Chen ve Kris'ten önce uyanamam diye korkmuş ve sabaha kadar uyumamış, kalenin içinde dolanıp durmuştum.
Ayakta olan nöbetçiler ve uyanık olan birkaç hizmetçinin dışında kimseye rastlamamıştım ama onların da meraklı bakışlarına maruz kalmıştım.
Güneşin doğmasına yakın odaya gidip hazırlanmış ve ne olur olmaz diye yanıma başka bir bıçağımı almıştım. Odadan çıkıp Sky'ı almak için bahçeye indim. Kalenin arkasına doğru ilerlerken nöbetçilerden birine seslenip durdum. Yanıma hızlı adımlarla gelip reverans verdi.
"Sky'ı getir."
Gergin hissettiğim için sert çıkan ses tonuma karşın "Peki, efendim." diye cevap verip yanımdan uzaklaştı. Güneş henüz yeni doğmuş olsada onların ne zaman çıkacağını bilmiyordum. Bu yüzden en kısa sürede hazır olmalıydım.
Kalenin gri duvarına yaslanıp gözlerimi kapattım. Onlara güveniyordum ama beni hayal kırıklığına uğratmazlardı değil mi? Hem belki Baekhyun'un EXO'dan olduğunu bilmiyorlardır. Yine de her şeye rağmen içimdeki
'Bana yalan söylüyorlar.'
diyen ses bir türlü susmak bilmiyordu. Ama bir olayda onları silip atamazdım. Daha da önemlisi onları silip atacak kadar güçlü değildim. Buna gücüm yetmezdi."Efendim?"
Gözlerimi açtım. Sky ile gelen nöbetçinin geldiğini yorgun olduğum için mi farketmemiştim yoksa çok fazla düşüncelere daldığım için mi... Buna önem vermeyip Sky'a yaklaştım. Alnımı yelesine yaslayıp başını okşadım. Nöbetçi ben bir şey demeden uzaklaştığı için rahatlamıştım. Konuşmak bile oldukça yorucu geliyordu.
"Galiba onları ormanda beklemeliyiz."
Altın renginde olan kapıya yaklaşırken demir kapı yavaşça yukarı çekiliyordu. Kalenin yanında olan ormana yürümeye başladım. Kalenin gizlenmesini sağlayan kalkandan çıktığımı etrafımdaki enerji yoğunluğundan farkettim. Ağaçların gölgesinden ve sıklığından dolayı fark edilmeyeceğimizi umdum. Ama yine de büyü yaparak Sky'ı ve beni içine alacak bir kalkan oluşturdum. En son ki büyümün aksine bu sefer işe yaradığını hissedebiliyordum. Birkaç dakika sonra kapıdan iki atlının çıkması ile tam zamanında çıktığımı anladım. Ağaçların arasındaki toprak yoldan, hemen önümden geçtiklerinde Sky'a binip onları takip etmeye başladım. Uzaktan takip ederken birden ortadan kaybolmalarıyla şaşkınlıkla gözlerimi büyülttüm. Büyü mü yapmışlardı? Neden yapmışlardı? Şu an nereye gittiklerini bilemezdim çünkü ileride bu toprak yoldan ikiye ayrılıyorlardı. Üstelik ormandan da ilerliyor olabilirlerdi. Çaresiz bir şekilde geriye, Ghost Castle'a döndüm. Sabaha kadar boşuna mı uyumamıştım? Bu olanlar çok saçmaydı.
.
.
.
.
.
Uyandığımda güneşin yakıcı ışınlarının gözlerimi acıtmasından dolayı elimi yüzüme siper ettim.Sabah olanları hatırlamamla hızla ayağa kalktım. Ghost Castle'a döndüğümde onlarla konuşmaya karar vermiş olmam epey uzun sürmüştü ve sonunda uyuyakalmıştım. Sabah hiç bir şey yemediğimden dolayı aç olsamda Chen ve Kris'in gelip gelmediklerine bakmalıydım. Odadan çıkıp koridarda yürümeye başlarken direk konuya girmenin kötü olacağını düşündüm. Odalarının bulunduğu koridora döndüm. Yanımdan geçecek olan bir kızı durdurdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lo siento ~ Byun Baekhyun
Fanfictionİki dünya'nın birleşmesini sağlayacak bir kız ve herkesten gizlenen kendi dünyasını kurtarmaya çalışan bir grup. . . . Baekhyun : "Sen onun karanlık olduğunu biliyorsun değil mi?" Chen : "Hayır. Bilmiyor." Baekhyun : "Ben Kris'e sorduğumu hatırlıyor...