75
Mutfağa girdiler şakalaşıp gülüşüp konuşarak, usulca. Işığı açtı Ayla. Hatun, tavada yumurta kırmaya girişti: "Yumurta nerde?" diye sordu.
"Ağzımın içinde. Kör müsün, dolap var orada!"
"Ha. Ne kızıyorsun, sordum sadece."
Hatun, dolaptan alacaklarını aldı. Ayla da başka yiyecekler çıkarıyordu dolaptan, ısıtıcıya su koydu, sallama çay yapmak için.
"Gece gece milleti rahatsız etmesek, bir an önce çıksak şuradan." dedi Ayla.
"Morga girmiş ya da banka soyguna gelmiş gibi tedirgin olmana gerek yok."
Ayla güldü: "Tamam; ama burası bizim evimiz değil, hırsız iki fare gibiyiz. Başkasının evinde rahat olamıyorum."
"Açız aççç." dedi Hatun, yüzünü korkunç bir şekle soktu, dilini çıkardı zombi gibi: "Açım."dedi ses tonunu değiştirerek.
Ayla güldü, Hatun da ona katıldı, gülüşüyorlardı. Şamataya kapılmışlardı.
Hatun, çırptığı yumurtaları sahandaki kızgın yağa dökecekti.
"Karabiber olsun mu?"
"Olsun."
İçine kaşar ve sucuk da katacaktı. Birinin yaklaştığını duydular, ayak sesine kulak kesildiler, o sırada sus pus oldular, bir an gülmek ve kaçmak arası panikle birbirlerine baktılar. Ayla'nın aklından ev halkından birinin ses çıkarıyorsunuz diye onlara çatmaya geldiğini düşünüyordu. Zarife, mutfağa girdi usulca. Zarife, 15 yaşında, fidan gibi boylu, bakışıyla, hareketleriyle, yürüyüşüyle ve ses tonuyla son derece nazik, zarif bir kızdı. Gül gibi bir kızdı insanın içini açan ve ferahlatan. Tek masum bakışı yeterdi insanı aydınlatmaya ya da mayalamaya. Bana bir bardak su ver demesi bile düşsel gelirdi çoğuna, rüzgarda sallanan otlarla dolu uçsuz bucaksız kırların ruhundan ve melekler aleminden geliyormuşcasına.
Elişi, nakış, iğne oyası yapmayı pek severdi. Bir de kedisiyle vakit geçirmekten. Bir yere elinde çay bardağıyla oturup uzaklara bakıp hayal kurmaktan.
Zarife, ikisini küçük, ölçülü ve zarif bir gülümsemeyle selamladı.
Hatun lap diye söze girdi: "Ay ne kadar tatlı bir kız bu!" deyiverdi, tutmadı kendini. Sanki keçi yavrusundan söz eder gibi.
Bu sözler Zarife'ye fazla laubali gelmişti; ama çaktırmadı, ona sevgiyle bir bakış attı. Buzdolabına yönelmişti, bir şeyler alıyordu.
"Sen aşçı Nezaket ablayla kalıyorsun, değil mi? Yanılmıyorsam adın Zarife?"
"Hı."
"Ya oturup hiç konuşamadık. Kız kıza bir konuşsak. İyi olur. Çok merak ediyordum seni. Sıkışıp kaldın buraya. Burası kanser etmiştir seni."
Ayla, ona işmar etti, söze girdi: "Ay saçmalama kızım, burası şahane!"
"Ha, tabi öyle canım" dedi Hatun ayılarak, "ben de böyle; yani kırsal yerleri hiç sevmezdim, gelip görünce bayıldım, demek istediğim her gün aynı insanları görünce bezginlik gelir insana, umutsuzluğa kapılır. Zarife böyle bir psikolojide olabilir diye öyle dedim. İnsan yeni birilerini tanımak ister, ben burada yaşasaydım uzaklardan gelen kızları ve diğerlerini tanımak için can atardım. İnsanda hep başka özlemler uyanır, uzaklar, başka insanlar, insanı onlar yaşatır ve hayata bağlar. İnsan nerde ve nasıl olursa olsun kalbinde başka özlemler uyanır. Ya kendine ya oraya ya da birilerine dayanamaz. Hayatım boyunca çok hissettim böyle." Çok bilmiş edayla Ayla'ya baktı ve gülümsedi, göz kırptı. "Şimdi beni anladın mı askerlik arkadaşım?"
Ayla, onun omzunu okşadı. Bir an başının onun omzuna dayadı.
Zarife tepsiye aldığı yiyecekleri yerleştiriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİ GENÇ KIZIN HİKAYESİ
RomanceAyla ve onun can dostu Hatun'ın hikayesidir bu. Ayla, ormanda çok güzel bir villada oturmaktadır ailesiyle, zengindir. Ayla Hatun'la serseri kız olma yolunda ilerlemektedir, babası böyle düşünmektedir, baba kızının sorumluluk sahibi kızlar gibi davr...