fifti fayf

9K 529 251
                                    

Sakin olmaya çalışarak Su'nun yanına ilerledim. Geldiğimi hissetmiş gibi kafası bana çevrildi. Beni görünce hızla kalkıp yanıma geldi ve kollarını boynuma doladı. Sıkıca sarılırken "Nasıl anladın geldiğimi?" diye fısıldadım kulağına.

Boynuma ufak bir öpücük kondurdu. "Ben senin adım seslerini tanırım, hiç zor olmadı."

Dudaklarım anında yukarı kıvrılırken kokusunu derince içime çektim. Öküz bir yapıya sahip olsamda cidden seviyordum. Olduğumuz yeri fark edince yavaşça geri çekildim. O da idrak etmiş olmalı ki elini ensesine atıp utangaçça etrafa bakındı. Gelecek tepkilerden çekinmediğini biliyordum, hiçbir zaman çekinmemişti. Lakin ben çekiniyordum. Çekincem kendim için değildi, ona eski hatıralarını hatırlatmasını istemememdendi. Ailem beni böyle kabul etmişti, bundan ötesi yoktu ancak onun bu konuda kötü bir sürü anısı vardı.

Arkamda birini hissettiğimde sadece kafamı hareket ettirerek arkamı döndüm. O'nun yüzünü gelince gerilirken bedenimi Su'ya doğru harekete geçirdim. Yanına geçip parmak uçlarımı hafifçe elinde gezdirdim. Hala karşımdakine bakıyordum, sadece gerginliğimi biraz üstümden atmam gerekiyordu ve Su bunun için biçilmiş kaftandı.

Kuruyan dudaklarımı dilimle ıslatırken bakışları oraya kaydı ve bu beni inanılmaz rahatsız etti. Su rahatsız olduğumu anlamış olacak ki elimi tuttu. Geri çekmedim, geri çekmem için hiçbir sebebim olmadığını hissettirdiği duygulardan anlamış oldum. Yutkunup "Cüzdanını çalan kişi bu muydu?" diyerek çenemle O'nu işaret ettim.

Su hafifçe gülümserken "Hayır o bana yardım eden adam. Sadece ben olsaydım belki inanmazlardı ama o destek çıkınca diğer insanlarda bakmak istediler çalan kişinin ceplerine." dedi.

"Ne o tanışmıyormuşuz gibi mi yapacağız?"

Söylediği şeye karşılık dişlerimi birbirine bastırırken "Tanışıyor olsaydık ona göre davranırdım ama hiç tanıdık gelmiyorsunuz." dedim. Ses tonumu sakin tutabilsemde dışarıdan sinirli olduğum belliydi biliyordum.

Gözlerini Su'ya dikerken "Unutturanlar güzel unutturmuş demek ki." dedi alaycı bir tonda.

Siktiğimin boğazına yapışmak ve kafasını duvara sürtmek istiyordum ancak bunu yapmak benim lehime olacaktı ve bu ona sadece zevk verirdi biliyordum.

"Nasıl bu kadar yüzsüz olabiliyorsun anlamıyorum. Toprak'ın kalbini açmak üzere olduğu nadir insanlardan biriydin ve gidip onu biriyle aldattın ama hâlâ karşısında dik durabiliyorsun. Sen beyinsiz, umursamaz, tek hücreli bir canlı olabilirsin ama ben insan olarak sana bir şans vermeye çalıştım. Görüyorum ki beyinsiz varlıklar insanlıktan anlamıyormuş. Tabii bu insan olmanın nasıl bir şey olduğunu bilmemenden de kaynaklanıyor. Dediğinde haksız değilsin, şu ana kadar bir kez olsun seni düşünmedi. O fırsatı ona hiç vermedim. Kafasını hep kendimle doldurdum ya da bedenini anlarsın ya."

Sözünü bitirdiğinde hınzır bir gülümseme dudaklarında yer edinmiş, gözünü haylazca kırpmıştı. O'nu nerden tanıyordum bilmiyordum ama söyledikleri kalan bir parçalık beynimi yakmış yine ona hayran kalmamı sağlamıştı.

O, yani Emir, iki yıl boyunca neredeyse her gün konuştuğum, kalbimi açacağım sırada başkasıyla yakaladığım, en büyük pişmanlıklarımdan biriydi. Pişmanlığım onu tanımaktı, bana hiçbir şey katmamış aksine güven duygumu eksilmişti. Üstünden 1 yıl geçmişti ve Su'yla birlikteyken cidden aklıma gelmemişti. Ne o ne de diğer eskiler.

"Be-ben-"

"Ne o, konuşma yetini mi kaybettin? Toprak'ta da o tür bir etki yaratabiliyorum ama o zamanlar daha yakın oluyoruz, çok daha yakın. Kendimi geliştiriyorum sanırım. Bunu diğer insanlarda kullanırım, Toprak'la o yakınlıkta olmayı seviyorum."

Emir konuşamadan bir polis memuru yaklaştı yanımıza. "Su Taş?"

(Y.N.: Çocuğumla Sütaş diye dalga geçmeyin, taş gibi çocuk olduğu için soyadı taş.)

"Evet benim."

"Buyrun cüzdanınız. Büyük ihtimalle 2-3 güne salarız ancak dersini almasını sağlayacağız merak etmeyin. İyi günler."

(Y.N.: Polis memurunun dersini almasını sağlamaktan kastı babası polis olan arkadaşım babasının böyle olaylarda suçlu kişiyi dövüp öyle dışarı saldığını söylemişti, öyle bir dersten bahsediyor.)

"İyi günler memur bey. Hadi bize gidelim Toprak, kaç olduğunu sayması bir süre sonra bıraktığım kadar süredir sarılmıyoruz. Kokunu özledim."

Elini elime sarıp dışarı sürüklemeye başladı. Arkasından kıkırdamamı önleyemezken huysuz bir sesle "Dışarıda şöyle güzel gülmesen olmaz mı? Gerçi senin her gülüşün güzel, eşek." diye homurdandı.

Daha çok gülerken ona yetişip koluna sardım ellerimi, bir nevi koluna sarılmış oldum. Omzuna ufak bir öpücük kondururken "Bende saymadığım o kadar süre boyunca seni özledim sevgilim, bence de bir an önce evine gidelim." diye mırıldandım.

Güzel bir gülümsemeyle yüzü aydınlanırken sağ tarafından gelen korna sesiyle gözlerim büyüdü. Su beni son anda çekip benim onun üstüne, onun kaldırıma düşmesine sebep oldu. Hâlâ büyümüş haldeki gözlerimle ona bakarken attığı tokatla yüzüm yana çevrildi.

"Aptal oruspu çocuğu, sıfatına sıçtığımın kertenkele kuyruklusu eğer araba sana çarpsaydı bende üzüntümden hastanelerde sürünseydim, Toprak bana o klişeyi yaşatsaydın senin amına koyardım. Taşşaksız koyun, götüne boru soktuğumun sıçanı, meymenetsiz maymun götü."

Yazar hanım her ne kadar noktalama işaretleri kullanmış olsa da hepsini tek seferde söylemiş ardından çektiği gibi sıkıca sarılmıştı. Kollarımı beline sararken kendimi tutamayıp kahkaha atmıştım.

"Ne gülüyorsun erginlikteyken youtubetan manken memesi aratmış japon balığı?"

"Bir günümüz normal geçmiyor, hadi onu anladım da bari kullandığın sözcükler normal olsun be oğlum."

"Sana ne benim kullandığım kelimelerden yarrağım, sen önce git kendine beyin nakli yaptır. Üstümüz başımız toz oldu, kalk eve gidelim Allah aşkına. Daha fazla olay kaldırmaz bünyem yetti gari, kalk."

Ona uyup ayağa kalktım. Konuşmadan taksi durağına gidip sıradaki taksiye bindik ve ev adresini söyledik. Hayır cidden ikimizde aynı anda söylemeye çalıştık ve saçma sapan bir durum ortaya çıktı. Ben durumumuza karşılık elimi alnıma vururken o tekrardan söyledi adresi. Ardından elini elime sarıp kafasını omzuma koydu. Saçma sapan olaylar yaşamakta üstümüze yoktu belki ama günün sonunda birbirimizle olmamız bize yetiyordu.

Biz bize yetiyorduk ve bu çoğu şeye bedeldi.

°
Selamlar, selamlar, selamlar,

Nabersiniz?

Burayı bu kadar boşladığım için aşırı üzgünüm ama 12'ye geçtim ve ister istemez derslerime asılmam gerekti.

Ki sınav notlarımı ikiye katlayarak bunu başarmış oldum.

Üzülerek söylüyorum ki finale az kaldı. Tam bir sayı vermek zor, bir yanım 100'a tamamlamak, onları yazmaya devam etmek istiyor diğer yanım kimseyi sıkmamak, tadında bırakmak.

Fazlasıyla kararsız bir insan olarak aralarından birini seçmek oldukça zor.

Yazmayı, Toprak'la Su'yu ve sizi özlemişim.

Neyse sizi seviyorum,

Çamur | Texting ¦ Boy×BoyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin