Çenemi saçlarına biraz daha bastırırken daha çok sokuldu kollarımın arasına. Parmaklarımı saçlarının arasında gezdirirken burnunu çekti. Kaşlarım daha çok çatıldı, neden ağladığını anlamıyordum. Geldiğimden beri konuşmamış, sadece ağlarken bana sarılmıştı. Sıkıntıyla nefesimi dışarı verdim.
Yılların herkesi güldüreni ve hep güleni Berk Acar, kollarımda ağlıyordu ve çok ciddi söylüyorum ilk defa tanıklık oluyorum bu sahneye. Ben onun gözyaşı diye bir şeye sahip olduğunu bilmiyordum. Her şeyin iyi bir yönünü bulurdu. Bir keresinde mahalle kavgasında baya, bildiğiniz ortada kalmıştık. Konudan en bağımsız ama en çok dövülen biz olmuştuk. Ben yaralarımdan dolayı sızlanırken o "En azından sikmediler be kanka." diyip gülüyordu.
Dayak sarhoşluğu denen bir şey cidden var olmalıydı, yoksa bunun başka açıklaması olamazdı.
Şimdiyse kapıyı açtığı gibi kızarmış gözleriyle sarılıp ağlamaya başlamıştı. Ne olduğunu anlatmasını sakinleştiğinde bekliyordum ancak sakinleşecek gibi durmuyordu. Tam ağzımı açıp soru soracakken ya hıçkırıyor, ya da "Allah benim belamı versin." diye bağırıp 'ühühühü' diye sesler çıkarıyordu. Dayanma gücümün sınırlarına ulaştığımdan yavaşça geri çekilmeye çalıştım. İtirazla inleyip daha çok sokulmaya çalıştı. Kollarını boynumdan ayırmaya çalışırken "Lan bi dur, Su bile bu kadar sarılmadı bana. Çok darlandım, beni bi sal." diye isyan ettim.
Yavaşça geri çekilirken dudaklarını büzmüştü. Tamam çocukluk yapan biriydi ama bu kadarı ona bile fazlaydı. Alt tarafı sikmişti, ki Dalay istemese yapmazdı, nedeni neydi bu hareketlerin anlamıyordum. Elimle saçımı geriye atarken arkama yaslandım ve yüzüne bakmaya başladım. Arada bana bakıyor, göz göze gelince gözlerini kaçırıyordu. Elimle yüzümü sıvazladım. "Berk, bugün konuşmayı düşünüyor musun kardeşim?"
Kafasını iki yana sallayınca sinirden gülmeye başladım. Bir anda durup "Lan anlatsana, 2 saattir ağlıyorsun. Ne üzdü bu kadar seni?" dedim yüksek sesle.
Yerinde sıçrarken "Ya rahatça depresyona da mı giremeyeceğim Allah'ım? Dalay'a güzel girmiştim, depresyonun ondan farkı ne?" dedi yukarı bakarak. Ardından ne yaptığını anlayınca gözleri büyüdü. "Allah'ım sen affet nolur, bunlar hep Dalay iti yüzünden. Ayna ayna, tüm günahlarım onun boynuna."
"Berk anlat artık şu olayı." dedim dişlerim arasından.
Derin bir nefes alıp söze girdi. "Tamam bak şimdi. Senle yaptığımız şeyden sonra ben bunu kenarda köşede kıstırmaya devam ettim. Bununda hoşuna gidiyordu ama belli etmemeye çalışıyordu. Tabii bunu o söylemedi, siksen söylemez, hani denedim biliyorum. Neyse dünle ilgili çok detaya girmeyeceğim. Yaptık, uyuduk. Sabah uyandığımda yanımda yoktu. Koyuyor böyle yapması amına koyayım. Benden çok zevk aldı piç, yine de kayboldu ortadan. Mesaj attım, "Atma bana mesaj, görüşmek istemiyorum senle." dedi. Ya ben bunları hak edecek insan mıyım? Yumuşak davrandım dün ama bir dahakine bir ay yürüyemeyecek, bakalım o zaman nasıl kaçacak. Tabii bir de onun evinde yapmak lazım, kendi evinden kaçacak değil ya."
"Lan bu yüzden mi ağladın amına koyayım? Bende önemli bir şey sanmıştım."
"İstediğime ağlarım ulan sana ne? İlla önemli mi olması gerekiyor? Ki bu benim için önemli bir olay. Her defasında güzel bir şeyler yaşadıktan sonra terk edil bakalım, sakin kalabiliyor musun."
"Oğlum halledilir şeyler bunlar, ağlayıp kendini harap etmene değmez."
"Benim canım kendi kendimi harap etmek istiyor, yerden yere vurmak istiyor, yıkılıp dökülmek istiyor."
"Ve sen canının istediğini yaparsın, tamam."
"Aynen öyle. Şimdi vakit her defasında bırakılmanın hesabını ödetme vaktidir."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çamur | Texting ¦ Boy×Boy
Short Story05...: Babana eşcinsel olduğunu söyledim. Toprak: ne *BoyxBoy'dur* (Yani eşcinsel konuludur.) [Yani eğer bundan rahatsız oluyorsanız, okumayınız.] {Çokça küfür barındırır.}