Bölüme başlamadan sonundaki notu okumanızı rica ederim.
HALE DİLA DEMİR...
Saçlarımı değen parmaklarla gözlerimi araladım . Asrın'ı gördüğüm anda tüylerim ürperse de kıpırdamadan durmak için kendimi zorladım.Elleriyle saçlarımı okşuyor.Gece rengi gözleriyle bana öylece bakıyordu. Sanki gözlerini ayırırsa ellerinden kaybolacakmışım gibi.
"Asrın? "
"Efendim melek? "
"Beni gerçekten çok seviyorsun değil mi? "
"Herkesi, herşeyi, kendimi feda edecek kadar melek . Dünya'da kimsenin birşeyi bu kadar sevebileceğini sanmıyorum. "
"Ve bu seni tüketiyor. "
"Beni tüketiyor. "
Sıkıntıyla bir iç çektim ve elimi yanağına yerleştirdim. En azından bunu ona borçluydum.
"Özür dilerim Asrın. "
"Önemli değil melek.Sana teşekkür etmem lazım. Şu boktan hayatımda bana yaşamaya değer birşey, bir amaç verdin."
kapıya doğru ayaklandı ve yüzüne buruk bir gülümseme takındı.
"Seni okula bırakacaktım melek . Aşağıda bekliyorum. Bir süre bir ev arkadaşına Hayır demezsin herhalde."
Hafifçe gülümseyerek karşılık verdim. Haklıydı. O artık eski Asrın değildi . Bir gün birini çok mutlu edecekti ama o kişi ben değildim. Ona acıdan başka birşey getirmezdim.
Kısa bir duş alıp genel hazırlığımı yaptım ve okul formalarını giymeye koyuldum. Aşağı indiğimde Asrın takım elbiseleri içinde ve herzaman ki dağınık bıraktığı Saçlarıyla yine erkek ırkının muhteşem bir örneği olduğunu sergiliyordu.
Beni görünce adeta yüzünde güller açtı ve hemen kapımı açıp benim için açık tuttu. O böyleydi işte. Kibar, çekici, biraz alaycı ama duygularınızı incitecek kadar değil.
Gülümsemekle yetindim. Geçmişte ne yaşamış olursak olalım, pişman olduğu gün gibi ortadaydı. Yaşadığımız şeyleri gün gelip beynimin tozlu raflarından indirecek ve gözüne sokup o kötü şeyleri ona tekrar hatırlatacak kadar aşağılık değildim henüz.
Okulun önüne geldiğimizde benden önce davranıp arabadan indi ve nazikçe kapımı açtı. Yoksa Asrın'ca mı demeliydim?.Ona bir sırıtma gönderdim.ta ki dudaklarını yanağıma yapıştırıncaya kadar. Dili önce yanağımda gezindi ardından aynı yol üzerinden dudakları emerek takip etti.Ve bunun gerçekten Erotik romanlardan fırlamış sahnelerden farkı yoktu.
Sonunda yanağımı serbest bıraktığında gözlerimi arkaya doğru çevirdim ve hafızamda tanıdık gelen o Klasikleşmiş sahneyi yaşadım. Aral gözlerini bana dikmiş, gerçekten her an ortaya zarar verecek kızgın bir boğa gibiydi. Evet ona en çok yakışan benzetme buydu . Her an saldırmaya hazır, tetikte bekleyen, sağı solu belli olmayan, güvenilmez bir boğa. Asrın'dan bir,iki adım uzaklaştım.
"Şey,sanırım gitsem iyi olacak. "
"Bencede melek . Yoksa kendime hakim olamayabilirim. "
Bu sözünden sonra ağır ağır yutkundum ve okula doğru koşturdum . Arkama baktığımda bana havalı bir şekilde göz kırptı ve kendini arabaya attı.
Arkasından bakıp derin bir iç çekmeden edemedim. Aynı evde saklanbaç oynayarak nasıl yaşayacaktık. O kovalayıp, ben kaçarken.
Düşüncelerle okul kapısına yöneldim. Sınıfa doğru ilerlerken, dersin başlamasına neredeyse 1 dakika vardı. Aral nereye kaybolmuştu bilmiyordum ama kendime bir söz vermiştim. Onu merak etmeyecek, gözlerim onu aramayacak, Kulaklarım onu duymayacaktı. Birden kolumda hissettiğim acıyla geriye doğru çekildim ve kendimi kızlar tuvaletinde duvara dayanmış halde buldum.