62
"Hayır hayır, buna izin veremem. Mesele senin bildiğin gibi değil. Senle olan meseleyi başka zaman konuşsak?"
"Olmaz. An geldi çattı. Bana neler ettiğini, hayatımı nasıl mahvettiğini ne çabuk unuttun, şimdi bunun aşağı yukarı aynısını Erdoğan'a mı yapacaksın?"
"Kuş beyinli! Hepsi senin iyiliğin içindi. Kafan sakinleşince konuşsak iyi olur."
İdris büyük bir kahkaha attı: "Bak bak. Kuş beyinliyim ha? O iğrenç ellerini evlatlarımın üzerinden çek anne. Karışma!
"Karıştım bile. Beni öldürmen lazım. Bana bak beni delirtme. Açtırma ağzımı!"
"Sen zaten beni öldürdün zamanda. Ben de seni öldürsem ne çıkar." Güldü. "Anne, araya girmemeliydin. Ona güzel bir ders verecektim sadece."
"Sen dua et ağzını ortasına yapıştırmadım bir tane."
İdris duyduklarından sanki hoşnuk olmuş gibi çocukça gülümsedi ona.
"Demek öyle anne, ha?" Sigarasından bir nefes çekti.
"Ver bana bir sigara."
İdris, onu umursamaz bir tavırla sigara paketinden bir dal çıkarıp annesine verdi ve çakmağı tuttu, Hayriye sigarasını tutuşturdu. Aniden bir elini uzatıp İdris'in yanağını okşadı bir an. Hiç beklemiyordu bunu İdris; ama birden çok hoşnut bir duygu kapladı içini. Yüreğine bir ferahlık inmişti annesinin dokunuşuyla sanki. Ama kafasında geçmişe dair düşünceler, bir hesaplaşma dürtüsü belirdi, dedi ki: Hiç değişmemişsini anne. Yanağımı okşamak da neyin nesi? Beni kandırmaya çalışıyorsun. Ne kadar kurnazsın. Beni öldürmekten beter ettin. Yine o put kadınsın. Yine o can sıkıcı egolu kadın. Yenilmez, ağlamayan kadın. Taş kalpli kadın."
Hayriye güldü: "Çocuk zırvası bunlar." Birden yüzü asıldı, gözleri yaşlarla doldu: "Sen her zaman iyi bir çocuktun."
"Çok yanlış yaptın anne. Kaç gündür sabırsızlıkla bekliyordum, bana bir adım atmanı. Hiçbir şey olmamış gibi yapamayız, değil mi? Benden özür dilemeni ve bütün yaptıkların için benden bağışlanma dilemeni bekliyordum. Tek kelime yok. Nur, senin iç yüzünü bilse tükürür yüzüne. Bir daha yüzüne bakmaz. İğrenir, nefret eder senden. Ama ne yaptım? Tek kelime etmedim senden ona, yıllar boyunca. Gün gelir benden özür dilersin diye. Onu da bu kötü duruma, açmaza; yani acıya, gözyaşına ortak etmeyeyim diye. Sakladım ondan her şeyi. Gözyaşlarımı içime akıttım... Aradan yıllar geçmiş. Anlaşılan yıllar sana hiçbir şey kazandırmamış, beni silip attın, beni kaybettin, bu bile sana hiçbir şey kazandırmamış. Yalancıktan gözlerin doldu şimdi."
"Abartma be oğlum. Olan oldu. Boş ver."
"Yılların acısı boş verilmiyor işte. Konuşulması gerekiyor ki içimde birikenler akıp gitsin."
Hayriye'nin gözleri doldu: "Hıh! Konuş o zaman, dök bütün kurtlarını."
"Anne, beni bu yaşlarla kandıramazsın. Bunlar bana hiç samimi gelmiyor. Kedi gibi bir sahtekarlık vardır sende, her zaman."
"Benim ne çektiğimi bilmiyorsun ki. Konuşmak kolay."
"Bu servet içinde ne çekeceksin ki. Her şeyin var. Peki ben? Ailem?
"Her şeyi elinin tersiyle iten kimdi? Sendin elbette."
"Sevgili anneciğim, bana son dediklerini hatırlıyor musun?"
"Tabi ki, yıllarca içimde yağmur gibi yağıp durdular, o anları, o sahneyi tekrar tekrar yaşamaktan mahvoldum."
İdris güldü sevinçle, onda acı bir etki yarattı diye: "Cidden mi?" dedi, kulaklarına inanamamıştı.
"Yürü git be, böyle devam edeceksen konuşmayı burada keselim!"
"Yok yok. Anlat. Son dediklerin?"
"O son sahne keşke yaşanmasaydı, yağmur gibi yağıp çürüttüler beni."
"Romatizma olmuşsundur."
"Dalga geçme!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİ GENÇ KIZIN HİKAYESİ
RomansaAyla ve onun can dostu Hatun'ın hikayesidir bu. Ayla, ormanda çok güzel bir villada oturmaktadır ailesiyle, zengindir. Ayla Hatun'la serseri kız olma yolunda ilerlemektedir, babası böyle düşünmektedir, baba kızının sorumluluk sahibi kızlar gibi davr...