BÖLÜM 4: Kabusla Tanışma

3.8K 196 26
                                    

Multi'de Damla var. Başka karakter bulamadım ya axhbjlk.

Mehmet karşısındaki okula bakıp derin bir iç çekti. Artık burada okuyacaktı. Okulu dışarıdan süzme işini bitirince içine girmeye karar verdi. Biraz dolaştıktan sonra Biyoloji Laboratuvarı yazan dersliğe girdi. İçerde 9 masa vardı. Her birinde 2 sandalye vardı. Her masanın üstünde de 1 mikroskop. Biraz yaklaşıp mikroskoplara dokundu.

"Bilime meraklıyız herhalde? "

Mehmet tam dalmışken duyduğu sesle kendine geldi. Arkasını döndüğünde sesin sahibi kızı gördü. Kız sarı saçları ve mavi gözleriyle karşısında duruyordu. 'Güzel kızmış' diye düşündü.

" Yok ya bakıyordum öyle."

"Hmm. Öyle bir dalmıştın ki bende seni bilim meraklılarından sandın."

"Dalmışım işte" dedi Mehmet ensesini kaşıyarak.

"Bu arada ben Efsun." diyip elini uzattı kız. 

"Mehmet bende." İkili el sıkıştı.

"Memnun oldum."

"Bende." dedi Mehmet gülümseyerek.

"Yenisin herhalde. Seni daha önce hiç görmedim."

"Evet. Bugün başladım."

"Sana okulu gezdirmek isterdim ama şu an yapmam gereken bir  işim var." dedi genç kız.

"Önemli değil ya. Acelesi yok zaten."

"Tamam. Teneffüste gezeriz o zaman. Görüşürüz!" diyip sınıftan çıktı Efsun. Mehmet arkasından biraz baktıktan sonra sınıfını öğrenmediği aklına geldi. Koridordaki bir kızdan müdürün odasının yerini öğrendi. Müdürün odasına doğru giderken birtakım sesler duymuştu. Sesler üzerinde 'depo' yazan yerden geliyordu. Merakla kapıyı biraz araladı. Görüş açısına korkmuş bir çocuk ve onu duvara yaslayan kişinin sırtı girdi.

"Yapamam başkasının özeline giremem." diye korkuyla konuşmuştu çocuk.

"Yapacaksın lan!" Bu ses tanıdık gelmişti.

"Ne oluyor orada? Bırak çocuğu! " 

Mehmet bu olaya elbette tepkisiz kalmamıştı. Çocuk yüzünü Mehmet'e dönünce şok oldu. Ağzından 'Nasıl olur ya!' nidası dökülmüştü.


**********/////*********


Derin, arabadan inip anne ve babasıyla vedalaştı. Evet onu okula babası bırakıyordu. Okulun önünde durup okula bakmaya başladı. Okul dışarıdan gayet güzel görünüyordu. Önünde koca harflerle 'Eroğlu Koleji' yazan tabela ona göz kırpmıştı. Artık burada okuyacaktı. Başına neler geleceğinden habersiz, mutlu mesut yeni okuluna girdi. Biraz ilerledikten sonra yoldaki bir çocuğu çevirip müzik sınıfının yerini sordu. Derin şarkı söylemeyi severdi. Ayrıca gitar, piyano, keman çalmayı da biliyordu. Yeni şeyler denemek amacıyla sanatın neredeyse her dalıyla uğraşmıştı. Biraz ilerledikten sonra birinin ona seslendiğini duydu.

"Hey gözlüklü! " Ah! yine aynı şey mi oluyor diye düşündü.

~FLASHBACK~

Bugün okuldaki ikinci senesinin ilk günüydü küçük çocuğun. Ayrıca başka bir okula başlamıştı. Babası onu okuluna kadar getirmişti.

" Ben şimdilik gidiyorum canım. Uslu dur tamam mı? "dedi adam oğluna gülümseyerek. Oğlunun ne kadar yaramaz olduğunu biliyordu.

" Tamam babacığım!" Babası oğlunu sınıfa bıraktıktan sonra onu bekleyen hastalarına gitmişti. 

Küçük çocuk sırasına yerleşti. Yanında sarışın bir çocuk oturuyordu.

"Merhaba!" dedi çocuğa gülümseyerek.

"Merhaba dörtgöz." Çocuk alayla gülümsemişti. Derin ise hiçbir şey anlamamıştı. Onun dört tane gözü yoktu ki.

"Benim 4 tane gözüm yok ki."  dedi şaşırarak. Çocuğun ne söylemek istediğini anlamamıştı.

"Var." dedi çocuk. Arsızca sırıtmaya başlamıştı.

 Derin karşısındaki çocuğa sinirlenmişti.

"Yok diyorum. İki tane tek var." 

Çocuk, Derinin gözlüğünü çıkardı. "Bak iki tanede burada var. Dörtgöz! Dörtgöz!" diye dalga geçmeye başladı. Derin o an anlamıştı. Okul denen bu yerde asla mutlu olamayacaktı.

~FLASHBACK END~

Acaba yine aynı şeyleri mi yaşayacaktı. Gittiği her yerde görüntüsü nedeniyle yargılanmıştı. Yine aynı şeyleri yaşamak istemiyordu. Kaçmak için öne doğru bir adım daha attığı sırada biri elini tuttu ve onu kendine doğru çevirdi.

"Sana diyorum iki saattir. Duymuyor musun? dedi karşısındaki kumral genç.

"Pardon ya duymamışım." dedielini ensesine atarak. Yalan söylemek o an daha mantıklı gelmişti. Gerçeği söyleyemezdi ki. Kimse uzman birileri dışında tanımadığı birine hayat travmalarını anlatmazdı. 

"Cüzdanını düşürdün." Çocuk elindeki cüzdanı ona uzattı. Derin, olayı henüz yeni kavrıyordu. Çocuk onu dalga geçmek için değil, düşürdüğü cüzdanını vermek için çağırmıştı. 

"Bu arada ben Mert." dedi çocuk gülümserken. Tanrım, çocuk resmen Derine gülümsemişti. Mavi gözleri çok güzeldi. Derin kendi mavi gözlerinin bu çocuğun yanında daha sönük kaldığını fark etmişti.

"De-Derin." diyebildi zar zor. Bazı anlar dışında insanlarla pek iletişim kurmazdı. O anlar geldi mi içinden asosyal olmayan bambaşka bir Derin çıkardı.

O sırada koridorun diğer tarafından çıkan Melih yanındaki sarışın sevgilisiyle konuşuyordu.

"Mert nerde?"

" Bilmiyorum aşkım." dedi genç kız umursamayarak.

Sonra onlardan birkaç metre uzaktaki arkadaşını gördü. "Bak aşkım işte orda. Gözlüklü bir ezikle konuşuyor." Melih kafasını çevirip sevgilisinin dediği yere baktı. Bu gözlüklü çocuk ona oldukça tanıdık gelmişti. Mert, gözlüklü çocukla biraz konuştuktan sonra arkadaşlarını fark edip onların yanına gitti.

"O çocuk kimdi Mert? " diye kuşkuyla sordu Melih. Sanki tanıyor gibiydi.

" İsmi Derin. Okula yeni gelmiş. Masum çocuk." dedi Mert. Melihin aklına sonunda o çocuğu nereden tanıdığını gelmişti.

Derin müzik odasına girdiğinde eline direkt gitarı aldı ve sandalyede oturdu. 'Afilli yalnızlığı' çalmaya başladı. Şarkıyı söylemiyordu. Sadece gitarla çalıyordu. Şarkı bittiğinde odadan bir alkış sesi yükseldi. Sonra da içeri 3 kişi girdi. Sağdaki çocuğu tanıyordu az önce konuşmuştu onunla. Adı Mert'ti. Soldaki kızı ise tanımıyordu. Kızın sarı saçları dalgalıydı. Gözleri yeşildi. Kısacası güzel ve alımlıydı. Ortadakiyse..... Tanıdıktı sanki. Ama hatırlamıyordu bir türlü.

"Vay canına! Bizim eziğe de bak sen." dedi çocuk ukala bir şekilde. Derin, ezik lafını duyar duymaz karşısındaki çocuğu hatırladı. Bu çocuk, hafta sonu posta koyup kaçtığı çocuktu. Allah kahretsin! Onunla aynı okulda mı okuyordu simdi? Bu hiç iyi olmamıştı.

"Bakıyorum da sessizsin bugün. Hafta sonu cesurca konuşan çocuğa ne oldu? " Derin ne diyeceğini bilmiyordu. Mert'de arkadaşının ne demek istediğini anlamamıştı . Ne istiyordu bu çocuktan?

" Ne istiyorsun? " dedi Derin. Sesini güçlü çıkarmaya çalıştı. İstediğinin aksine sesi zayıf çıkmıştı.

" Tanışmak. Immm.... Sen Ezik Derin oluyorsun herhalde."

Çocuk resmen Derinle alay ediyordu.

"Bende Melih Eroğlu. Ama düşmanlarım bana kısaca 'kabus' derler."

İşte bizim entrikalarla dolu masalımız böyle başlamıştı.


*****************************

Melih Eroğlunu geldi. Fırtına gibi esecek. Sizde bu fırtınaya tanıklık etmek istiyorsanız bir sonraki bölümü bekleyin..

Masum: Kirleniş [BxB]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin