1

3.6K 230 145
                                    

Bu hayatta üzüldüğüm pek az şey var. Hayır çok şey var. Size birkaç tanesini sıralayacağım.

1-Ağabeyimin büyümesi.

2-Ağabeyimin istediğim üniversiteden mezun olması.

3-İstediğim üniversiteye girememem.

4-Ağabeyim ile Rusya'ya gitmem.

5-Ağabeyimin evden ayrılması.

Üzüntülerimin tek sebebi ağabeyim. Her neyse.

Biz boşanmış bir ailenin çocuklarıyız. Tabi beraber oldukları dönem vardı ve bence eğlenceliydi. Annemin gitmesi elbette hoş olmadı yani babam gerçekten çok kötü yapıyor. Önemi yok çünkü babam, ağabeyim ve ben çok iyi idare ediyoruz.

Yani ben anne ve babam kavga ettikleri için ağlayan bir çocuk değildim. Yani ağladığım oldu ama ağabeyim kalemlerimi kırdığı için falandı. Büyük dertlerim vardı.

Ağabeyim kızın birine aşık olduğu içinde ağlamıştım. Elbette mutluluktan ağladım. Artık beni duvara yapıştırıp bana kum torbası muamelesi yapmıyordu çünkü. Bir keresinde kız arkadaşına gül almıştı. Neredeyse altıma işeyecektim. GÜLMEKTEN! Ah ne günlerdi!

Ağabeyimi böyle anlatıyorum ama aklınıza süper kaslı, sportif lisenin yıldızı bir çocuk gelmesin. Hiçbiri değildi. Ağabeyim animeci, bilgisayar oyun manyağı, matematik delisi inek bir öğrenci. Hikayenin en şok edici kısmı şimdi geliyor.

Ağabeyim aşık olduğu kızı tavlamak için bir grubum var yalanını attı ve bir grup kurdu.

Sokaktan aldığımız duygusal zeka yoksunu bir baterist.

Bir nota dahi bilmeyen ağabeyim.

Kulakları kanatan ben.

Ve inatla grubumuza dahil olmak isteyen manyak bir kimya öğrencisi.

Bakın yeniden söylüyorum hikayenin hiçbir yerinde kaslı yakışıklı çocuklar çıkmayacak. Biz acınası bir avuç deliyiz.

Biliyorum baterist ve kimya öğrencisinde yakışıklı potansiyeli var gibi duruyor ama inanın yok. Yani arada ikisinin fotoğrafını açıp ağabeyim ile yataktan yuvarlanarak gülüyoruz.

Her neyse kişi tanıtımı yaptığıma göre hikayemize başlayabilirim.

2009 yılı aylardan Kasım. Şükran günü geçmiş ve ailem boşanma kararını açıklamamış, ağabeyim aşık olmamış ve biz Coco-Cola adında bir grup kurmayı kararlaştırmamıştık.

Masada her zamanki anormal bir sessizlikte yemeklerimizi yerken annem ve babam birbirlerine bakmamak için belli bir çaba sergiliyorlardı.

Evan gözlerini bana dikti. Kıvırcık saçlarını tepeden toplamıştı. Ah evet ağabeyimin kıvırcık saçları var. Gözlerimi devirdim. Evan nefes aldı.

''Bugün çöpümü yere attım.''

Çatalımı ve bıçağımı bıraktım ve bağırdım. ''Sen hayatımda gördüğüm en pislik insansın!''

Evan kahkaha atarak beni izledi. ''Neden?''

''Benim çevre koruma kolunda olduğumu biliyorsun ve bunu bilerek yapıyorsun!''

Evan ellerini açarak annem ve babama döndü. ''Elimden kaydı.''

Sinirden kudurmuş bir şekilde bağırdım. ''Her sabah kalktığımda senin cips paketlerini odamın içinde buluyorum! Onlar nasıl geliyor Evan?''

Evan omuz silkti. ''Belki dünyadaki çöp kavramı seni o kadar rahatsız ediyordur ki yakınlarındaki çöpleri enerjin ile etrafına topluyorsundur.''

Samimiyetsizce gülümsedim. ''Değil mi? Senin benim ağabeyim olmanın başka bir açıklaması olamazdı.''

Evan güldü. ''Annecim, babacım değerli kızınız bana çöp dedi.''

Annem elindeki çatal ve bıçağı bırakıp konuştu. ''Çocuklar biz boşanma kararı aldık.''

Bir anda Evan ile göz göze geldik.

Babam sinirle tabağını ileri itti. ''Angie, bu muydu doğru zaman tanımın?''

Annem babama duygusuzca baktı. ''Roy, bir saat içinde otobüs garında olmam gerekiyor. Ne bekliyorsun?''

Evan ile yeniden birbirimize baktık. Demek annem gidecekti. Babam yerinden kalktı. ''Angie biliyor musun, sen hayatımda tanıdığım en sığ kadınsın.''

''MUTLU DEĞİLİM ÇÜNKÜ ROY!'' Annem masaya vurarak babama karşı konuştu.

''Daha ne istiyorsun? Büyük bir ev aldım, mutfağı değiştirdik! Neyden mutlu değilsin sana neden yetemiyorum? Tamam hadi ben yetemiyorum peki çocukların? Evan ve Morris ne olacak?''

Annem bize baktı. ''Ben onların hala anneleriyim. Yanıma gelebilirler.''

Annemin yanına bir kez gittim. Evan evden taşındıktan sonra ağlamak için. Evan'da annemin yanına buzdolabını doldurmak için her hafta gitti.

Babam masanın etrafında dolandı. ''Angie, bu hayatı bıraktığın için çok mutsuz olacaksın. İki harika çocuklarımız var. Biz mutlu bir aile olabiliriz. Ki bence öyleyiz.''

Annem kafasını sallayarak, ayakkabı dolabına sakladığı bavullarını çıkardı. Annem ve babam kavga ederek ilk evin kapısına gittiler. Daha sonra kavga ederek babam onu otobüs garına götürmeyi kabul etti.

Demiştim beraberken çok eğlenceliler diye.

Evin kapısı kapandığında Evan bana baktı ve mırıldandı. ''Çöpümü, yere atmadım.''

Kafamı salladım. ''Biliyorum.''

Nefes aldı. ''Bira içmeye gidelim?''

Hevesle masadan kalktım. ''Çok iyi olur.''

İkimiz de masadan kalkıp ayakkabılığın oradaki askılığa yürüdük. Montlarımızı aldık. Evin anahtarını aldık ve evden çıktık.

Biz anne ve babamızın birbirine uzak olduğunu aslında oldukça uzun zamandır biliyorduk. O gün resmileşmişti.

Bu çok iç karartıcı oldu. Çünkü aslında biz üzülmemiştik. Yani sürekli kavga ettiklerini görmek ve duymak artık yoruyordu. Her neyse, sadece hayatımızdaki en büyük değişikliğin bugünden sonra başladığını göstermekti.

Hazır olun Evan ve Morris kardeşlerin çılgın günleri geliyor!

Dalga geçiyorum, öyle bir şey yok.





FF değil. RAHATLADIM LAN FF YAZMAYINCA.

Coco-ColaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin