BÖLÜM 22

1.5K 139 20
                                    

Rodos'un küçük ve dar sokaklarında tek başına ilerlerken beyninin içi kaynayan bir kazandan farksızdı Karahan'ın.

Bir yanda Hazan'ın onu hiç terk etmeyen yakıcı özlemi, diğer yanda intikamını almak için ettiği yemin ve son olarak kendisine verilen görevi başarı ile tamamlama isteği, darmadağan etmişti aklını ve kalbini. 

Şimdiye kadar kendini hiç bu kadar bocalamış hissetmemişti. Hangi birine odaklanacağını şaşırmış ve nereden başlayacağını bilememişti. Tekinalp saraydan ayrıldıktan sonra Rodos limanın dan bir ticaret gemisine binmiş ve Bursa'ya doğru yelken açmıştı. Bütün yük kendi omuzlarındaydı şimdi ve Karahan en küçük hataya bile taviz vermek istemiyordu.

Kendisini sarıp sarmalayan bu düşüncülerle ilerlerken Tekinalp'in tarif ettiği dükkana geldiğini yeni farketti. Şöyle bir göz gezdirdiğinde çarşıda bulunan en büyük dükkanın bu olduğunu anlaması uzun sürmedi. Sonra duraksamadan kapıya doğru ilerledi ve kısa bir bakış attından içeriye girdi. Dükkanın dört bir yanına asılmıs olan duvar halıları ve etrafa gelişı güzel yaslanmış rulo halinde ki dokuma halılar içerisini bir hayli dağınık gösteriyordu. Renk renk ipliklerle dokunmuş her tarzdan halı vardı burada. Karahan bakışlarını bu renk cümbüşünde gezdirirken bir köşeye konulmuş masanın ardında ki adamı farketti. Orta boylu kır sakallı bu adam yerinden kalkıp Karahan'ın yanına gelirken kendi dilinde konuşmaya başlamıştı Karahan'la.

" Hoşgeldin Osmanlı yiğidi. Safalar getirdin. "

Onu gördüğüne sevindiği gözlerinde ki ışıktan ve yüzünde ki sırıştan belli oluyordu. Ellerini açarak Karahan'a doğru yaklaşmış, ona sarılmak isese de genç adamın sert ve ciddi dururşu buna mani olmuştu. 

" Hoşbulduk tüccar Armando. Tekinalp sizin Osmanlılar adına çalışmaktan mutluluk duyacağınızı söyledi. "

" Tekinalp doğru söylemiş beyim. Osmanlıların ve padişahınızın bana olan destekleri büyük. Dahası size minnet borcum var. Bu borcu biraz olsum ödeyebilirsem anca vicdanımı rahatlatırım . Bu yüzden elimden ne geliyorsa yapmaya hazırım. "

Karahan kırklı yaşlarında olduğu belli olan bu adamın bakışlarında okumuştu sözlerinde ki samimiyeti. Yardımcı olabilmek için can atıyor gibiydi. Adamın bu tavrı hoşuna gitmişti Karahan'ın. Zira onun kendilerine ihanet etmeyeceğinden bir kez daha emin olmuştu.

" Sağolasın tüccar efendi. " dedi elini omuzuna koyarak. " Ama fazla vaktim yok bilesin. Bu yüzden bana sağlayacağın  bilgi akışında biraz hızlı olman gerekecek. "

Armando bakışlarını dükkanın girişine çevirerek gidip gelen varmı diye kontrol etti. Zira bu saatlerde dükkanı boş kalmazdı. 

" Sen meraklanma beyim. Elimden geleni 1yapacağım... Adını bahş etmedin bana ? "

Fazla meraklı davrandığını anladığında hemen arkasından ekledi. " Bir mahsuru yoksa tabi. "

Karahan ona cevap vermeden önce keskin bakışları ile etrafı taramış ve rahatça komuşabilecekleri bir yer aramıştı. Ama dükkan hem karışık hemde fazla maldan dolayı kalabalıktı. 

" Şöyle rahat rahat konuşabileceğimiz, göze batmayan, güvenli bir yer yokmudur tüccar efendi. "

Tüccarın dudaklarından eksik olmayan sırıtışı biraz daha yüzüne yayıldığında ellerini ovuşturarak karşılık verdi Karahan'a.

" Olmaz mı yiğidim. Tekinalp beyim öğretti bize bu işleri. İlk öğrendiğim şeyde gizliliğe verdiği önem oldu. "

Önce gidip dükkanın kapısını kuşağından çıkardığı anahtar ile kitledi Armando. Karahan onu boş gözlerle takip ederken ne yaptığını anlamaya çalışıyordu. 

KILIÇLARIN GÖLGESİNDE Kİ AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin