2

4K 185 18
                                    

Somurtarak kahvaltı hazırladığım Jimin, biz oyun oynamaya başladıktan iki üç saat sonra gelen üyeleri uyandırmaya gitmişti. Ben ise çoktan yemeğe gömülmüştüm.

Yemek yerken aklıma gelen fikirle çekmeceleri karıştırmaya başlamıştım. Bulduğum çakıyı sırıtarak cebime sıkıştırdım ve bir şey olmamış gibi yemeye devam ettim. Çünkü üyeler yavaş yavaş mutfağı dolduruyordu

.
.

Hep beraber salonda oturmuş televizyon izliyorduk. İzlediğimiz şeye bayağı bir odaklanmıştım ki Jimin'in konuştuğunu bile sonradan fark ettim.

"Yah Seulgi! Diyorum Ki Yoongi Hyung birazdan seni almaya gelir."

"Oh, tamam. Her şey için tekrardan teşekkürler."

Jimin gülümseyerek kafasını aşağı yukarı salladı. Hepimiz tekrardan filme odaklandık. Yarım saat sonra falan da kapı çalmıştı. Yoongi gelmiş olmalıydı. Jimin kapıya gittiğinde gözümü filmden çekip onları izlemeye başladım.

"İçeri gel hyung."

"Seulgi nerede?"

"İçeride."

"Ne yapıyor?"

"İçerde oturuyor. İçeri gel hyung."

"Gerek yok. Onu gönder."

Aralarında geçen saçma diyolaga gülmeden edememiştim. Küçük bir tebessümle oturduğum yerden kalktım ve yanlarına gittim. Jimin'e tekrardan teşekkür ettikten sonra ayakkabılarımı giyip Yoongi'nin peşinde takıldım.

Arabayla gelmişti. Ön tarafa oturduğumda o da arabanın önünden dolanıp sürücü koltuğuna geçti ve arabayı çalıştırmaya başladı.

Eve gelene kadar hiç konuşmamıştık.

.
.

Eve gelir gelmez Yoongi duşa girmişti ve ben de kendi kafamda uyguladığım çılgın planı uygulamak üzereydim. Bunu yaparak delirmiş bile olabilirdim fakat eve gitmek şu an benim için daha önemliydi.

Derin bir nefes verdim ve sessiz adımlarla odamdan çıktım. Yoongi'nin duş aldığı banyonun kapısının arkasına yerleştim ve beklemeye başladım. Su sesi kesilince heyecandan gözlerimi sımsıkı yumdum ve sakinleşmeye çalıştım.

Onun canını yakabilirdim. Benim canım yanıyordu. Fiziksel olmasa da ruhsal olarak canım acıyordu.

Sımsıkı yumduğum gözlerimi açtım ve elimdeki çakıyı biraz daha sıktım. Kapının yavaşça açılmasıyla elimdeki bıçağı hafifçe kaldırdım. Yoongi'nin vücudu tamamen dışarı çıkınca bıçağı sertçe omzuna batırmıştım bile.

Yoongi acı içinde bağırıp arkasını döndüğünde bıçak omzunda kalmıştı. Beni görmesiyle gözlerindeki duygu değişimi iki adım gerilememi sağlamıştı.

Koşarak bir sandalye getirdim ve onu bağladım. Yüzüne baktığımda ağlıyordu. Bir dakika? Yoongi ağlıyordu? Bıçak hala omzundaydı ama kanamıyordu. Bıçak orada deri görevi gördüğü için kan fışkırmıyordu. Yoongi derimn bir nefes aldı ve zar zor konuşmaya başladı.

"Beni bı-bırakma. Seulgi ca-nım acıyor."

Ne yapacağımı bilmiyordum. Gözünden durmadan yaşlar süzülüyordu. Benim de gözlerim dolmaya başlamıştı. Ne yapmıştım ben?

Bu kadar acımasız olamazdım. Ben böyle biri değildim.

Hemen elini ayağını çözüp onu yatağa yatırdım. İlkyardım çantasını alıp bıçağı yavaşça çektim ve dezenfektan sürdüm.

Neyse ki ilkyardım sertifikam vardı.

Yaraya dikkatli bir şekilde dikiş attım ve üzerini sardım. Yoongi'ye baktığımda uyumuştu. Aslında masum bir yüzü vardı. Bir süre onu izledim ve aşağı indim. Bir şeyler hazırlamasam Yoongi uyanında ona yedirebilirdim. Yemekleri hazırlayıp sofrayı kurduktan sonra koltuğa uzandım. Televizyon açıp izlerken Yoongi'nin uyanmasını bekliyordum.

.
.

Yoongi rahatsızca yerinden kıpırdanıp ağzını birkaç kez açıp kapattı. Bu hareketi dikkatimi çekmiş olacak ki direk televizyonun sesini kapatmış ve gözlerimi ona dikmiştim.

Yoongi, yattığı yerde hareketlenmeye çalıştı. Başarılı olamayınca yüzünü buruşturdu. Bu hali bana ilk başta komik gelse sonradan onu bu hale getirenin ben olduğu gerçeği kafama dank etti. Sıkıntıyla nefes verdim ve Yoongi'yi izlemeye devam ettim. Uyanıyordu.

Biraz oyalandıktan sonra gözlerini tamamen açıp bana dikti. Ben de ona bakıyordum. İkimiz de konuşmuyorduk. Bu sessizlik beni rahatsız etmişti. Bu yüzden oturduğum yerden kalktım ve yaptığım kimchiyi tepsiye koydum. Yanına bir çift çubuk ve kaşık da koyduktan sonra tepsiyi elime aldım ve Yoongi'nin yanına gittim.

Gözünü tavana dikmişti. Sanırım bir şey düşünüyordu.

Geldiğimi belirtmek amacıyla sahte bir öksürük yaptım ve bana dönmesini sağladım. Yavaş adımlarla yanına gelip çömeldim ve tepsiyi kenara koydum. Hiçbir şey demeden oturduğu yerde dikleşmesini sağladım ve kimchinin olduğu tabağı elime alıp ona yedirmek için bir hamle yapacaktım ki konuşması üzerine dikkatimi ona verdim.

"Bu saçma şeyi neden yaptın bilmiyorum ama bir daha yapma. Seninle bozuşmak istemiyorum."

Kafamı yavaşça aşağı yukarı sallarken sadece kendimin duyabileceği şekilde mırıldanmaya başladım.

"Özür dilerim."

"Önemli."

Kafamı hızla kaldırıp şaşkınca ona baktım. Duymuştu sanırım. Dudakları hafif kenara kıvrılırken konuşmaya devam etti.

"Yarım saattir burnumun dibinde tuttuğun mükemmel kokan kimchiyi bana yedirirsen, belki seni affedebilirim."

Küçük bir tebessümle kafamı aşağı yukarı salladım ve yavaşça yemeği yedirmeye başladım.

Aramızın yavaş yavaş düzelmesi, beni rahatlatıyordu.

pain || mygHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin