(Medya : Baekhyun/Loco - YOUNG)
(Dinlemeyi unutmayın!!!)
Aura'nın ağzından :
Hala bekliyordum, o kızı ve Baekhyun'u. Ama bu gidişle birazdan yıllarca uğruna ağladığım kadın gelip 'daha çok beklersin' diyip beni öldürecekti. Aslında şöyle bir düşününce öz annem bile beni öldürmek istiyorken en fazla bir kaç aydır tanıdığım Baekhyun bana neden yardım edecekti ki? Tek çarem muhtemelen oydu. Bu yüzden şimdiden öleceğime kendimi alıştırsam iyi olurdu. Zaten ölümsüz falan değildim ya. Bir gün ölecektim, o gün bu günmüş. Aish...
Her canlı bir gün ölecekse neden her gün bugün ölebilirim diye düşünmüyoruz. Yani neden ölümsüzmüşüz gibi davranıyoruz. Öleceğimizi biliyoruz ama bu düşünce lanetliymiş gibi ondan uzak duruyoruz ve unutmaya çabalıyoruz. Ölüm herkese uğrayabilir ama sanki bize dokunmazmış gibi.
(Bir yazarı sözünü hatırladım. Öleceğini bilen insan ya unutur ya çıldırır. Neyse edebiyatta yaptığıma göre siz devam edin.)
Şimdi buradan nasıl kurtulacağımı bulmak yerine neden bunu düşünüyordum? Elimle kafama bir kaç kez vurdum. Kendime gelmeliydim. Tek çıkış yolu madem bendim. Bir şeyler yapmalıydım. Masanın üzerindeki vazoyu gördüğümde oturduğum yataktan kalktım. Masaya doğru ilerledim. Pahalı bir vazoya benziyordu. Kaşlarımı kaldırdım. Bir tutsak için bu kadar masraf fazlaydı. Niye buraya koymuşlardı bunu? Derin bir nefes verdim. Muhtemelen terk edilmiş bu evde bulunan bir vazodan fazlası değildi. Kendileri koyacak değillerdi ya. Zaten beni kim koymuş niye koymuş hiç ilgilendirmiyordu.
Vazoyu yere fırlattığımda çıkan sesi duymalarını umuyordum. Hızla yerdeki bir parçayı aldım. Biraz canım yanacaktı ama sonunda kurtulabilirdim. Hem ben bir Droca'nun ateşine katlanmıştım. Bu neydi ki? Şey katlanamamışta olabilirdim. Hatta sonra Baekhyun benimle alay etmişti ama neyse. En can acıtan ateşlerden biriydi. O davranışım gayet normaldi bence.
Sol avuç içimi sıktığımda biraz beklemem gerekti. Çıkan seslerden merdivende olduklarını anladığımda elimi açtım. Kırık parça yere düştü. Kanı boynuma sürdüm. Yere yatıp saçlarımı da önüme aldığımda kanlı boynumu biraz kapatmış oldum. Böylece gerçekten kesilmediğini anlayamazlardı. Diğer elime de son anda kırık parçalardan birini almıştım.
"O..o ne yapmış kendine?!"
"Gidip kraliçeye haber ver hemen!"
Ah-kraliçeleri beni öldürme onuruna erişemediği için çok üzülmüş olmalıydılar(!).
Demir kapının anahtarla açıldığını duydum. Yanlışlıkla kırıp parçayı avucuma biraz bastırmıştım. Acıyla dudağımı ısırdım. Saçlarım önümde olduğu için şanslıydım.
Gittikçe yaklaşan ayak sesleri sonunda durdu. Boynuma bakmak için biraz eğilmişti muhtemelen. Saçlarıma dokunan parmakları hissettiğimde bileğini kavradım. Gözlerimi açıp biraz doğruldum. Bileğini döndürdüğümde kemiğin kırılma sesini duydum. Bileğini bırakıp göğsüne tekme attım. Yere düşmüştü. Bu gücüyle; güçlerimi kullanmamı engelleyen pislikti.
"Güçlerim olmadan bir hiçim ha."
Ona ilerledim. Ayağımla kırık koluna bastırdığımda acıyla inledi.
"Bir hiçken bile seni yenebilirim. Bir hiçken bile hepinizden daha güçlüyüm."
Sonra onların Hera'yı öldürdüğü aklıma geldi. Ayağımı yavaşça kolundan kaldırdım. Karnına tekme attığımda sağlam elini havaya kaldırdı. Yeter dermiş gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lo siento ~ Byun Baekhyun
Fanfictionİki dünya'nın birleşmesini sağlayacak bir kız ve herkesten gizlenen kendi dünyasını kurtarmaya çalışan bir grup. . . . Baekhyun : "Sen onun karanlık olduğunu biliyorsun değil mi?" Chen : "Hayır. Bilmiyor." Baekhyun : "Ben Kris'e sorduğumu hatırlıyor...