1

5.7K 216 27
                                    

Koşuyordum. Sadece koşuyordum. Canımı kurtarmak için. Çünkü bu sefer de yakalanırsam Yoongi beni yaşatmazdı.

Arkamı döndüğümde beni kovalayan adam sayısının beşe çıktığını gördüm. Yakalayacak gibi gözüküyorlardı. Zaten ayağımda ayakkabı yoktu. Ayaklarımın altı paramparça olmuştu ama hala direnmeye çalışıyordum. Aptal mıyım ben? Min Yoongi'den cidden kaçabileceğimi mi sanmıştım?

Adımlarımı yavaşlattım ve ellerimi havaya kaldırırken arkamı döndüm. Adamlar hızla yanıma geldi. Bir tanesi beni sertçe çekti ve öbür adamın getirdiği arabaya fırlattı. Gözlerimden yaşlar akmaya başlamıştı bile.

Araba durduğunda dışarı baktım. Gene o lanet eve gelmiştik.

Beni arabadan çıkardılar ve sertçe sürüklediler. Dayanamayıp bağırdım.

"Yavaş olun! Canımı yakıyorsunuz! Beni yakaladınız işte daha ne çekiştiriyorsunuz!"

"Ayağını denk al bücür. yoksa bunun için ayrı yeten cezalandıralacaksın. "

Derin bir nefes aldım. Haklıydı.

Kapıyı çaldılar. Hizmetlilerin biri kapıyı açtı ve yana çekildi. Biz içeri girerken hafifçe selam verdi.

İçeri girdiğimizde direk Yoongi'yi gördüm. Sakindi. Koltuğa oturmuş kollarını göğsünde birleştirmiş ve bacak bacak üstüne atmıştı.

Yoongi kafasıyla önünü işaret ettiği gibi beni ayaklarının dibine fırlattılar. Önünde diz çökmüş bir şekilde bekliyordum. Kafam eğikti. Yüzüne bakamıyordum.

Yoongi konuşmaya başladı. Aslında sadece tek kelime etti.

"Çıkın."

Bu sakinliği beni korkutuyordu. Kim bilir neler yapacaktı bana. Yoongi'nin bunu demesiyle herkes evden çıkmıştı. Sadece biz vardık. Ah pardon. O ve ben.

Bana baktığını hissedebiliyordum ama kafamı kaldıramıyordum. Sert bir şekilde konuşmaya başladı.

"Yüzüme bak."

Kafamı zor da olsa kaldırdım.

"Sana ne demiştim? Kaçmak yok demiştim değil mi?"

Bunu derken yaslandığı yerden doğruldu ben ise hala dizlerimin üzerindeydim. Ayağa kalmıştı. konuşmaya devam etti.

"Neden kaçtığını anlamıyorum. Ah, her neyse."

Konuşamamıştım.

"Ah pekala, konuşmayacaksın."

Burnumu hafifçe çektim. Bir yandan da hıçkırmamaya çalışıyordum. Gözyaşlarımı tutmaya çalışıyordum ama olmuyordu.

"Sakin olsana biraz."

Kafamı kaldırdım. Gayet sakin bakıyordu. Kafasını eğip derin bir nefes aldı ve konuşmaya devam etti.

"Odana çık."

İtiraz etmeden kendimi odama kapattım. Kendimi yatağıma atarken gözlerimi yumdum.

Cidden diğer hayatımda taş olmak istiyordum. Bu kadar acı çekmem normal değildi.Ailemi özlemiştim, arkadaşlarımı, ve en çok da ağabeylerimi.

Kendimi gelişi güzel bıraktığım yatakta sırt üstü döndüm ve uyumak umuduyla gözlerimi yumdum.

.
.

"Yah Seulgi!"

Yoongi'nin anırmasıyla uyanmıştım. Onunla aramı bozmamak adına koşar adım aşağı indim ve önünde dikildim.

"Ne oldu?"

Yoongi kafasını kaldırıp bana baktı ve hızlıca konuşmaya başladı.

"Yurda git."

Bıkkınca nefes verdim ve konuşmaya başladım.

"Dediğin gibi olsun."

Ayağıma yalnızca bir tane olan ayakkabılarımı geçirip evden çıktım ve hızlı adımlarla yurda gittim. Üşümek istemiyordum.Yurda geldiğimde kapıyı hafifçe tıklattım. Jimin kapıyı açtı. Beni görünce hiç şaşırmadı çünkü alışıktı.

Bıkkınca konuşmaya başladı.

"Yine mi?"

"Evet"

Diyerek kestirip attım ve içeri geçtim. Salona geldiğimde yurtta sadece Jimin ve Jungkook olduğunu fark ettim. Merakla Jungkook''a döndüm.

"Diğerleri nerde?"

Jungkook vakit kaybetmeden açıklama yapmaya başladı.

"Jin ve Namjoon hyung şirketle görüşmeye gitti. Hoseok ve Tae hyung da yürüyüşe çıktı."

"Anladım."

Jimin'in canı sıkılmış olacak ki gülümseyerek konuşmaya başladı.

"Ee, nasıl gidiyor?"

Omuz silkerek cevap verdim.

"Her zamanki gibi işte."

Jimin kafasını aşağı yukarı salladı. Ardından Jungkook konuşmaya başladı.

"İstersen uyuyabilirsin."

Kafamı iki yana sallayarak konuşmaya başladım.

"Aslında yeni uyandım. Pek uykum yok."

Jimin ellerini çırparak ayağa kalktı ve heyecanla konuşmaya başladı.

"O zaman seninle sabaha kadar oyun oynayabiliriz!"

Kahkaha atarak kafamı aşağı yukarı salladım. Jimin çoktan oyun konsollarını kurmaya başlamıştı bile.

.
.

"Beni nasıl 8-0 yenersin! Hala aklım almıyor."

Jimin kafasını kaşırken şaşkınca bana bakıyordu. Ben ise sırıtarak... Cidden Pes oynamayı beceremiyordu.

Jimin omuz silkerek kolunu omzuma attı ve konuşmaya başladı.

"İyi o zaman. Oyunun galibi olarak kahvaltı hazırlama görevini sana veriyorum. Bu çok büyük bir ödül."

pain || mygHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin