17. Bölüm

19.8K 647 11
                                    

Gökmen Orbay

"Melis ben geldim!" Cevap gelmedi. Allah Allah! Salona baktım yoktu. Neredeydi bu kız? Gitmiş miydi? Yo, hayır! O beni bırakmazdı. Ne hayvanlık yaparsam yapayım bana aşıktı. Üniversite yıllarından beri aşıkmış bana! Bir anda çekip gitmezdi.

Sen onun yerinde olsan o laflardan sonra kalır mıydın?

Ben kalmazdım. Ben bağlanmaya cesareti olmayan bir aptaldım. Ama Melis... Melis öyle değildi. İnandığı şeyler uğruna sonuna kadar savaşan biriydi. Bana nasıl aşık olmuştu anlamış değildim. Gönül ota da konar b*ka da tabirindeki b*ka konmanın örneğiydi bizim durumumuz.

Mutfağa baktım. Şükür oradaydı. Kalbime çöreklenmiş kasvet yok olmuştu. Buradaydı! Gitmemişti! Yanına gidip sıkıca sarılmak; yüzünü boynunu öpücüklere boğmak istiyordum. Yapamazdım. Onu hayvan gibi paramparça ettikten sonra buna hakkım yoktu.

Sessiz, yüzü asık şekilde çorbayı karıştırmaya devam etti. Onu yıllarca neşeli halini gördükten sonra bu yıkılmış halleri beni mahvediyordu. Farkında olmadan ona o kadar alışmışım ki. Kaçamak bakışları, nazlı söylenmeleri, heyecanla bir şey anlatışı, cadılığı... Benliğime sinmişti. Ben o olmaya başlamıştım.

"Ben geldim dedim, duymadın mı?" Poyraz'la konuşmamız ardından ona daha hassas davranacağıma, ne yaparsa başım üstüne kabulleneceğime söz vermiştim kendime. O benim kadınımdı, karnındaki benim bebeğimdi. Onlar benim hayatım, ikinci şansımdı.

Bana baktı. Tekrar çorbasına döndü sonra. Demek susacaktı. Ne kadar süre susabilecekti ki? En fazla yarım saat. Sırıttım.

"Yemek ne zamana hazır olur?" Susma grevini sabote etmek de bana düşüyordu. Cevap vermedi. Hımm... O ocağın başındayken ben de masayı hazırladım. Kısa süre sonra yemeğe oturduk.

"Duru'yla birlikteymişsin." Çorbasını içmeye devam etti. "Yine bizi kaynattınız değil mi?" Derin bir nefes alıp yemeye devam etti. "Ben de Poyraz'la birlikteydim." Her zaman onunlaydım zaten. "Konuştuk biraz. Sence Duru'yla Poyraz'ın durumu ne olacak?"

Alt dudağını ısırdı. Dayanamazsın Melis Orbay. Konuşmadan duramazsın sen. Suyundan büyük bir yudum aldı.

"Onlar çok aşık. Dayanamazlar bence." Gözlerime baktı. "Seven kadın sevdiği adamın adım attığını görmek ister sadece. Adım atsa koşarak gelir ona. Gelir değil mi?"

Gözlerimiz birbirine hapsoldu. Onun sıcak kahveleri benim deniz mavilerime karıştı. Affetme beni Melis. Hayvanlığımı ödetmeden affetme. Çünkü şimdi affedersen içinde bir yerler kırık olmaya devam edecek. Affetme beni!

Derin bir iç çekip yemeğine geri döndü. Bu sefer ben de sustum. Uzun süre sadece yemeğimizi didikledik. Onun yanımda olması için zaman oluşturmaya çalışıyordum kendimce. Yemeğini bitirdi. Yemediğim ama didiklediğim yemeğimi önümden aldı. O bulaşıkların kabasını akıttı ben makinaya koydum.

"Çay içelim mi?" diye sordum. Cevap vermedi. Mutfağı terk etti. Olsun. Çayın suyunu koyup salona geçtim. Melis salonda değildi. Odasına çekilmişti anlaşılan. Yine yalnızdım soğuk gecede. Alışkındım aslında. Çok daha soğuk geceler görmüştüm, çok daha yalnız olduğum zamanlar olmuştu. Şimdiye şükürler olsun. Duvara çizilmiş anne resimleriyle avunmaya çalıştığım zamanlar, gazetelerden kestiğim anne-çocuk fotoğraflar... Ağlayarak uyuduğum geceler, ince bir battaniye altında üşüyerek uyandığım geceler... Bunların hiçbirini unutmamıştım.

Yıllar sonra dedem olacak herif gelip beni almıştı. Babam olacak o pezevengin geberdiğini söylemişti. Tek varis olarak beni sahiplenmek zorunda kalmıştı. O günden sonra bir dediğim iki edilmemişti. Ta ki Melis'e kadar. Melis bana karşı koyan tek insandı. Karşı koyacak kadar değer veren tek insandı. Yurtta da o herifin evinde de tartışmaya girecek kadar umursanmamıştım. Bir tarafta hiçbir istediğim elde edilmemişti bir tarafta istediğim her şey verilmişti.

İKİ YABANCI |TAMAMLANDI|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin