Yattığım yer yumuşak bir yerdi. Gözlerimi açtım. Neredeydim ki ben. En son hatırladığım şey siyah arabadan biri inip beni kucağına almıştı. Gerisi yok. Nasıl buraya geldim? Burada güvende miyim? Hiç bilmiyorum... Bu oda fazlasıyla güzeldi ve çok büyüktü. Bizim evin büyüklüğü bu oda kadardı. Boydan bir camı vardı. Dışarısı muazzam gözüküyordu. Düşüncelerimi kapı sesi bozdu. Bir erkek girdi içeri. Büyük ihtimalle beni buraya getiren kişiydi. Korkuyorum... Ya zarar verirse bana. Korkumdan tırnaklarımı avcuma batırıyordum. O da bunu anlamış olacak ki karşımdaki koltuğa oturarak "Korkmana gerek yok sana birşey yapmayacağım" dedi ve devam etti "İyi misin? Seni getirdiğimde çok kötü bir haldeydin ama doktor birşeyin olmadığını söyledi. Evini bilmediğim için de buraya getirdim mecburen" dedi. Ağzımdan çıkan "İyiyim , teşekkür ederim" sadece bu kelimeler olmuştu. Yüzü çok fazla tanıdık geliyordu. İçimden "Hadi Alya hatırla" demeye başladım. Vee... İşte hatırladım. Parktaki kişiye çok benziyordu. Söylemeye çekiniyordum. Bir an cesaretimi toplayıp söyledim. "Sen parkta karşımda oturan kişiydin" dedim. Sanki o beni biliyormuş gibi kafasını olumlu anlamda salladı.
Yataktan kalkarak "Ben artık gitsem iyi olacak" dedim. O da benimle birlikte ayağa kalkarak önümden yürümeye başladı. Kapıya geldiğimizde çekinerek "Burası neresi evime nasıl gidebilirim?" diye sordum. "Ben bırakırım" dedi. Gözleri çok güzeldi. Kehribar rengi... Uzun kirpikleri de gece gibi örtüyordu o gözleri... Arabaya bindiğimizde yolu tarif ettim. Eve tuhaf bir şekilde baktı. İnmeden önce "Bir dahakine daha dikkatli ol seni bulan ben değil de başka biri olsaydı zarar verebilirdi" dedi. Ben de "Teşekkür ederim" dedim. Kafasını sallamakla yetindi. Eve geçince odamın ışığını yaktım ve araba sesini duydum. Pencereden baktığımda onun arabasıydı. Eve geçmemi beklemiş demek ki... Bu bende hafif bir tebessüm oluşturdu. Beni düşünüp doktor çağırmış ve eve geçmemi beklemişti. Bu tebessümüm hiç de uzun sürmedi. Kapım gürültüyle açıldı. Yine mi... "Nerdesin lan sen sabahtan beri" diye kükredi. "Arkadaşlarla ödev yapıyordum" dedim gözlerimi kaçırarak. "Ben sana okumayacaksın demedim mi çalışacaksın dedim" diye bağırdı. Saçlarımı eline doladı ve vurmaya başladı. Saçlarım uzun olduğu için çok acıyordu. Saçlarımı bıraktı ve kemerini çıkardı. Kemerle kollarıma , sırtıma , bacaklarıma vurmaya başladı. Yerde iki büklüm olmuştum. Vurmayı bırakıp odadan çıktı. Elinde bıçakla geldi. Gözlerim korkuyla irileşti. Elimi tuttu ve bıçakla parmaklarımı kesmeye başladı. Çığlık attıkça daha çok batırdı. Yerler kan olmuştu hep. Tüm parmaklarıma aynı şeyi yaptı. Odadan çıkmadan önce " O parmaklar artık yazı yazabilecek mi bakayım?" Dedi ve gitti. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Parmaklarımın acısı geçmiyor ve daha çok ağlıyordum. Yerimden kalkmaya çalıştım. Sanki üzerimde tonlarca yük var gibi kalkamıyordum. Banyoya geçip ılık suyla duş aldım. Su değdikçe parmaklarım yanıyordu. Umursamadım... Duştan çıktıktan sonra yatağıma geçtim. Yine huzursuzca kapattım gözlerimi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeşil Kiraz 🍒
RomanceAlya ; Babası tarafından sevilmeyen , her gün dayak yiyen , hiçbir şeye umudu kalmayan bir kız... Acılar içinde yoğurulmuş küçücük bedeni bunları yaşamaya mahkûm kalmıştı... Her hikaye bir şansı hak eder... Sen de bu hikayeye bir şans verir misin?