Bölüm 122

4 1 0
                                    

121

insanlar var. İsteyerek ya da istemeyerek. Bunu bir şekilde sürdür, devam et yoluna diyordum kendime. Gideceksin. Yine kavga edeceksin annenle. Bekle. Yap yapacağını. Çünkü geri gelsem bana demediğini de bırakmazdın belki de. Beni dövmekten beter eden söyler söylerdin. Sözünü sakınmazdın ki. Beceriksiz aptal! Dediğim gibi döndün işte! Yapamadın! Beceremedin! Bensiz hiçsin hayatta; diye demenden çok korktum. Sana tek şeyi kanıtlamak istedim. Sensiz var olabildiğimi, başarabildiğimi. Ama beni eve çekmek isteyen ses, ne kadar güçlü ve vahşiydi öyle. Öldüm öldüm dirildim. Sarhoş gibiydim. Bu olsa olsa senin beni sevdiğin zamanların yoğunlaşmış ateş topu sevgisiydi. Çığ gibi. Ezdi geçti beni. Dağıttı ve mahvetti. Çırılçıplak kalmış gibi oldum alevlerin içinde. Çok ağladım; kimse bilmedi. Çok düşündüm. Çok yoruldum. Korku ve bela bir değildi ki; bir sürü. Diyordum içimden ya annem ölürse? Ona bütün diyeceklerimi diyemeden ve onu göremeden ölürse? Sonra çok pişman olursam. O vahşi ses ruhumu keskin dişleri arasına alıp oyuncak gibi çiğniyor ve sürüklüyordu beni. İnsan doğup büyüdüğü ve ait olduğu yerden uzaklarda nasıl hayata tutunur ki? Yardımlarla elbet, şansıyla. Onlar da yoktu. Tek başımaydım. Diren dedim kendime. Diren. Ne olursa olsun gitme eve. Bekle. Sabret. Doğru zamanlama mutlaka gelecektir. O zaman dönersin evine. Hep buraları düşünüyordum. Her gece. Buraları acayip özlüyordum. Rüyalarımda hep buraları görüyordum. İnsan gerçek bir sevdaya tutulunca öyle olur. Hepsini aşmam lazım dedim kendime. Eski günlerimi düşündüm, çocukluğumu. O günlerden kalan bir saflık canlandı içimde. Onu taşımaya başladım. İçim yangın yeri olmuştu çünkü. Yangını da söndürmenin tek yolu o saflıktı. Ne tuhaf değil mi anne? Başta çok çekiştik seninle. Sonra aynı bataklık çukuruna düştük, canım annem. Orada yaşamayı becerdik yıllarca." Güldü. "Babam bir çivi çakardı, onu çıkarmak isteyen harap olur, küfrü basardı, babam gibi yapacağım!" Yine güldü.

"Özür dilerim oğlum bütün canavarlığım için."

"Boş ver anne. Ben özür dilerim. Suç bende. En azından kalbini kırmadan gitmem lazımdı. Sen saydırdın bana. Ben de kızıp saydırdım."

"Döneceğini biliyordum. Er ya da geç."

"Ben de."

"Bütün çarelerin bende oğlum. Hep buna inandığım bütün ruhum ve kalbimle."

"Öyle anne öyle. Hatırlıyor musun anne, küçükken bir şeyi anlamayıp "ne, ha, nasıl yani, anlamadım" dediğimde sen; 'çivi' diyerek terslerdin, o travmayı aşamadım ve evi terk ettim." Güldü. "Tek suçlu var anne. O çivi." Güldü. İdris ve Hayriye gözyaşlarını sildi. Birbirlerine sarıldılar. İdris devam etti: "Tam eve dönmeye niyetlenmiştim. Nur benimle evlenmek istediğini söyledi. Neyse. Bir kız var, o kızı mutlu edecek bir dans ama, o dansı yıllarca acı çekerek öğrendim sanırım, o kızla o dansı yapmanın sırası geldi."

Hayriye Nur'a baktı, Nur da bu sözlerin kendisine söylendiğini düşünüp mutlu olmuş, tatlı tatlı gülümsüyordu, mutluluktan havaya uçar gibiydi.

İdris, ayağa kalktı ve elini annesine uzattı: "O kız sensin anne." Hayriye güldü.

Nur şakayla karışık dedi ki: "Bunun hesabını sonra vereceksin moruk. Ama olsun annenle et dansı, birazı da ben sayılırım nasılsa."

Hayriye elini geri çekti: "Benle değil, karınla dansı yap, yaşlandım ayaklarım ağrıyor."

"Yo. Seninle deliler gibi dans etmek istiyorum anne. Bir elim elinde, bir elim belinde, bir elin omzumda ve gözlerine bakarak! Biliyorsun, sana bakmayı hep çok sevdim, başından beri. Sırt bu

senle dans etme isteği yüzünde eve geliyordum bir seferinde neredeyse. Kendime engel olamıyordum. Eve gelsem neden geldin diyecektin. Seninle dans etmek için desem gülerdin bana. Delirdiğimi düşünürdün. Seninle döne döne dans etmeyi ne çok isterim! Kuşlar gibi! Hani ortaokulda beni bir dansçının evine yolluyordun, kasabaya tatile gelen emekli kadının yanına. Unuttun mu o günleri? Hesapta dans etmeyi öğrenip seninle dans edecektim. Sen zaten biliyorsun. O olaylı gün sana bunu diyecektim: Seninle döne dans etmek istediğimi, kelebekler gibi.

Yemek yiyip mutfağı dağınık bıraktığım için bağırdın bana. Kalbimi kırdın. O dans o günde esir kaldı gitti.

İdris, annesine elini uzattı: "Lütfen."

"Deli oğlan. Utanırım ben." Güldü.

Anne ve oğlu dans etmeye başladı.

İdris tatlı sözlere devam ediyordu: "Kalbim olmasa n'apardım, beni düzelten anne gibi, koruyan kollayan, rehber olan. Kalbim olmasa n'apardım. En önemlisi içinde sen olmasan, seni yaşatmasam n'apardım ben anne. Şu anki durumumda olamazdım. Kavuşamazdın sana anne. Beni sen var ettin anne... babam. Ben sensiz ölürdüm anne. Öldüm de. Ama kavuştuk.

Hayriye ağlıyordu 

İKİ GENÇ KIZIN HİKAYESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin