Cihangir bey karşısında el pençe divan duran iki gözü pek akıncıya gururla baktı. Bir adım daha yaklaşarak ellerini iki akıncının omuzlarına koydu.
" Gazamız mübarek ola yiğitler. Size güvenim tam. Sakın sultanımıza beni mahcup etmeyesiniz. "
İki akıncıda ellerini göğüslerine koyup başlarını eydiler saygıyla.
" Emriniz başımız üzere beyim. "
Cihangir bey vazifelerinin son ayrıntılarını da onlarla paylaşdıktan sonra Karahan ve Tekinalple vedalaşmış, yolculuk için hazırlanmaları adına onları bir gün mühlet vermişti.
İki akıncı kaleyi terk ederlerken üzerlerinde verilen vazifenin mühim olmasının ciddiyeti vardı. Zorlu ve çetin günlerin kendilerini beklediklerinin farkındaydılar ve bu görevden alınlarının akıyla çıkabilmek için ellerinden geleni sonuna kadar yapmaya kararlıydılar.
Şehire ulaştıklarında Karahan arkadaşından ayrılıp doğruca evin yolunu tırmanmaya başladı.
Son iki gündür aklı o kadar darma dumandı ki verilen görevin sorumluluğunu omuzlarında hissetse de tam olarak odaklanamamıştı.
Tam da istediği gibi olmuş Sultan Süleyman sefere çıkmadan önce istihbarat ve bilgi toplayabilmeleri için Cihangir beyle görüşerek cesur ve maharetli iki akıncı istemiş akıncı beyi olan Cihangir beyde Tekinalp ve kendisini seçmişti.
Elçilik vazifesi altında Rodosa gidecek işlerine yarayacak olan her bilgi ve gelişmeyi not ederek istihbarat elde edeceklerdi.
Padişah Rodos seferine çıkılacağını Cihangir beyden başka kimseye bildirmemiş ve bu işin son derece gizli tutulmasını emr etmişti. Zira daha sefer hazırlıklarına başlamadan düşman casuslarının bu haberi Rodosa ulaştırmasını ve savunma pozisyonuna geçmelerini istemiyordu Sultan Süleyman.
Bu görev Rasim ağanın katillerini bulabilmesi için bir daha ele geçmeyecek bir fırsattı Karahan için ve bu fırsatı sonuna kadar kullanıcak intikamını almadan geri gelmeyecekti genç adam.
Tüm himmetini bu göreve vermesinin ve en ufak bir hataya mahal vermemek için çok ince planlar yapması gerektiğinin farkındaydı ama iki gündür aklını ve kalbini meşgul eden şeyin bu intikamla uzaktan yakından alakası yoktu.
Bal rengine bulanmış zümrüt gibi parlayan bir çift göz, aklının ve yüreğinin tam ortasına taht kurmuş ve oradan çıkıp gitmemeye ahd etmişti sanki.
İkı gün önce yüreğine ilk defa giriş yapan duygular, bedenini ele geçirmişcesine içinde hüküm sürerken Karahan hâlâ Hazan'ın başkasına ait olabilme düşüncesinden kurtulmuş değildi.
Onu kimseyle paylaşamayacağını ya da bir başkasına ait kılmayacağını adı gibi biliyordu ama onu asıl korkutan şey genç kızı hangi ara bu kadar sahiplendiğiydi.
Paylaşabilmek için önce sahip olmak gerekirdi ve Karahan genç kızı kendi benliğine kazırcasına sahiplendiğini işte o an farketmişti.
Hazan öyle savunmasız, öyle masum, öyle kırılgandı ki onu üzme ihtimali olan hiç kimseyi yanına bile yaklaştırmamaya karar vermiş ve bunun olabilme ihtimali bile genç adamın tüm ayarlarını bozmuştu.
İçinde bitmek bilmeyen o yakıcı duygunun adını koymaktan korkuyordu Karahan ama bu duygunun iki gündür kendisini yönettiğini farkettiği an kabullenmekten başka çareşi kalmamıştı.
Hazan'ı kıskanıyordu Karahan. Hemde herkesten, herşeyden....
Derin bir of çekerek eliyle yüzünü sıvazladı. İki gecedir uyumuyordu ve bunun sonucu olarak başı isyan edercesine ağrıyordu. Gitmeden önce genç kıza veda etmesi ve onu bilgilendirmesi gerektiğini biliyordu ama sebepsiz bir şekilde onunla konuşmaya gönlü yoktu Karahanın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KILIÇLARIN GÖLGESİNDE Kİ AŞK
Fiksi SejarahHerkesin bir hayali vardır... Gerçekleşmesini ümit ettiği, hayatın sıkıcılığı ve acımasızlığı ruhunu daralttığında sığınabileceği bir hayal dünyası. Umudun kaptanı olduğu bir gemide hayal ettiklerimize ve dilediklerimize ulaşmak için yolculuğa çıka...