"Ağlatıp giden kim varsa,ağlayıp gelecek birgün."
-İbrahim Çoban
•••
Bazen öyle bir zaman oluyor ki
Alıp gidiyor insanı yalnızlık
Onlarca insan varken yanında
Gecelere yoldaşlık edip
Gökyüzüyle sohbetleşiyor
Bir bardak çaya dert anlatıyor mesela
Veyahut bir kitaba içini döküyor
İnsanlar yalnızlığın görünmeyen kısmını
Başını yastığa koyduğu zaman anlıyor...Bir kelimeden ibaret değil yalnızlık dediğimiz.
Yanında kimsenin olmayışı veya tek kalmak da değil.Yalnızlık dediğimiz şey kalabalığın ortasında kimsenin sizi anlamamasıdır.
İçinizde kelimelere dökemediğiniz,kimselere söyleyemediğiniz şeylerin hepsinin adı yalnızlıktır.Ay'ı Güneşten daha çok sevmeniz,her şiirden bir hüzün çıkartıp,her kitapta acıların altını çizmenizdir yalnızlık.
Bir sahil boyu tek yürüme istekleriniz,yaşanacak yer dediğimiz zaman kimsesiz yerleri seçmeniz ve ağladıktan sonra ki o rahatlama hissinizdir yalnızlık.Aslında kötü bir şey değil,güzel şeydir yalnızlık.
Tecrübe verir insana.
Her seferde yanılmamanız için,doğru insanı seçmeniz ve mutluluğun değerini bilmeniz için yardımcı olur.En çokta yalnız kalacağınız zamana önden bir antreman gibidir.
Herkesin bir yalnızlığı vardır aslında.
Önemli olan bunu kalabalık değil,yalnızken de yaşayabilmektir.
Yalnızlığı yaşarken de,mutluluğu hissedebilmektir....-Furkan Bingöl
•
"Ne yaptım ki ben?" Diye seslice söyleniyordum.
"Hep bana kızıyor ağaçta uyuya kalmak suç mu?"
Söylene söylene bitmeyen merdivenlerden çıkıyordum tabi arkamdan gelen adamı fark etmeyerek.
"Deve gibi önümde dikilmesi yetmezmiş gibi bir de öldürecekmiş gibi bakması yok mu,ha!" Daha bir sinirlenmiştim.
İç sesim 'çok ayıp!' Dediğinde istemsizce gözlerimi kırpıştırdım.
Beni bir çocuk gibi azarlamasını yediremiyordum.Birden durup daha ne kadar merdiven çıkmam gerektiğime baktım.
"Deve ha?"Diye bir ses duyduğumda ürperek kas katı kesildim.
Bir ses duymuştum erkek sesi?
Ama...o benim arkamdaysa...Adım sesi biraz daha yanaştığında derin bir yutkunma ihtiyacı hissettim.
Öne bir adım atmıştım ki bir el kolumdan hemen tuttu.
Arkamı dönmeden kolumu çekmeye çalıştım ama olmadı."Bıraksana kolumu..."dedim güçlü tutmaya çalıştığım sesle.
"Ne o? Daha yeni bülbül gibi ötüyordun şimdi de içine çekilmiş kedi gibi mıyavlaman bana hakaret ettiğin gerçeğini değiştirmiyor."
"Ben sana hakaret etmedim."
"Deve?"
Gözlerimi tavana diktim.
Tavanları bile işemeliydi."Benimle bu şekilde konuşma hakkını nerden buluyorsun?"
Kolumu sıktığında sinirle dişlerimi sıktım.
"Peki beni burada zorla tutma hakkını sana kim veriyor? Ne sıfatla?"
Beni kendine çevirip,iki kolumu da arkadan döndürmesiyle sızlandım. Benim kolumla alıp veremediği neydi ya!
"Yakında ne sıfatla olduğunu öğreneceksin.
O zaman da böyle konuşacak mısın merak ediyorum?"Kolumu kurtarmaya çalışırken birde kendimi ondan uzaklaştırmaya çalışıyordum.
Yüzüm yakınlığına karşı kızarırken aynı anda yeşil harelerin gözlerime kurduğu baskıdan gözlerimi kaçırarak kurtulmaya çalışıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yüreğimin Zarif Acısı
Spiritual"Seni nasıl karım diye koynuma alırım?" Buğday teni,biçimli kaşları,uzun kirpikleri ve badem şeklinde gözleri onu güzel kılıyordu. "Nasıl bu yaşta anne olmana sebep olurum?" *Tüm haklar saklıdır.