KEYİFLİ OKUMALAR
--
Uçup giden her şey bir gün geri gelir. Ama tam da onlarsız yaşamı öğrendiğimiz zaman.
-Louis L'amour--
Kafamı yastığa koyduğumdan beri gözlerimi kapatsam da uyuyamıyordum. Az önce neredeyse yarım saat önce Bera'nın söylediği sözler beynimde yankılanıp duruyordu. Bir türlü aklımdan çıkmıyordu. Sadece benim olacaksın demişti. Bunu ne kadar zamandır duymak istiyorum ben de bilmiyorum. Ne yapmam gerektiği hakkında en ufak bir fikrim dahi yoktu. Sözlerinin hemen ardından odasından çıkmıştım zaten. Hem de kaçar gibi. Arkamdan sırıttığını hissetmiştim.
Yarım saattir tavanla bakışıyordum. Üç oda ötemde olduğunu bilmek ise acı veriyordu. Aptal aptal hayaller de kurmuyor değilim. Odama gelse, yanıma uzansa... Ben gerçekten saftım. Belki de benimle dalga geçiyor. Aptal gibi kanmıştım. Onu kaale almamalıydım. Kesinlikle ondan uzak durmalıyım. Yoksa daha çok üzülecektim.--
Sabah uyanmam için alarm çalmasına falan gerek kalmamıştı. Çünkü heyecandan uyuyamamıştım. Kısa kısa uykulara dalmıştım. Ama tam anlamıyla bir uyku çekememiştim. Yataktan kalkıp gerindim. Saat dokuza geliyordu. Abim beni almaya gelecekti. Acaba bunu Bera'ya söylemeli miydim? Çünkü burada kaldığını kimsenin bilmesini istemiyordu. Üzerimi giyip odadan çıktığımdan banyoya doğru yürüdüm. Dolu olduğunu fark etmem beş saniyemi almadı çünkü Bera o bülbül sesiyle bir şarkı mırıldanıyordu.
Aynaya bakmam kendimi bilmem,
Hayat acıtınca dünyayı sevmem,
Ne yazık ki tek tabanca serseri doğdum serseri ölcem!
Sesinin bu kadar güzel olduğunu bilmiyordum. Çünkü onu ilk kez şarkı mırıldanırken duyuyordum. Kapıya yaslanıp onu dinlemeye o kadar kaptırdım ki kendimi su sesinin kesildiğini duyunca yakalanma korkusuyla koşarak odaya girdim. Şükür ki geçen seferki gibi olmadı. Bu defa yakalanmadım. Yaklaşık beş dakika geçtikten sonra odadan çıkıp banyoya girdim. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra odadan çıktım. Kapısının önüne gelip derin bir nefis aldım ve tıklattım. Ses gelmedi içerden. Gel demek yerine kapıyı açmıştı. Üzerine siyah bir tişört ve kot pantolon giymişti. Hayırdır der gibi kafasını salladı."Birazdan abim gelecek beni almaya."
Söylediğime bir anlam veremeyip tek kaşını kaldırdı.
"Neden?"
Kolunu kapının pervazına yaslamıştı. Sanki içeri girmemi istemiyor gibiydi.
"Haftasonunu arkadaşlarım ile geçiricem. Abim de beni almaya geliyor bu yüzden. Hani belki burada olduğunu bilmesini istemiyor falan olabilirsin diye söylemek istedim."
Uzun cümlemin sonunda derin bir nefes aldım. Alayla güldü.
"İyi. Sen burada olduğumu söylemezsen bilmez abin."
Of! Bu tavırlar neydi şimdi? Neden durduk yere ters yapıyordu?
"Araban?"
"Arka mahallede. Sen eğlenmene bak Fındık. Düşünme beni."
Kapıyı kapattı ve ben de öylece sap gibi kaldım. Sana iyilik de yaramıyor ki Bera. Odama girip çantamı ve ceketimi alıp aşağı indim. Kahvaltı hazırlama gibi bir zahmete girmedim. Abim biraz sonra burada olurdu. Durmadan saate bakıp duruyordum. Arkadaşlarımı ve ailemi çok özlemiştim. İki gün de olsa onları görecek olmak beni mutlu ediyordu. Az sonra kapı çaldı ve çabucak kalktım koltuktan. Kapıya doğru giderken ceketimi üzerime geçirdim. Kapıyı açtığımda abim otuz iki diş sırıtıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İMKANSIZ
Teen FictionHadi şimdi bir dürüstlük oyunu oynayalım. Doğru söyleyin beyler, hiç dostum dediğiniz birine ihanet ettiniz mi? Ya da siz kızlar, abinizden gizli saklı işler çevirdiniz mi? Hatta şöyle söyleyeyim hiç abinizin en yakın arkadaşına aşık oldunuz mu? O...