ARAL TUNA...
Küçük fare herzaman ki gibi sinirlerimi bozmakla kalmamış bir deprem etkisi yaratmıştı. 9.3 şiddetinde bir deprem.
Neyseki bu deneyimden sağ kurtulmuştum ama yara almadığım söylenemezdi.Onu kaybetmeye ilk defa bu kadar yaklaşmıştım.Ve hepsi benim suçumdu.
Belki ona lanetlenmiş hayatımın en güzel gecesi olduğunu söyleyebilseydim herşey farklı olabilirdi.Ama onun için hiçbirşey ifade etmediğini öğrendikten sonra bunu yapmak Dünya'nın en anlamsız şeyi gibi gelmişti.
Kendimi kaybetmiştim.Tam tanımı buydu sanırım.Kelebek bana neler yapıyordu hala çözebilmiş değildim.Ama iyi şeyler olmadığı kesindi.Değişikliği sevmezdim.
Aklımdaki düşünce radio'sunun sesini kıstım ve ağaçların arasından bana elini sallayan Quinn'in yanına gittim.
"Ne var?Sana kaç kere beni evcil köpeğin gibi elini sallayarak çağırma demedim mi?"
"Özür dilerim ama o kızdan dikkatini başka şekilde çekemiyorum malesef."
"Saçmalamayı kes.O sadece bir çocuk.Ne istiyorsun?."
Dudaklarını dişleri arasına aldı ve elimden tutarak ormanın içine doğru sürükledi.
"Biraz eğlenebiliriz diye düşündüm."
Ellerini askılı ve pek biryerini örtmeyen tişörtünün üzerine getirdi ve çıkardı.kıçını anca kapatan eteğide çıkardığında aklımda birşeyler şekillenmeye başlamıştı.
İç çamaşırları da yeri boylayınca karşımdaki manzara karşısında bedenimin değişik tepkiler vermesine alışkındım.Zaman kaybetmeden benim kıyafetlerimi çıkardı.Karşı çıkmadım.Kafamı dağıtmaya ihtiyacım vardı ve...Ah hadi ama ben bir erkektim!?.
Giriş ve gelişme bölümünü atlayıp direk sonuç bölümüne geçtim.Becerme kısmına.Onların hiçbiriyle sevişmiyordum.Duygular yoktu.Kelebekte bunu istemiştim.Hissetmeyi.Ama sonra herşeyin boka saracağını nereden bilebilirdim ki?
Kolundan tutup altıma çektim ve karşılıklı görevimize başladık.Yaklaşık 15 dakika gibi bir zaman sonra Quinn'in sesini duydum.
"Aral ağaçların arasından sesler geliyor.Biri olabilir."
"İş üstündeyken konuşmak istemediğimi biliyorsun.Kes sesini."
"Ama bi-"
"Sana sesini kesmeni söyledim."
Birden bir şaşkınlık nidası duyduğumda başımı sesin geldiği yöne çevirdim.Kelebek gözlerini koca koca açmış ağızı hafif aralık bir şekilde bize bakakalmıştı.Ona doğru dönmesem tanımama ihtimali varmı diye düşünmeden edemedim ama saçmalıktı.
Quinn sinsi bir kedi gibi sırıtıyordu.Bu durumdan keyif aldığı daha fazla belli olamazdı herhalde.Saklamaya da gerek duymuyordu.
Kelebek Arkasını dönüp koşmaya başladığında hemen Quinn'in üzerinden kalktım ve şortumu üstüme geçirdim.Ardından onun şu an için gerçekten beni çileden çıkaran sesini duydum.
"Hadi ama Aral...bırak gitsin.Eğlencemize devam edelim."
"Şu durumda eğlenebilir misin?!"
"Neden eğlenmiyim?.Bizi görmesi daha iyi.Boş umutlarını kesmesi gerekiyor.Aynı seninde yapman gerektiği gibi."
"Ne saçmalıyorsun?"
"O Barış'la birlikte.Barış tam ona göre biri.Ona değer veriyor,kibar ve düşünceli.O kız kalpler ve çiçekler istiyor Aral.Sen ona bunları veremezsin.Aynı şekilde oda sana beklediklerini veremez.Onun masumluğu sana üç dört beden büyük."
"Bir bok bildiğin yok.Kes sesini ve saçma sapan düşüncelerini kendine sakla."
Sinirle yanlış birşey yapmamak için arkamı döndüm ve kelebeğin gittiği yönden ilerledim.Beni bu kadar sinirlendiren neydi bilmiyorum.
"Belkide söylediklerinin doğru olmasındandır ne dersin?"
İç sesimede,Quinn'e de,bu tatili ayarlayan Barış'a da,Beni bu duruma düşüren uçkuruma da ayrı,ayrı lanet ettim.
Çadır alanına ulaştığımda gördüğüm manzara karşısında sabrımı epey bir zorlamam gerekti.Kelebek ve Barış denen bok kafalı şarmaş dolaş oturmuş şarap olduğunu tahmin ettiğim kırmızı sıvıyı içiyorlardı. Sabır Aral,sabır.Yarın bu boktan tatil bitiyor ve kurtuluyorsun.
Yanlarına gittim ve tam karşılarında dikildim.
"Seninle konuşmam gerekiyor Hale."
Sarhoş olduğunu ele veren bir şekilde kahkaha attı ve kolunu Barış'ın boynuna doladı.
"Ne tuhaf?Ben seninle konuşmak istemiyorum."
"Önemli birşey."
"Kedicik seninle konuşmak istemiyor.Bizi rahatsız ediyorsun."
Yüzüne yumruğu geçirmemek için sinir hücrelerimle iş birliği yapmaya çalıştım ama bana farklı bir tercihle geri döndüler.
Kelebeği kolundan tuttuğum gibi o gerizekalıdan ayırdım ve peşimden ağaçlığa sürükleyip sadece benim bildiğim mağra türü taştan bir tünele götürdüm.
"Bırak beni Aral.Git Quinn'i becer sen.En sevdiğin iş o."
Bir kahkaha daha atınca yüzümü buruşturmadan edemedim.
"Beni dinlemek zorundasın."
"Neden?Quinn'i becermenin ne kadar zevkli olduğunu mu anlatacaksın?"
"Şu kelimeyi söylemeyi keser misin?"
"Neden?yaptığın bu değilmiydi?.Şimdi de yaptığın işten utanır mı oldun?"
"Hayır ama-"
"Gerçekten dünden sonra birşeylerin değiştiğini sandım.Barış'a bugün yapamadığımı ve ayrılmak istediğimi söyleyecektim ama sen..."
"Üzgünüm kelebek."
"Üzgün olman hiçbir şey değiştirmiyor.Şimdi bırak beni."
Gözlerinin dolduğunu görebiliyordum.Kahretsin!.Ağlayabilsem bende oturup bebek gibi ağlayacaktım.Kolunu bıraktım ve gitmesine izin verdim.Son bakışında gözlerindeki tiksintiyi görmüştüm.Benden nefret ediyordu.Belkide Quinn haklıydı.En iyisi gitmesine izin vermemdi.Onun için.Kendini benden kurtarması için...
♥♥♥♥♥♥♥♥♥
Merhaba arkadaşlar inşallah yeni bölümü beğenirsiniz.Bu arada Aral'ın ağızından yazmamı seviyor musunuz?.Sizden ricam bir 8 vote.Bol bol yorum yapın ne olur.Sizi seviyorum♥♥
