6. BÖLÜM

19.2K 817 18
                                    

Yıllar önce, Lisenin ilk günü

"Duru bak sana sarkan birisi olursa hemen bana söylüyorsun!" dedim. Ona yan gözle bakan birinin oyulmadık yerini bırakmazdım. Bu kadar masum ve güzel bir kızı elbette kullanmak isteyeceklerdi. Ama ben varken asla bu olmayacaktı. Asla!

"Poyraz aynı sınıftayız zaten!" dedi ve eliyle cama asılmış listeyi gösterdi. Aynı sınıftaydık! Allah'tan başka bir şey isteseydim olacaktı demek. Harika! Duru'm hep kanatlarımın altında olacaktı. Hiç bırakmayacaktım onu.

"İyi o zaman yan yana otururuz." Dedim ve elinden tuttum kaybolmasın diye. Minicik elinin elimde kaybolması kalbime anlam veremediğim bir huzur veriyordu. O masum bir melekti ve ben de onu koruyucusuydum. Asla kırılmayacaktı. Hep masum kalacaktı. Ve hep benim olacaktı.

"Poyraz elimi bıraksana ya! Çocuk değilim ben!" dedi.

"Çocuk değilsin elbet. Ama kaybedersem nasıl bulacağım seni?" dedim gülmemeye gayret gösterdim.

"Ah, ben yer cücesi miyim ki kaybedesin? Tamam, biraz kısayım ama kaybolacak kadar değil!" Elini bırakıp kolumu boynuna doladım.

"Şuradaki çocuğu görüyor musun?" diye sordum ve kirişin oradaki çocuğu gösterdim gözlerimle. Oraya baktı ve sonra bana baktı. "O çocuk kafayı sana takmış durumda. Senenin başındaki kazancı sensin. En azından öyle düşünüyor. Ama ben bu büyüyü bozarım. Yanımdan ayrılmayacaksın Duru. Yoksa sonuçlarına katlanmak zorunda kalırız." Dedim. Benim sinirli halimi en iyi o biliyordu. Yakıp yıkardım. Babam bu yüzden beni küçük yaşta spora yazdırmıştı.

"Ne yani Poyraz? Yaptığın ne? Abilik mi? Benim iki tane abim var. Dostluk mu? Dostlar birbirlerinin özel ilişkilerini engellemez. Artık lisedeyiz. Rahibe olmadığıma göre benim de özel ilişkilerim olsun artık!" Bu kız ne dediğinin farkında mıydı? Yıllardır birlikteydik ve bu bir çeşit ayrılmaktı. Bunu nasıl düşünebilirdi?

"Bak canım!" dedim sıkılı dişlerimin arasında. Ne kadar sinirli olursam olayım o benim hassas noktamdı ve onu incitecek hiçbir harekette dahi bulunmazdım. Bunu düşünmezdim bile. "Sen benim kardeşim değilsin. Dostum da değilsin. Sen benim her şeyimsin. Ve senin incinmene asla izin vermeyeceğim. Anladın mı?"

"Neden? Sen yeterince incitiyorsun diye mi?" dedi. Ne? Onu incitiyor muydum? Ah, saçmalık! Ben onu gözümden bile sakınırdım.

"Duru-"

"Hadi sınıfa gidelim artık. Oturacak yer kalmayacak sonra." Dedi ve önümden hızla ilerlemeye başladı. Onu incitiyor muydum? Yok canım! Hayır!

Sınıfımız genişti. Aydınlıktı. Yani genel itibariyle güzeldi. Her okulda olduğu gibi ilk önce öğrenciler birbirleriyle tanışıyordu. Duru hayran hayran bakarken etrafa gülümsedim. Çok masumdu ve bu onu çok daha güzel yapıyordu. Küçükken de güzeldi ama şimdi genç kızdı artık. Ve yaşıtlarına göre gerçekten güzeldi.

Koyu kestane saçları doğal dalgalıydı. Ve saçlarının çevrelediği bembeyaz yüzü... Minicik burnu, biçimli pembe dudakları ve masmavi gözleri... Böyle güzel bir kızı tek başına bırakacak kadar aptal değildim kesinlikle! Ne kadar kızarsa kızsın o benim masum meleğimdi ve hep öyle kalacaktı.

Kolumu beline doladığımda bana baktı şaşkınlıkla. Kızgınlığı gitmişti yüzüne utangaç bir gülümseme yayılmıştı. Yanaklarında oluşan iki güzel gamze kalbimi hoplatmaya yetmişti.

"Şurası boş." Diye fısıldadım kulağına. Ortadaki ikinci sıra boştu. Başıyla onayladı ve oraya geçtik. Ortadaki sıraları severdi Duru. En net ortada görürdü. Ne duvar tarafında olup hocanın bakışlarına maruz kalmaktan hoşlanırdı ne de cam kenarında olup kışın üşümekten.

İKİ YABANCI |TAMAMLANDI|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin