Vuslat mıydı güzel olan ? Yoksa hasret miydi vuslatı en güzel yapan ?
Hasret bu kadar yakıcı olmasa söndürür müydü insanın içinde alev alev yanan yüreği vuslat ? İnsan ateşte yanmadan anlayamazdı suyun serinliğini. Son baharı yaşamadan ilk baharı sevinçle karşılayamaz, içinde böylesine çiçekler açamazdı belki de. İlk baharı en güzel yapan son bahardı.
Varlığın kıymetini en iyi bildiren şey yoksunluktu insanoğluna.
Ve Karahan öyle bir yoksunluğa düşmüştü ki özlediği, hasret kaldığı varlığa kavuşabilmek için delicesine sürüyordu atını. Hiç bir şey düşünmüyordu şimdi. Doğruyu, yanlışı, olması ve olmaması gerekeni kapı dışarı etmişti aklından.
Kalbiydi dizginleri ele geçiren ve delicesine bir süratle süren.
Bursa'nın uzaktan beliren siluetini gördüğünde ferahladığını hissetti genç adam. Yüreğinde ki endişe bulutları biraz olsun dağılmıştı. Bir aydır Hazan'ın yanında değildi ve başına bir şey gelmiş olması ihtimali yiyip bitirmişti Karahan'ı.
Onu sağ salim görmeden içi rahat etmeyecek, sıkı sıkı sarılmadan yüreğine su serpilmeyecekti. Kısa bir süre sonra şehrin surlarının önüne gelmişti ve doğruca atını Hazan'ın kaldığı eve doğru yönlendirdi.
Sonbahar soğuk rüzgarlarını savururken kışı getirmeye yemin etmiş gibiydi. Gökyüzü yine kara bulutlarla kaplandığında yağmur damlacıkları Bursa'nın üzerine dökülmeye başlamıştı bile. Karahan kafasını gökyüzüne kaldırdı ve o anda iki yağmur damlası serinletti yüzünü. Birazdan şiddetleneceği belliydi yağmurun.
Nefes nefese kalmış olan atının yelesini okşadı Karahan. Bir mahmuz darbesi daha vuracakken son anda vazgeçti. Akrüzgar zaten adına yaraşır bir şekilde dağları ve ovaları esip geçmişti. Bu yüzden tek yoldaşına kıyamadı genç adam. Biraz yağmur da ıslanmanın bir zararı olmazdı elbet.
Hazan'ın kaldığı evin önüne geldiğinde atından yavaşça indi genç adam. Tahmin ettiği gibi yağmur daha da şiddetlenmiş, genç adamın omuzlarını ve başını sırılsıklam etmişti. Bunu umursamadan bahçe kapısını eli ile etti ve yüreğinde karşı konulmaz bir heyecanla içeriye girdi. Birazdan delicesine özlediği, rüyalarını süsleyen, aklını allak bullak eden zümrüt gözlü güzele kavuşacaktı. Bu kapıdan her girdiğinde ve onu her gördüğünde içinin huzurla dolmasına alışmıştı genç adam. Bunu hiç bir zaman yadırgamamış, Hazan'ın yanında kendini iyi hissettiği gerçeğini göz ardı etmemişti. Ama o zamanlar hiç birine bir anlam yüklemeyi denememişti zira bir anlamı olacağını hiç düşünmemişti. Taştan kalbini ince ince yontan, kendi güzelliğini o kalbe aksettiren bir sanatkardı Hazan. Öylesine güzel işlemişti ki sevgisini kalbine genç adam bunun farkına vardığında sadece kabullenmek kalmıştı geriye.
Şimdi ilk defa yüreğini yakan hasret ateşini söndürebilmek için neredeyse koşuyordu Hazan'a.
Kapıyı açıp eve girdiğinde derin bir sessizlik karşıladı genç adamı. Kaşlarını çatarak etrafa göz gezdirdi. Sanki tüm eşyaların üzerine sinmişti Hazan'ın yokluğu. Adımlarını telaşla merdivene doğru yönlendirdiğinde büyük bir korku çökmeye başlamıştı içine.
" Hazan ! " diye seslendi sonra bu korkuyla. Yukarı çıkmayı bekleyememiş, yüreğini ele geçiren endişe her adımında biraz daha fazlalaşmıştı.
Sesinin boş evde yankılanması ve hiç bir karşılık bulmaması telaş yapmasına sebep olurken bir hamle de açtı odanın kapısını. Bomboş oda son umudunu da yerle bir ettiğinde, sıkıntıyla gözlerini kapadı genç adam. İçinde dinmek bilmeyen bir öfkenin yükseldiğini hissebiliyordu. Çaresizligin verdiği acıyı, bu öfkeyle bastırmak istiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KILIÇLARIN GÖLGESİNDE Kİ AŞK
Ficción históricaHerkesin bir hayali vardır... Gerçekleşmesini ümit ettiği, hayatın sıkıcılığı ve acımasızlığı ruhunu daralttığında sığınabileceği bir hayal dünyası. Umudun kaptanı olduğu bir gemide hayal ettiklerimize ve dilediklerimize ulaşmak için yolculuğa çıka...