaşça ayağı kalkıp çadırdan dışarı doğru adımladım.Temkinli adımlarla hala ateşin yandığı yere doğru adımlarken keşke bir odun alsaydım diye yakınıyordum.Tek başıma ormana girmemin de tehlikeli ve yanlış olduğunu biliyordum.Ama gelin görünki bu beni durdurmuyordu.Yaklaşık 30 adım attıktan sonra arkamı döndüm ve gördüğüm Maviliklerle donakaldım...
ARAL TUNA...
Bir kız hem kendinizden nefret etmenizi sağlayabilir,hemde sizin için hala umut olduğunu,hala yaşadığınızı hissettirebilir miydi?Kelebek bunu başarıyordu.Sonuç olarakta yakın arkadaşım Barış'tan nefret ediyor,o pis ellerini kelebeğin üstünden çekmesi için bir güzel pataklamak istiyordum.
Ama lanet olsun ki bu yanlıştı.tıpkı şu anda çadırlarının önünde durmuş içeriyi dikizlememin ve seslerini dinlememin yanlış olduğu gibi.Onu beğenmemin yanlış olduğu gibi.
Ayağım bir taşa takıldığında içimden küfürlerden bir senfoni oluşturarak,dengemi bulmak için ellerimi çadırın üstüne yasladım.
İğrenç hışırtı sesi kulaklarımı doldurduğunda onlarında duymuş olacağını düşünerek hızla ormanın içine doğru yol aldım.Gözlerimi çadırdan ayırmazken bir an sonra karşımda kelebeği bulmuştum.Kalçasını kapatan basit bir şort ve atletleydi ama şu an gözümde dünya'nın en güzel kadınıydı.Onu gördüğünde etkilenmiyecek birini tanımıyordum.Uzun,pürüssüz,düzgün bacaklara,biçimli bir bele,ipek bir kumaş gibi omuzlarına dökülen saçlara sahipti.Zümrütleri kıskandıran yemyeşil ve anlamlı gözlerinden bahsetmeye bile gerek yoktu.Hele o biçimli dolgun dudakları...
Ama o sadece dış görünüşten ibaret değildi.Bundan daha fazlasıydı.Adeta içinin güzelliği dışına yansımıştı.Benim için fazla iyiydi.
Güneş kadar parlak...Onu ancak böyle tabir edebilirdim sanırım.Bu ışıkta boğulmaktan,beni yutmasından,intikam hırsımı alıp götürmesinden korkuyordum.Ona karşı koyamamaktan korkuyordum.
Düşüncelerden sıyrıldığımda kelebek en fazla on adım uzağımdaydı.Hemen bir ağacın arkasına geçtim ve meraklı gözlerden sakındım.
Yavaşça yaklaştığımda korkmaması için özen gösteriyordum.Birden arkasını döndü ve zümrüt gözleri şaşkınlıktan irileşmiş bir halde donakaldı.
"Aral!"
"Evet?"
"Burada ne işin var?"
"Sanırım aynı şeyi sana sormam gerek kelebek?"
"B-ben çadırın dışından sesler geldi onun için..."
"Anladım."
Bir ağacın dibine tünedim ve elimle gelmesi için işaret ettim.Korkak adımlarla yanıma gelirken bacaklarının titrediği buradan bile belli oluyordu ve...Ah Tanrı aşkına!bu kıza şort giymek yasaklanmalıydı?!.