Bölüm 110

3 1 0
                                    

109

Hatun, tuvalete gitti, sonra bir parça reçelli ekmek, yiyecek bir şey kapmak için fırladı mutfağa doğru, midesi kazınmıştı, başına ne geleceğini bilmediği için bir şeyler yese iyi olurdu, belki de Kadir onu açlıkla imtihan edecekti, Kadir'i bekletip kızdırmaktan çok korkuyordu. Birkaç saniyede bir şeyler yiyecekti, nasıl anlasın ki moruk?"

Ayla, kahvaltı hazırlayan aşçı nezaketle sohbet ediyordu sandalyeye oturmuş. Masada önünde bir bardak çay vardı. Mutfakta mis gibi köfte, ve patates ve et kızartması kokuları yükseliyordu.

"O çılgını sen mi sardın başıma?"diye sordu Hatun, Ayla'nın çayından içti, ekmek alıp arasına et ve patates koyup süratle lokmaları mideye indirmeye başladı.

"Hangini?"

"Çıldır kadir

Ayla güldü Nezaket de.

"Ona usta derler.

"Ben de çılgın diyorum. Gerçekten öyle. Adam bütün numaralarımı boşa çıkarıyor. Kapana kısılmış sıçan gibiyim.

Ayla, bu çılgını sen mi sardın başıma?"

"Bilmiyorum. Seni rüyasında görmüş."

"Ne görmüş?"

"Bilmiyorum."

"Neden beni kafaya taktı? Rüyasında beni gördü dedin ya, rüyayı bilsem yanıta çok yaklaşırım."

"Bana anlattı" dedi nezaket, "rüyada sen şeytanı baş hizmetçisiymişsin. Kadir amca çok dindardır. Bu sorunu çözmem lazım deyip duruyordu."

"Ne yani? Beni bağlayıp şeytan çıkarma töreni mi yapacak?"

"Sanmam."

Hatun, üzüntüyle Ayla'ya baktı. Ayla ona gülümsedi. Omzunu okşadı: "güçlü ol. Sen güçlü bir kızsın."

"Ver gazı tabi. Başıma kötü bir şey gelirse sen sorumlusun."

"Senin yaptıklarından daha kötü ne olabilir."

"Haklısın. Ölmem olur herhalde."

Hatun, Kadir'le dereye doğru ilerliyordu ağaçların altındaki patikada.

"Bana çok iyi balık tuttuğunu söylediler." dedi Kadir keyifle. Bir elinde 2 olta ve malzemeleri vardı çantada.

"Kim?"

"Kim olduğunu geç."

"Küçüklüğümde bir kere balık tutmaya gittim. Babamı zorlayıp. Hepsi bu. O da abla diye yolda aldığı kızla arabada oynaşırken ben oltama gelecek balığı bekliyordum 5 yaşındaydım. Yani travmam o gün başladı."

"Sen ciddi misin?"

"Yok be dayı. Şamatasına dedim." Güldü.

"Ağzın çok bozuk. Bir daha böyle şeylerin şakasını bile yapma. Yırtarım ağzını bak! Yırtmasam bile ağzına iki koca taş koyar bantlarım. Akşama kadar acı çekersin."

"Özür dilerim dayı."

"Bak senin için bu saatte düştüm yollara. Normalde kahvaltı yapmadan kendime gelemem. Değerimi bil."

"Kahvaltı yapıp gitseydik?"

"Balıklar hazır; kaçmasın."

"O zaman kahvaltılık bir şeyler koymuşsundur çantaya?"

"Gerek yok. Balıklar hazır."

İKİ GENÇ KIZIN HİKAYESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin