Saate bir bakış attığımda beş buçuk olduğunu görünce oflayarak yataktan kalkıp banyoya adımladım. Ablam dün şu beni seven çocukla olan mesajlarımızı okumuştu ve çok kızmıştı bana. İnsanın onu seven insana böyle davranmamasıyla ilgili şeyler zırvalamıştı. Ablamı severdim ancak böyle yapması beni bunaltıyordu. Çocuk çok sıkıyordu beni ve hakkında hiçbir şey bilmiyordum. Benden kibar olmamı beklemeleri saçmaydı.
Banyonun kapısını açıp içeri girdim. Üstümdekileri çıkarırken bir an için aklıma beni seven çocuk geldi. Bayadır yazmamıştı. Omuz silkip kabine girdim ve duş almaya başladım.
°
İşim bitince hep kapının arkasında bulunan havlulardan birini alıp belime sardım. Banyodan çıkıp odama girdim ve dolabımın kapağını açtım. Bir elimle saçlarımı karıştırırken kıyafetlerimi süzdüm. En son gözüme kestirdiklerimi yerinden çıkarıp giyinmeye başladım. Siyah kot pantolonla, siyah tişört seçmiştim. Aslında hiç istemiyordum gitmek. Çok sevmezdim dışarıda takılmayı. Boş iş gibi gelirdi çünkü.
Oflayıp çalışma masamın üstünden parfümümü alıp bir fıs sıktım. Çok sevmezdim parfüm sıkmayı, annem doğum günümde aldığı için kullanıyordum hatta. Deri ceketimi kapının arkasından alıp üstüme geçirdim. Cüzdanımı ve telefonumu aldığımda tamamdım. Saate baktığımda beş dakika kaldığını görünce nefesimi sıkıntıyla verip odamdan çıktım.
"Anne ben çıkıyorum." diye bağırdım evin içine doğru.
"Tamam oğlum, dikkat et kendine."
"Tamam, sende. Bir sorun, ihtiyaç falan olursa ara beni."
"Tamam."
Dudaklarım hafifçe kıvrılırken spor ayakkabımı giydim. Bu kadını bu yüzden seviyordum işte, kısa ama özdü konuşması.
Hızla evin kapısını açıp motoruma atladım. 2 ay önce aldığım bu motoru kendi gözümden bile sakınıyordum. 5 yaşımda başlamıştım para biriktirmeye. 14 yıldır biriktiriyordum. Annem bir zaman sonra bankaya yatırmıştı paramı. Biriktikçe birikmiş, en sonunda istediğim şeyi alabileceğim kadar olmuştu. Hatta daha bankada bir miktar daha vardı. Kask takmıyordum çünkü beyinsiz insanlar gibi hız yapmıyor, kırmızı ışıkta geçmiyordum. O yüzden içim rahattı.
Motoru çalıştırıp kafeye sürmeye başladım. Bir kere kırmızı ışığa takılmıştım, yine de kısa sürmüştü. Motoru durdurup indim ve hızlıca kafeye ilerledim. Kapıyı açıp içeri bir bakış attığımda bizimkileri direk görmüştüm çünkü bizden başkası yoktu. Berk hissetmiş gibi arkasına bakınca göz göze geldik. Sırıtması büyürken, "Ooo kimleri görüyorum. Yüzünü görenin cennete gittiği adam değil mi ya bu?" dedi.
Dedikleriyle herkes bana dönmüş, oyun durdurulmuştu. Berk bana adımlayıp sarıldı. Onun ardından herkesle sıra sıra selamlaştık. Bir tek Su'yla selamlaşmamıştık, ki alışıktım bu duruma. O başıyla selam verdi, her zamanki gibi. Su sandığınızın aksine kız değil. Adının hikayesi çok trajikomikti. Tüm ailesi onun kız olmasını bekliyorlarmış ve babası o doğduğu an gidip kimlik çıkarmış. Sonra erkek olduğunu öğrenince yaşadıkları hüsranı düşünemiyordum bile.
6 kişilik bir arkadaş grubuydu bizimkisi. Başta ben ve Berk takılırdık. Sonra Hüseyin, Kerem ve Yılmaz aramıza katılmışlardı. En son katılan Su'ydu, onu Berk almıştı aramıza. Arkadaş yapma konusunda iyi değildim o yüzden sadece bizimkilerle konuşurdum. Yine de büyük güven sorunlarım vardı o yüzden gruptan hiçbiri eşcinsel olduğumu bilmiyordu.
Berk'le ortaokulda tanışmıştık. Babam polis olduğundan çok seyahat ederdik. Sonra liseye geçince Hüseyin'le, onla birlikte de Kerem ve Yılmaz'la tanışmıştık. Su garip bir çocuktu diğerkilerin aksine. Ne çok neşeliydi, ne çok sessiz. Ne çok yakın davranırdı, ne çok uzak. Diğerkiler gibi sarılmazdı, el sıkışmazdı. Ona bunu sormuştum bir keresinde. Omuz silkip, "Gereksiz temasları sevmiyorum." demişti. Neden arkadaşlarıyla olan teması gereksiz gördüğünü sormamıştım çünkü bende öyle düşünüyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çamur | Texting ¦ Boy×Boy
Short Story05...: Babana eşcinsel olduğunu söyledim. Toprak: ne *BoyxBoy'dur* (Yani eşcinsel konuludur.) [Yani eğer bundan rahatsız oluyorsanız, okumayınız.] {Çokça küfür barındırır.}