Bölüm 125

10 1 0
                                    

124

"Seni özledim dipsiz kuyular gibi. Öldüm öldüm dirildim. En büyük ceza ya da imtihan özlemektir. Bir ağaç gibi düşünüyordum seni. Dallarım uzuyordu göğe doğru, geberiyordum seni özlemekten ve kontrolümü kaybediyordum. Mahvoluyordum... Çok duygusal oldu." Güldü, "her neyse. Şu Taner şaklabanı nerde? Bugün hiç görmedim onu. Neler karıştırıyor acaba, başı belada mı, nedir?"

"Sözlerini yarım bıraktın; hiç hoşlanmadım!"

"Hoşuna gitti tabi."Güldü.

"Hadi be sen de."

Ciddileşti: "Konuyu değiştirsek iyi olur. Taner şeftali toplamaya fena alışmış. Uyuşturucu bağımlısı gibi. İşçi olmaya bayıldı. Köle olmayı sevdi. Hayret ediyorum ons. Çok zengindir babası. Demek ki Taner'in genlerinde kölelik var." Güldü.

"Taner bence doğru yolda. Sen kendine bak. Kuş beyinli! Seni çalışırken hiç görmedim. At gibi güleceğine onu örnek alsan ne iyi edersin ve belki babam sana bakıp acır da kırmaz bütün kemiklerini."

Semih güldü çocuk gibi, acayip neşelendi birden: "Çalışacağım canım! Baban da çok sevecek beni. Taner'le şeftali toplamaya gideceğim yarın. Çünkü babanın kalbine girmem lazım. Takdirini toplamam lazım."

"İşin çok zor."

"Neden öyle dedin?"

"Babam kan kusturacak sana. Ne yaparsın bilmem. Pes edip gidersin herhalde."

"Sana aşığım. Sensiz yapamıyorum be!. Peki, sen ne hissediyorsun?"

"Sana ne! Sen de diğerleri gibisin. Bence sen beni kandırmaya çalışıyorsun. Ama sadece dost olabiliriz. Sen bana göre değilsin. Sana güvenmiyorum!"

"İyi o zaman. Dost oluruz. Bana bu da yeter."

"Sana sinir oluyorum. Bu gidişle seninle dost da olmayacağım."

"Ne hissediyorsun?"

"Git babama sor!"

"Peki" dedi Semih, başını önüne eğdi ve üzgün sesle bir palavra sıktı: "Yarın giderim, ne yapayım, uğraştım olmadı, ta buralara kadar geldim için, aşkımı kalbime gömerim, en ufak güzel titreşim hissettiremediysem sana giderim. Sen de baban da rahat edip mutlu olursunuz."

"Bak böyle konuşup beni deli etme! Seviyorsan çabalarsın, değil mi? Hemen pes ediyorsun!"

"Ne edeyim. Üzülüyorum. Tartışalım mı? Hayır. Sen ne dersen o. Sana boynum kıldan ince. Vayyy! Ne kadar güzel boynun var! Ay düşmüş. Bal gibi. Öpebilir miyim?"

"Adileşme! Sakın! Uzak dur benden!"

"Şaka yaptım ya. Ne kızıyorsun hemen. Buraya nerdeyse gelmeyecektim. Her şeye göze aldım. Ölümü bile. Dedim ki içimden: Korkma. Cesur ol ve peşinden git. Korkak olsaydım şu an yanında olamazdım. Bira içiyordum, sonra caydım. Sonra şişeyi attım. Cesaretle doldum. Gidip Taner'i buldum. O da sever böyle şeyleri. Macera olur dedi. Gidelim. Çok üzüldüm o zamana kadar. Üzülmemeyi başarmak cidden dirençli olmayı gerektirir. Dirençli ol dedim kendime. Devam et. Bir şansın mutlaka vardır. Artık kalbimin yenilmez o bölgesindeyim. En tutkun, en şaşmaz, en kuvvetli ve en bilge. Sen bende o bölgeyi canlandırdın. Seni gördüğüm ilk andan beri. İlerde, anlaşırsak evleniriz, değil mi?"

Ayla gülmekten kendini alamadı ve bir şey diyemedi. Semih o kadar saf biçimde demişti ki son sözlerini.

"İyi bakarım sana, ha? Irgatlıksa yaparım, kölelikse köleyim, seni geçindirmek için ekmeğimi taştan çıkarırım. Pazarda limon bile satarım."

Ayla güldü yine: "Salak şey."

"Bak gerçekten. Hiç incitmem seni."

"Rüyanda görürsün."

İKİ GENÇ KIZIN HİKAYESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin