Erkekler neden hiçbir zaman anlamadığımız dilden konuşuyor?
''Sonra?''
Uliues'in yüzüne baktım. ''Ve sonra evime bıraktı ve gitti.''
''Arabadan çıktı mı?''
''Evet kapıya kadar eşlik etti.''
Uliues durdu. ''Anahtarını direkt kapı deliğine mi soktun?''
Elimi 'hayır' anlamında salladım. ''Hayır, anahtarı çantamdan bile çıkarmadım.''
Uliues dudağını hafif bir şekilde dişledi. ''Ve öylece arabasına geri mi döndü?''
Kafamı salladım. ''Evet!''
Jutes kuru meyvelerimden alırken mırıldandı. ''Senden hoşlanmıyor.''
Onun karnına vurdum. ''Ben ondan hoşlanıyorum ve önemli olan bu.''
Jutes gülerek elimdeki kuru meyveleri alırken Uliues hala düşünüyordu. ''Telefon numaranı aldı mı?''
Ellerimi yana doğru bıraktım. ''HAYIR!''
Jutes benden aldığı kuru meyveleri bıraktı ve bize döndü. ''Elmalı turta üzerine dondurma koyduralım.''
Hızla konuştum. ''Hayır.''
Jutes nefes verdi. ''Tanrım Morris, kilo problemini aşar mısın?"
Uliues elini kaldırdı. ''Jutes burada elmalı turtadan daha önemli şeyler oluyor.''
Ve tam o sırada Young bağırdı. ''MESELA BENİM GELMEM VE SİZİ 5 DAKİKADIR BEKLEMEM GİBİ!''
Gözlerimi devirdim. ''Bu konuşmayı yapmamız lazım Young, bekle.''
Young kaşlarını çattı ve cebini gösterdi. ''Vay canına cebimde bir şey var.''
Young telefonu çıkardı ve ağzını kocaman açarak şaşkınlık içinde konuştu. ''TANRIM İNANMIYORUM YIL 2018 VE TELEFON VAR!''
Masadaki telefonumu aldı ve koltuğa fırlatarak telefonumu yanıma düşürdü. ''Kullanma klavuzunda yazmıyor ama bununla insanları arayabilirsin.''
''İğençsin Young.''
Young, Uliues'e döndü. ''Üzülme tatlım, senin de telefonun aynı şeyi yapıyor. Sanki sanayileşen bir ülkede yaşıyoruz gibi. Vay canına yakın zamanda belki ülkemize metro gelir veya Roller Coster!''
''Burası senin ülken değil.''
Young elini bana uzattı. ''Bu yasal değil. Seni şikayet edebilirim.''
''Ülkene dön.''
Young güldü. ''BEN BURADA YAŞIYORUM! SENDEN DAHA İYİ İNGİLİZCE KONUŞUYORUM!''
Jutes kahkaha atarak ayağa kalktı. ''Young, dostum sana bayılıyorum.''
Trav araya girdi. ''Aklımda inanılmaz bir fikir var.''
Eduard, beni geceleri düşünen çocuk içeri girdi. ''Morris, sana kek yaptım.''
Nefes aldım. ''Eduard,''
Ve içeri hiç beklemediğim ama onu görürüm ihtimali ile saçımı onun için taradığım mükemmel insan geldi. Aron.
''Merhaba!''
Eduard'lık yaptım. ''MERHABA!''
Aron hafif gülümsediği anda Young bana baktı. ''Garipleşme, hepimiz birbirimizi duyabilecek mesafedeyiz! AMAN TANRIM FİZİK DE BU ÜLKEDE VAR DEĞİL Mİ?''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Coco-Cola
General FictionEvan afişi bana uzattı. "Nasıl kokain yaptım grubumuzun ismini. Kelime oyunu falan. Serseri duruyor değil mi?" Ona baktım. "Sen gerizekalısın." Evan gülerek afişe tekrar baktı. "Ben de çok beğendim."