23. Bölüm

12.8K 590 18
                                    

"Duru'm ben geldim." Diye seslendim. Anahtarı anahtarlığa koyarken kızımız için aldığım patikleri görünce vereceği tepkiyi merakla beklemeye başladım. Allah'ım baba oluyordum! BABA! Bu bana verilebilecek en güzel hediyeydi. Ve dünyalar güzeli karım bana bu hediyeyi bahşetmişti. Onu evren ahiret var olan en büyük şey neyse ondan daha çok seviyordum.

"Duru neredesin?" diye sordum. Cevap gelmedi. Hızla odamıza gittim. Ve tuttuğumun farkında bile olmadığım nefesimi verdim. Yatağın içinde yumulmuş uyuyordu. Bebeğimiz, biricik kızımız, göz bebeğimiz onu çok yoruyordu. Aslında bundan şikâyetçi değildim. Çünkü bebeğimiz annesinin hormonlarıyla oynayarak cinsel ihtiyaçlarını artırıyordu ve ben bundan çok memnundum. Duru normalde de rahat durmazdı ama kızımız bunu iki üç katına çıkarmıştı. Aferin bebeğim böyle devam et!

Birden bire Duru huzursuzlandı ve ağlayarak uyandı. Hızla yanına gidip ona sıkıca sarıldım.

"Rüyaydı bebeğim! Ben yanındayım. Şş!" diye telkin ettim onu. İleri geri beşik gibi sallanarak sakinleşmesini sağladım. Ağlaması son bulup iç çekişleri artınca durdum. "Ne gördün?"

"Sen... Onunlaydın!" Devam etmesine, anlatmasına gerek yoktu. Bunu asla aşamayacaktık. Gerçeği bilmesine rağmen her zaman onu aldatmamdan, bırakıp gitmemden korkacaktı. Belki bana baktığı her anda içinden şüphe yükseliyordu sadakatime dair. "Hamilelikte çok kâbus görüyorum. Melis de görürdü hatırladın mı? Eh biz küçük hanımı uyutmuyoruz acısını benden çıkarıyor." Dedi ve güldü. Beni rahatlatmaya çalışıyordu.

"Duru ben-"

"Hayır." Diye sözümü kesti. "Senden şüphelenmiyorum. Sana güveniyorum. Güvenmesem çocuk yapar mıydım?" dedi ve elimi alıp hafif şişkin karnına koydu. "Beni geçtim kızımın hayatını mahveder miyim sanıyorsun?" Kendimi tutamayıp güldüm.

"Beni ne çok seviyorsun öyle!" dedim. Sesimdeki alaycılıkla o da gülümsedi. Ona gülümsemek ne kadar da çok yakışıyordu. Yanaklarında oluşan ilahi çizgiler benim yaşama sebebimdi. Bunu gösteremesem de karım için yapamayacağım şey yoktu.

"Alay etme! Seni sevmezsem ölürüm ben!" dedi ve minik burnunu boynuma sürttü. Ufacık sevgi dolu hareketi bile benim canavarı harekete geçirmeye yetmişti. Bunu o da anlamış olacak ki kıkırdadı. "Ergenliğinde bile böyle değildin!"

"Öyle mi annecik? Eh senin tepkilerin benim için de geçerli." Kızaran yanaklarından başlayan öpücüklerimle kendinden geçmişti.

"POYRAZ!" diye yakardı. Geri çekilip ona baktım şaşkınlıkla. "Benim canım karpuz çekti." Ah, şimdi mi yani? Gerçekten mi?

"KARPUZ? Şaka mısın sen ya?" dedim şaşkınlıkla. Dudaklarını büzüp gözleri dolduğunda inleyerek üstünden kalktım. "İçindeki hanıma sorar mısınız acaba canı karpuz çekecek zamanı nasıl bulabilmiş?"

"Yaparken sormuyordun ama! Bir karpuz bile çok geliyor demek. Kızım şimdiden bunalttık babanı galiba." Dedi masum masum karnını okşarken. İçimden coşan sevgiyle karımın önünde diz çöktüm. Uzanıp şiş karnını öptükten sonra geri çekildim.

"Senin için ve kızımız için kuzey kutbuyla güney kutbunu yer değiştiririm ben! Anladın mı?" Küçücük çenesini havaya dikti ve bana bakmadı. İnatçı keçi!

"Karpuz!"

                                                                       ***

Karpuzmuş. Canı karpuz çekmişmiş. Benim de canım karımı çekiyor. Kim ilgilenecek? Bu kız Melis'e benzerse büyüyünce onu eve kilitlemek zorunda kalacaktım anlaşılan.

Ama benim kızım annesine çekecekti. Cadı ve ipe sapa gelmez Melis teyzesine değil. Melis bunları düşündüğümü bir öğrense Konak meydanında çıplak koşturturdu beni. Aman duymasın!

Bir hamile bayanın canı erik çeker, çilek çeker ne bileyim muz çeker. Karpuz ne? Karpuz çekti çeke çeke. Anormaller kayığına bir kişi daha geliyordu anlaşılan. Karpuz ya!

Eve girdiğimde gülüşme sesleriyle duraksadım. Gökmen böyle gülmezdi. Melis erkek sesi çıkaracak değildi? Eee? Hangi densiz benim evimdeydi lan o zaman? Elimde kocaman karpuzla hızla içeri geçtim. KENAN! Ah, dayağımı özledin demek!

"Aşkım hoş geldin!" Duru'nun sesi haklı olarak gergindi. Beni tanıyordu. Onunla da konuşacaktık bu konuyu! Allah'ım o piç kurusunu nasıl eve alırdı.

"Merhaba Poyraz." Bana merhaba dedi? Hah! Tamam. "Bizde Duru'yla eski günleri yâd ediyorduk. Ne güzel günlerdi değil mi?" Ukalalığını alır götüne sokarım senin it herif!

"Evet. Seni günde üç öğün dövmek cidden güzeldi. Evimde ne işin var?"

"O öncedendi Poyraz. Şimdi beni dövmeye kalkamazsın bile." Dediği anda elimdeki küçük boy karpuzu kafasına geçirdim. Duru şaşkınlıkla çığlık atmasını umursamadan yumruğumu midesine indirdim. İki büklüm oldu zavallı!

"Af edersin bir şey mi söylemiştin?" Yakasından tuttuğum gibi kapının dışına attım. "Hadi yallah! Anca gidersin! Bir daha gelirsen seni yaşatmam!" Kapıyı yüzüne kapatıp Duru'nun yanına gittim. Bana öfkeyle bakıyordu. Yerde kırık duran karpuzu alıp ona uzattım.

"Bak kesmene de gerek kalmadı."


İKİ YABANCI |TAMAMLANDI|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin