Hiç beklemediğim bir mesaj aldım.
Evan: O çocuktan uzak dur.
Morris: Ne çocuğu?
Evan: Aron.
Morris: Oh, pekala.
Morris: Haddimi aşıyorsam uyar, bu seni ilgilendirmez?
Evan: Morris saçmalama!
Morris: Sen saçmalama, git sevgiline sarılıp benim tarafımdan incitmemiş gibi davran. Seninle uğraşacak gücüm yok Evan.
Evan: Morris, senin iyiliğin için söylüyorum.
Morris: Ben de söylüyordum?
Morris: Ama fark ettiysen evden taşınan ben değilim.
Evan: Ne halin varsa gör.
Sinirle telefonumu yatağa attım ve bağırarak aşağıya indim. Babam iPad'inden makale okuyordu. Beni görünce hızla yüzü düştü. ''Oğlun tam bir bela! Onu öldürmek ve öldürmemek arasında iki seçenek verseler yine de öldürmeyi seçerdim.''
''Soyu tehlikede olurdu, biliyorsun öldürmek gibi terimleri kullanma-''
''BANA MESAJ ATTI! MEZUNİYETİNE BİLE DAVET ETMEDİ VE BANA MESAJ ATMIŞ! O ÇOCUKTAN UZAK DUR!''
Babam kafası karışmış bir şekilde suratıma baktı. ''Pekala.''
''Kendini ne sanıyor?''
''Ağabeyin?''
Gözlerimi devirdim. ''Sekiz yaşınaki hayali arkadaşlarım bile ondan daha ağa-''
Birden dışarıdan duyduğum korna sesi ile babam ile olan tartışmaya son verdim.Babam kaşlarını çattı ve sonra kapı çaldı. Üzerimdeki sabahlığın kuşaklarını bağlayarak evin kapısına gittim. Babam da benimle gelirken, kapıyı açtık.
Aron tam karşımızda güneş yüzü ile gülümsüyordu. ''Merhaba, ben Aron Bay Scot.''
Aron nefes aldı. ''İzniniz olursa kızınızı, kahvaltıya götürmek isterim.''
Babam küçük bakış attı. ''Young olmadığı için gerçekten mutlu oldum.''
Gülerek babama vurdum. ''Giyinip birkaç dakikaya geliyorum içeri geç.''
Aron, babamın gözlerinin içine baktı. Babam da gülerek Aron'ı içeri davet etti. ''Gel, gözüme girdin benden izin alarak. Sana bir fincan kahve vereceğim.''
Aron gülümsedi. ''Teşekkür ederim.''
Odama öyle bir girdim ki benimle beraber üçüncü dünya savaşı başlamış olabilirdi. Dolabımın önüne çöktüm ve üzerimene giysem diye baktım. Güzel bir yeşil renkte olan eteğimi giydim. Siyah kısa botlarımı giyip çoraplarımı kıvırdım. Üzerinde delikli kazağımı giyip dantelli sütyenimin gözükmesini sağladım. Saçlarımı hızla açtım ve saçlarımın önünü topladım. Zaten oldukça bonu kafaydım. Sürekli bir yere gitmeye hazır duruyordum. Telefonumu yataktan alıp çantamı da kenardan aldım.
Merdivenlerden inerken Aron, elinde kahve ile gözlerini bana dikti. Daha sonra gözlerini benden çekti. Tanrım hiç kimsenin bu kadar tatlı olduğunu düşünmemiştim. ''Hazırım, gidebiliriz.''
Babam bana baktı. ''Vay canına, kızım Fransa'da yaşıyoruz gibi giyinmiş kahvaltıya gidiyor.''
Ona gözlerimi diktim. ''Ben de üzerimdekini yakıştırdım.''
Aron kahve bardağını tezgahın üzerine koyup babamın elini sıktı. ''Sizinle tanıştığıma memnun oldum Bay Scott.''
''Ben de öyle Aron.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Coco-Cola
General FictionEvan afişi bana uzattı. "Nasıl kokain yaptım grubumuzun ismini. Kelime oyunu falan. Serseri duruyor değil mi?" Ona baktım. "Sen gerizekalısın." Evan gülerek afişe tekrar baktı. "Ben de çok beğendim."