Bilgilendirme; Bu bölüm normal bölümlerden anlatım ve olaylar açısından farklı ve ayrıdır.
Okurken NF - Can You Hold Me dinlemenizi ve okumadan önce anlamına bakmanızı tavsiye ederim. (En sevdiğim şarkıdır ve paylaşmaktan nefret etsemde siz özelsiniz.)
Neyse, uzatmayayım.
İyi okumalar ♡.
Su'nun Ağzından
Sene 2016
11. sınıfın 1. dönem başları
Acı nedir?
Sözlükte "Tat alma organında bazı maddelerin bıraktığı yakıcı durum, tatlı karşıtı", "Dışarıdan gelen bir etki ile dış organlarda birdenbire oluşan ve o etkilerin kalkması ile duyulan rahatsızlık, ıstırap", "Kırıcı, üzücü, incitici, dokunaklı, korkunç" ve buna benzer şekillerde geçse de benim için bu demek değildi acı.
Benim için acı yanlızlıktı.
Hayır yalnızlık değil, yanlızlık. Yalnızlık "Yanında başkaları bulunmayan" -hem benim hem de sözlük anlamı olarak- demekken yanlızlık "Kimsesizlik" demekti benim için.
Aradaki farkı anladınız mı?
Bir anda tüm kimselerimi kaybetmiştim ben. Annem, babam, abim, kardeşim, en yakın arkadaşım... Sahip olduğum kimseleri ve herkesi.
Ve bunun tek nedeni sikik bir yanlış anlaşılmaydı.
Bilinmeyen biri, numarasını gizleyerek abime benle bir erkeğin öpüştüğü fotoğraf atmıştı. Bunun üstüne abim evdeki herkese -anneme, babama, kardeşime- bunu gösterip eşcinsel sanılmama sebep olmuştu; halbuki ben biseksüeldim. Abimden dayak yemiştim, babam tokat atıp sövmüştü ayrıca evlatlıktan reddetmişti, kardeşim yüzüme tükürmüştü ve annem yüzüme bile bakmamıştı. Dedemde kalmıştım akşam. Sabah babam olanları anlatınca evden atmıştı beni.
Bunlar dün ve bu sabah olanlardı.
Bugünse abim bunu sınıfıma yaymıştı. En yakın arkadaşım dediğim insan beni bir sürü yalan iddiayla suçlamış, sınıf arkadaşlarımdan dayak yemiş, bir sürü hakarete maruz kalmıştım. Yine de sınıftan çıkmamıştı bu konu çünkü 'itibar'larının zedelenmesini istemiyorlardı.
O kadar kimsesizdim ki, kalbim ciddi anlamda ağrıyordu.
Vücudumda hissettiğim acı ve ağrılar yüzünden inlerken kapı koluna uzandım. Buradan bir an önce çıkmam gerekiyordu, daha fazla durmak istemiyordum. O kadar çok dayak yemiştim ki, vurulmayan bir yerim var mıydı cidden çok merak ediyordum. Abim kemerle vurmuştu sırtıma, üstüne bir de bugün bir ton tekme yiyince resmen doğrulamıyordum. Yüzüm deseniz yediğim yumruklardan dolayı mahvolmuştu.
Ama asıl acıyan ruhumdu.
Öyle bir düşmüştüm ki... Hayır dizlerim paramparça değildi. Bacaklarımı almışlardı benden düşerken, kalkmayacağımdan emin olmak için.
Ayrıca kalkmak için neden bulamıyordum. Yaşamak için bile nedenim yokken kalkmak için neden olsundu ki?
Kapı kolunu indirirken tam bunu düşünüyordum. Çünkü canı acıdığında felsefecilere bağlayanlardandım ben. Dışarıya doğru attığım adımımı bir diğer adımım takip etti. Yavaş ve halsizce dışarı çıkıp kapıyı kapattım. Okulda kimse kalmamıştı çünkü okul çıkışında dövülmüştüm ve ben kalkana, buraya gelene kadar herkes gitmiş olmalıydı.
O'nun dışında.
Kafamı kaldırdığımda onu gördüm. Duruşu dimdikti. Bakışları elinde tuttuğu telefon ekranındayken sigarası diğer elinde, işaret ve orta parmağının arasındaki boşluğundaydı, yanan kısmı aşağı bakıyordu. Dudakları büyük bir gülümsemeyi misafir ediyordu. Gözleri hafif kısıktı. Omuzları geniş, saçları dağınıktı. Elleri kemikli, kolları damarlıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çamur | Texting ¦ Boy×Boy
Short Story05...: Babana eşcinsel olduğunu söyledim. Toprak: ne *BoyxBoy'dur* (Yani eşcinsel konuludur.) [Yani eğer bundan rahatsız oluyorsanız, okumayınız.] {Çokça küfür barındırır.}