22.Bölüm

24.7K 1.7K 39
                                    

Arabanın yanına gelince Cemal kızın önüne geçti.
"Ne yapıyorsun Cemal ?"
Aslında adamın tek amacı kalan yolda arabayı kullanmak yorulan kızın dinlenmesini sağlanmaktı ama şu an o kadar yakın duruyorlardı ki ne için bu kadar yakına gelip eline dokunduğunu bile bilmiyordu.

Ne için bu kadar yakın durduklarını unutup kıza içinde kalan bir şeyi söyleyip kurtulmak istedi .
"Sordun ya hani sen neden beni istiyorsun Rize'de kız mı yoktu diye "
Güneş önce adamın yakın duruşu şimdide söylediği sözlerle ne yapacağını şaşırmış bir şekilde öylece duruyor en ufak bir tepki vermiyor hareket dahi edemiyordu .
Cemal ise kızın kendine bakışlarını görünce gülümsedi.
Biraz daha yaklaşıp kokusunu içine çekti.
Aklına gelen muziplikle kendisine hamsi diyen onu kaçırdığını söyleyen kıza ders vermek istedi.
"Onlara kıyamadım bana katlanacak senden daha cadısını bulamadım"deyip Güneş'in tek başına girdiği romantizm bulutunu haince dağıttı.
"Kazmasın biliyorsun değil mi ?"
Cemal gülerek kendinden uzaklaşmak isteyen kızın kolunu tuttu.
"Bu kazma kendisine senden daha iyi sap bulamadı " kızın yüzü aydınlandı bu sözle bile mutlu olup gülümsedi .
"Salak "deyip adım omzuna vurdu.
Cemal kızın kollarından tutup sımsıkı sarıldı .
"Teşekkür ederim Güneş " daha sıkı sarıldı.
"Aramızdaki bu şeyden kaçmayıp geri döndüğün için benimde teşekkür etmemi bekliyorsan yanılıyorsun Cemal efendi"
"Kafamı karıştırıp gittiğin her anın hesabını soracağım göreceksin "deyip o da ince kollarını o da adamın beline sardı.
İkiside yüzlerinde tebessüm kalplerinde yeni yeni kabul ettikleri büyüyen aşkları ile birbirlerine sığındılar.
Güneş adamın kollarındaki huzurla gözlerini kapattı.
Cemal kızın mayışıp uyuyacağını anlayınca yüzüne bakıp ne yaptığını bir an hiç düşünmeden alnından öptü.
"Arabayı ben sürerim yeteri kadar dinlendim zaten az bir yolumuz kaldı hadi uykucu sen dinlen birazcıkta "deyip arabanın diğer tarafına kızı yürüttü.
"Ben uykucu değilim bir kere asıl sensin uykucu bütün yol boyu uyudun " deyip başını arabanın koltuğuna yaslayıp yan döndü.
Cemal yerine oturunca kendisine şefkatle sevgi dolu bakan kıza o da korkmadan aynı bakışlarla karşılık verdi.
Güneş kapanan gözlerine engel olmazken adam kızın her bir halini her bir mimiğini hayranlıkla izliyordu.
Onun gibi güzel bir kızın kendisine olan bakışlarına her şeyi ailesini arkasında bırakıp   geldiğine karısı olmayı kabul ettiğine hala inanamıyordu
"Güneş "
"Hmm"
"İyi ki çıktın karşıma "
"Hmm "deyince Cemal eğilip bir kez daha alnından öptü.
Adam kendisinden uzaklaşırken kız gülümseyerek konuşup camdan tarafa döndü .
"Sende iyi ki geldin ?"dedi.

İki yeni aşık birbirlerine attıkları küçük adımlarla huzurlu ve en önemlisi mutluydular.

Ekrem karısını kolları ile sarıp eve birlikte girdiler.
"Ağlama artık "
"Biz nasıl izin verdik Ekrem o çok küçük daha aşkı sevdayı bile bilmiyor "
"Hem okulu ne olacak ?"
"Şist sakin ol kızımız eminim annesi gibi etrafındaki herkesi mutlu edecek ben ona inanıyorum "
Ekrem karısını koltuğa oturtup kollarına çekti.
"Görmedin mi hallerini sarılırken bile kavga ediyorlardı "
Yeliz gözünün önüne gelen görüntü ile gözyaşlarını sildi.
"Çok güzellerdi değil mi ?"
"Nasıl tatlı tatlı atışıyorlardı birde adama king kong diyor cadı kızım benim "deyince adam karısının elini avuçlarının arasına aldı.
"Tıpkı annesi gibi işte sende kara kule boz ayı dedin benim gibi adama "
"Sende küçük cadı diyordun ödeşmişiz"
Ekrem kaşlarını çattı aklına Cemal'in kızına hitap şekli gelince kıskandı.
"Güneş'ime domates güzeli diyor o çocuk Yeliz biz ne yaptık ?"
"Kurta kuzuyu hiç düşünmeden verdik o çocuk kızıma "deyip sustu.
Kaşları çatılmıştı Yeliz gülerek kocasının neleri düşündüğünü anlayıp adama baktı.
"Şuan çok ayıp şeyler düşünüyorsun doğanın kanunu bu kocacım sen bir öpücük için uğraştığın günleri çabuk unuttun bakıyorum "deyip takıldı.
Adamın kaşları duydukları ile yumuşasada bir tarafı bu durumu düşündükçe delirecek gibi oluyordu.

Gece olmuş Güneş hala uyurken Cemal arabayı evlerine yakın bir yerde durdurdu.
Bu saatte herkesi uykusundan etmek olmazdı zaten Güneş'i de uyandırmaya kıyamıyordu.
Kız tarladan gelmiş o yorgunlukla kaç saat araba sürmüştü şimdi uyandırırsa herkes şoku atlatana kadar yine yorulacak uyuyamayacaktı.
"Cemal niye durduk bir şey mi oldu ?"diye uykusunun arasında mırıldandı.
"Geldik ama saat üç herkes uyuyordur sende yorgunsun uyu Güneş "
"Dinlendim ben ama aileni uyandırmak istemezsen bekleriz "deyip adama uykulu gözlerle baktı.
Adam kızın o güzel yüzüne dokunmak istedi bir an saçları ile oynamak sarılmak istedi ama yapamadı.
"Ne diyecekler acaba çok şaşıracaklar orası kesinde beni severler mi ?"
"Bak işte orası biraz karışık "deyip kızın gözlerinin içine baktı.
"Sevmezler mi Zelal teyze ve Ceylan seviyor beni ama baban deden sever mi ?"
"Sana kızarlar mı habersiz "deyince Cemal uzanıp parmağını kızın dudağına dokundurdu.
Amacı sadece susturmaktı ama ikisi de bu kıvılcımı beklemiyordu.
Parmağı kızın dudaklarında bir süre kaldı sonrasında sanki ateşe dokunmuşta yanmış gibi çekti.
"Kızmaz bana kimse birde senin gibi gelinleri olacağı içinde mutlu olurlar "
"Kazmaları sap bulmuş kolay mı ?"deyip gerginleşen havayı dağıtmak istedi ama bu sefer ikisi de gülmüyordu.
Güneş kalbinindeki midesindeki uçan kuşları ve kelebekleri zaptetmeye çalışmakla meşguldü.

"Güneş "
"Beni sakın bırakma tamam mı ben git dersem bile bırakma "deyip panikle arabadan indi.
Yanına gidip bırakmam demek istedi ama ikisininde  yalnız  kalmaya yaşadıkları duyguları tartmaya ihtiyaçları vardı.
İçinde duygunun kalbindeki çarpıntının artık aşk olduğunu biliyordu.
Kız bu duyguyu sonuna kadar yaşamak isterken Cemal ise  kaybetmekten deli gibi korkuyordu.

Berna oğlunun sesiyle yataktan kalktı yanına uzanıp sımsıkı sarıldı.
"Burdayım Emir korkma annem kötü bir rüyaydı bitti"
"Çok korktum anne sakın bırakma beni"diye ağlayarak sarıldı . 
Berna oğlunun ne görüp korktuğunu elbette biliyordu .
Söyleyecek teselli edecek sözü yoktu onun yerine sımsıkı sarıldı.
"Geçti birtanem artık güvendeyiz"deyip oğlunun uyumasını bekledi .
Emir'in uyumaya niyeti yoktu  yerinden kıpırdanıp yataktan çıktı.
"Ben acıktım anne Hasret'e gitsem o bana yemek verir kızmaz "deyince akan gözyaşlarını oğlundan saklamaya çalıştı.
"Sana bu evde yemek yediğin için kimse kızmaz Emir korkma tamam mı ?"deyip yataktan kalkıp oğlunun elini tuttu.
"Madem çok acıktın hadi mutfağa gidelim bakalım benim küçük tavşanıma neler bulacağız "deyip oğlu ile mutfağa indiler
  
Henüz güneş doğmamıştı konakta herkes uyuyordu .
Berna ekmek çıkarıp oğluna sandviç yapmak istedi  başını kaldırınca buzdolabının  içini  seyreden oğluna şefkatle baktı.
"Anne burada ne çok yemek var bak anne çilek  karpuz bile var  "deyip uzanıp almaya çalışınca cam kase dolaptan yere düşüp kırıldı.
Mutfak çalışanlarından Ayşe hanım uyanmış sabah namazını kılıyordu gelen  sesle irkildi ama namazını kılmaya devam etti.
Emir suçluluk hissiyle korkup annesinin yanına geldi .
Berna oğlunun elini tutup saçlarından öptü.
"Bir yerine bir şey olmadı değil mi ?"
"Çilekler hep yere döküldü yiyemem dimi artık onları ?" Deyince kız oğluna sımsıkı sarıldı.
"Hasret'e söylersem bana çilek alır mı kırdığımı söyleme ama tamam mı kızmasın bana ?"deyip iç çekti.
"Bu evde sana kimse kızmaz merak etme oğlum hadi sen otur ben sana ekmek arası bir şeyler yapayım "deyip kırık tabaklara doğru yürüdü .
Emir mutfak masasına doğru yürüyüp dolapta gördükleri arasından ne yesem diye düşünüyordu .
Berna kırılan tabağı ve çilekleri topladı gülümseyerek oğluna baktı.
Emir ise parmakları ile hala  sayıyordu neler yiyeceğine bir türlü karar verememişti.
"Eee paşam ne istiyorsun ekmeğinin arasına "diye sorunca çocuk saymaya başladı.
"Bal gördüm anne orda zeytinde olsun reçelde vardı peynir domates sucukta koyabilirsin "deyince Berna oğluna dolu dolu gözlerle baktı.

"Önce çay suyu koyalım o zaman "
"Sonrada sana güzel bir kahvaltı hazırlayalım "diyerek içeri giren yaşlı kadına mahçup olup başını eğdi.

"Hadi annesi sucukları çıkar kes bende reçeli balı çıkarayım "deyince Berna kadına baktı.
"Teşekkür ederim "deyip ağlayarak mutfaktan çıktı.
Ayşe hanım giden kızın acısını kalbinde hissedip karşısındaki masum çocuğa gülümsedi.
     "Sen nereye ufaklık annen gelir birazdan hadi gel bana yardım et birlikte hazırlayalım "
Emir çekinerek kadına baktı "Ben çilek tabağını kırdım başka şeylerde  kırabilirim "
Ayşe hanım çocuğa içtenlikle bakıp gülümsedi.
"Ooo ben bu yaşıma kadar ne tabaklar kırdım  hadi gel yardım et bir şeycik olmaz aramızda kalır kırdıklarmız " Kadın gülürek göz kıptı Emir  de gülerek kadının yanına geldi birlikte kendilerine güzel bir kahvaltı sofrası hazırladılar .
Berna ise avluda ki sedire oturmuş ağlıyordu.
Kaçarken oğlunu  mahrum ettiğini  biliyordu ama bunu en ufak bir şeyde görmek içine dayanılmaz bir acı vermişti .
Ağlamasını  durdurup içeri girecek gücü kendisinde bir süre bulamadı .
Konağın kapısı açılınca korkarak başını kaldırıp gelen kişiye baktı .
Oturduğu yerden  kalkmaya hali bile yoktu sadece gelen kişiden mahçupça bakışlarını kaçırdı.
 

Çay Karası ♣️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin