KEYİFLİ OKUMALAR
--
Şansa inanan biriydim. Bu hayatta şansın varsa çok iyi yerlere gelebiliyorsun. Benim gibi şanssızsan sürünüyorsun. Kimileri yanındaki insanların mutluluğunu kıskanır. Hatta mutluluğuna gölge bile düşürebilir. Ben öyle değildim. Sevdiğim insan mutlu olduğunda ben daha da mutlu oluyordum. Bazen belli etmesem de benim de tükendiğim noktalar oluyordu. Kendi kendimi yediğim, durduk yere üzüldüğüm, saçma sapan şeyler yapmak istediğim bazı zamanlar oluyordu. Odamın balkonunda oturmuş bahçemizi izliyordum. İlk baharın geldiğini belli eden kuşlar cıvıldıyordu. Bahçemizdeki ağaçlar yemyeşil yapraklar ile doluydu. Bu evde büyümüştüm ben işte. Her istediğim olmuş, her dileğim gerçekleşmişti bu evde. Ama ne geldiyse de bu evde gelmişti başıma. Ne kadar iyi anılarım varsa kötü anılarım da vardı o korkunç kadın aklıma gelince tüylerim diken diken oluyordu ve vücudumu bir ürperti ele geçiriyordu.
Ailem hiçbir zaman bizi kısıtlamadı. Her isteğimizi yerine getirdi. Yazları bizim evimiz hep hareketli olurdu. Abimin arkadaşları çoğunlukla bizim evimizde toplanırdı. Benim arkadaşlarım da öyle. Yani Ayça ile Serkan tabii. Diğer hiç kimseyi evime almamıştım. Gitmemiştim de. Ama abim öyle değildi. Her konuştuğunu arkadaşı olarak görüyordu. Ve çok çabuk güveniyordu. En güvendiği ise Bera... Çok kıymetli arkadaşı. Zaman zaman onun yüzünden bana bağırdığı, kızdığı bile oluyordu. Şeytan tüyü derler ya... Bera şeytan tüyünün beden bulmuş hali işte. Nasıldır bilinmez girdiği ortamda tek bir çıt çıkarmadan tüm ilgiyi üzerine toplar. Gerek tarzı, gerek görünüşü herkesin ilgisini çeker. En ufak bir örneği de şu. Pazar günleri ailece kahvaltıya gideriz ve gittiğimiz mekandaki insanlar onu izler. Anlamaya çalışır. Çünkü bir insan neden hiç konuşmaz? Konuşmayı sevmiyor. Gerekmediği sürece sesini çıkarmıyordu. Bu pasif ya da ezik olduğundan değil gerek duymadığındandı. Cool hareketler sergiliyordu. Ve bu insanların dikkatini çekiyordu. Ben ki onunla uzun zamandır tanışıyorum hâlâ daha hakkında çok az şey biliyorum. Mesela anne babası kimdi? Neredeydi? Bunların hiçbirinin cevabını bilmiyordum. Belki onu gerçekten tanısaydım bu kadar bağlanmazdım. Sonuçta insan bildiği şeyden bir süre sonra soğurdu. Ben de Bera'yı tanısam, her şeyini bilsem acaba ondan sıkılır mıyım? Sanmıyorum.
"Yeşimcim yemek hazır."
Şükran teyzenin yumuşacık sesi odamın içinden geliyordu.
"Geliyoruum."
Balkonuma özellikle koydurduğum ufak kanepemden kalktım. Üzerimdeki ince bodyi çıkartıp kolsuz tişörtümü giydim.
Aşağı indiğimde babam sofradaydı. Annemse yeni oturuyordu.
"Merhabalar," deyip oturdum.
"Neden odaya kapattın kızım kendini?"
Babam gözlerini üzerimde gezdirdi. Şu aralar bir yorgunluk vardı üzerimde.
"Halsiz hissediyorum kendimi. Balkonda oturdum biraz."
Yaklaşık iki buçuk saat kadar.
"Her mevsim değişikliğinde böyle olursun sen," dedi annem. Gülümseyerek bakıyordu bana. Omuz silktim. Demek ki her mevsim değişikliğinde Bera'yı düşünüyorum.
Yemeklerimizi yedikten sonra kendimi yine odaya kapatmak yerine salonda oturdum. Abimler yoktu bu gün. Okuldan sonra hiç görmemiştim. Bazen böyle ortadan kayboldukları oluyordu. Annem DVD'ye bir film yerleştirmişti. Aşk Tarifi. Aşçı bir kadın başroldeydi. Bir lokantada baş şefti ve yeni gelen erkek şefin onun yerine geçmesinden korkuyordu. Yerine geçememişti ama kadının kalbine girmişti adam.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İMKANSIZ
Novela JuvenilHadi şimdi bir dürüstlük oyunu oynayalım. Doğru söyleyin beyler, hiç dostum dediğiniz birine ihanet ettiniz mi? Ya da siz kızlar, abinizden gizli saklı işler çevirdiniz mi? Hatta şöyle söyleyeyim hiç abinizin en yakın arkadaşına aşık oldunuz mu? O...