Gözyaşlarım hala akarken konuşmaya başladım.
"Seni gerçekten sevmiştim Yoongi. Sen bana ne yaparsan yap sevmiştim. Ama sen benimle sadece oynuyorsun. Oyuncağın gibiyim. Sıkılınca benle oynuyorsun ve eğleniyorsun. Sana olan sevgimi sömürmeyi bu kadar mı çok istiyordun? İçimde tırnak kadar sevgi kırıntısı kalmadı. Teşekkür ederim. Kalbimi de taşa çevirmeyi başardın."
Kafamı eğmiştim. Gözyaşlarımın akmasına izin veriyordum. Gözlerim kızarmış ve şişmiş olmalıydı. Yoongi'nin dediği şeyi duyunca sırıtmaya başlamıştım.
"Sen beni mi seviyorsun?"
"Hayır. Sömürdün hepsini. Artık sana bakınca tiksinç ve pis bir... bir insan kılıklı hayvandan başka bir şey görmüyorum."
Kafamı kaldırmış ona bakıyordum. İkimiz de konuşmuyorduk. Sadece bakışıyorduk. Benim meydan okuyucu bakışlarıma karşı Yoongi'nin pişman bakışları.
Odada duyulan tek ses benim kollarımdan damlayan kan sesiydi.
Yoongi birden gözlerini yumdu ve geri açtı. Sanki kendinde değilmiş de yeni kendine gelmiş gibiydi. Yüzündeki pişmanlık ifadesinin büyüdüğünü görebiliyorum.
Yavaş adımlarla geri kaçarken elindeki jileti yeni fark etmişti sanırım. Hemen jileti fırlattı ve gözlerini koluma çevirdi. Ağzı hafif aralandığında şaşırdığını fark ettim. İyi de bunu o yapmıştı. Neden şaşırıyor?
Hızlıca yanıma geldi ve ellerini kolumda gezdirdi. Ben ise endişeyle ona bakıyordum. Dudağımı dişlemeye başlamıştım.
Yoongi koşarak odadan çıktı ve sanırım beş dakika sonra elinde sargı beziyle geri geldi. Dikkatlice kolumu sardıktan sonra iplerimi çözdü ve beni kucağına aldı.
Şaşkınca ona bakıyordum. Ne kadar pişman olduğu kilometrelerce öteden hissedilebiliyordu. Beni bir süre karanlık sokakta bir yere götürdü.
Baya yani yarım saat kadar beni taşımıştı. En sonunda küçük bir kulübenin önünde durduk. Ev gibiydi ama baya minikti.
Kapıyı ayağıyla açtı ve içeri girdi. Tek odalı bir yerdeydik. Tahtadan minik bir tezgahı vardı. Küçük tek kişilik bir yatak vardı ve ayrı minik bir yerde lavabo vardı.
Beni yatağa yatırdı ve yanıma oturdu. Konuşmaya başlayınca tüm dikkatimi ona verdim.
"Özür dilerim Seulgi. Ne yaptığımın farkında değildim. Benden korkma tamam mı? Sana isteyerek zarar vermedim. Ben... Ben esrar çekmiştim. Gözüm dönmüştü. Sana bir daha zarar vermeyeceğim. Söz veriyorum."
Dedi ve yanıma uzandı.
"Ne olur beni hala sevdiğini söyle. Buna ihtiyacım var. Çünkü sevdiğim herkese istemeyerek zarar verdim. Onlar da beni terk etti."
"Yoongi..."
Şaşkınca ona bakıyordum. Ondan böyle itiraflar duyacağımı nerden bilebilirdim?
"Yoongi, seni hala her şeyden çok seviyorum sanırım."
Yoongi dediğim şeyi duyunca nefesini sesli bir şekilde bıraktı.
"Peki sen beni seviyor musun?"
Yoongi'nin bedeni kasılmıştı.
"Seni seviyor muyum bilmiyorum Seulgi. Ama sanırım seni sevemiyorum... Aslında seni hiç sevmeye çalışmadım. Benim amacım farklıydı. Ben sana aşık olmaya çalıştım. Ve sanırım başarılı olmuşum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pain || myg
FanfictionSeulgi, bir intikam uğruna hayatını mahveden Yoongi'ye dışından nefret kusarken, içten içe yanlış duygular besliyordu.