"Kızın göğüsünün içine sigarasını düşür-"
Dolabımı kapattığım anda Eduard gülerek bağırdı. "GÜNAYDIN!"
Bedenimle sülük gibi dolaba yapıştım. Korkuyla sert nefes alıp verirken mırıldandım. "Günaydın."
Eduard bana daha fazla gülümseyerek yanımdan ayrıldı. Tam o sırada Jutes ve Uliues bana doğru konuştu. "Nereden geldiğini dahi görmedim."
Korkuyla göğüsümü tuttum. "Tam bir deli."
Normalde bir kızın hikayesini yazacak olsam şöyle olurdu. Genç bir kızın sevdiği olur, kızı seven yakışıklı ve değer görmeyen çocuk olur. O çocuk ona yardım eder kız diğer çocuğu sevmeye devam eder ve sonunda o çocuğun ne kadar boktan olduğunu anlayıp onu seven yakışıklıya gider.
Ama benim hikayem, sadece benim kafamın içinde gerçekleşen bir aşk hikayesi.
Dean Stean. Tüm arkadaşlarım gözlerinin gördüklerini beynin algılamıyor diyor. Fakat Dean benim için inanılmaz yakışıklı geliyordu.
Dean bir sporcu değil. takım kaptanı değil, entellektüel bir insan değil, yakışıklı da değil. Hatta sevimli bile değil ama ona aşık olduğum bir konu var. Size çok saçma gelebilcek ama Fransızca konuşabiliyor.
Sınıfa girdiğimizde Dean'i gördüğüm anda ona selam verdim. ''Merhaba Dean.''
Fransızca cevap verdi. ''Merhaba.''
Dilimi dışarı çıkarmış bir şekilde onun arkasına otururken Jutes bana doğru fısıldadı. ''Senin dövmen var. Piercingin var ve havalı sayılacak kadar kıvırcık saçların var. Neden sadece aksan yapabildiği için bir çocuğa aşık oldun?''
Ona döndüm. ''Çünkü çok seksi.''
Uliues derin nefes aldı. ''Beyin yetmezliği çekiyorsun. Bu bence açık.''
Jutes, Uliues'e bakıp deli gibi güldü. Tam o sırada masamın üzerine pembe kağıttan yapılma bir uçak geldi. Jutes, Ben ve Uliues ile aynı anda sınıfın diğer tarafına baktık.
Eduard gülerek benim olduğum tarafa gülümsüyordu. Jutes mırıldandı. ''Tanrım çok korkunç.''
Uluies sırasının içine doğru çöktü. ''Ben korkuyorum ondan.''
Pembe uçağı bozup içindekini okudum. Fransızca bir şey yazıyordu. İlk gözlerimi devirdim ve sonra bir anda dikleştim ve saçlarımı geriye atarak Dean'i dürttüm. Gülümsedim. Dean gülümseyerek döndüğünde Jutes ve Uliues kusmamak için sıralarından kalkıp en arkalara oturmaya gittiler. ''Imm, bunu benim için İngilizceye çevirebilir misin?''
Dean elimdeki pembe kağıdı aldı. Dean ilk anlamakta zorluk çekmiş gibi kaşlarını çattı. Daha sonra bana döndü. ''Bir bakışın için yerlere düşerdim yazıyor fakat Fransızcaki kelime oyunları kullanılmış. Sanırım bizde buna bu yüzden düşmek diyebiliriz. Aşık olmak yani.''
İçimden ona doğru bağırdım. AŞIĞIM SANA!
Dean kağıdı bana uzattı. ''Ama yine de amatörce.''
Gülerek kağıdı bana verdiğinde sağ tarafta Eduard kalemini sinirinden kırdı.
Korkuyla önüme dönerken öğretmenimiz bir anda içeri girdi. Ders boyunca Dean ile çiçekli dağlardan yuvarlandığımızı hayal ettim. Belki ona bir gün dövme yapardım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Coco-Cola
General FictionEvan afişi bana uzattı. "Nasıl kokain yaptım grubumuzun ismini. Kelime oyunu falan. Serseri duruyor değil mi?" Ona baktım. "Sen gerizekalısın." Evan gülerek afişe tekrar baktı. "Ben de çok beğendim."