^^30.Bölüm^^

72 5 0
                                    


FLASHBACK :

"Hyung!"

Kris nefes nefese yanına gelen Chen'e baktı. Onun telaşlı görüntüsüyle istemsizce ayağa kalkıp söyleyeceklerini bekledi.

"Bir saldırı olmuş. Ay-aydınlık Dünya'da.."

Koştuğu için düzensizleşen nefeslerinin arasında zar zor cümle kurmayı başarmıştı ve o cümlesinin daha yarısındayken Kris silahların olduğu kısma yönelmişti. Sinirlendiği ellerinin yumruk olmasından dahi belliydi. Halklarını Kraliçe geri dönene dek korumalıydılar. Chen kapıya yönelmişken son anda bir şey hatırlamış gibi durdu. Kris ve onun yüzünün gözükmemesi gerekiyordu. Karanlıklar Efendisi ile çalışırlarken bu riski göze alamazlardı. Maskelerini yerinden çıkardı ve abisine uzattı. Sonra birlikte kaldıkları küçük klübeden çıktılar.
.
.
.
Kai kendisini bir çalışma odasına ışınladı. Suho masanın başındaki kağıtlardan gözlerini kaldırdı ve gelen genç adama göz atıp yeniden işine döndü ama daha bir saniye bile olmadan beyninde az önceki görüntü tekarlandı ve onun hızla yerinden kalkmasına sebep oldu. Öyle ki sandalyesi devrilmişti. Kai acı içinde kolunu tutuyordu. Giydiği kıyafat kan içinde kalmıştı. Lider olarak adlandırdıkları genç adam kardeşi için endişelip ona ilerledi. Onu koltuğa oturtup bir bıçakla kıyafetini keserken D.O' ya seslendi. Salonda gözlerini dinlendiren D.O yerinden kalkıp yavaş bir şekilde liderin odasına girdi. Ama girdiği gibi az önce yavaş olmasına lanet edip başka bir odaya koştu. Çekmeceleri karıştırıp aradığını bulmaya çalışırken etrafın dağılması umrunda bile değildi. Sonunda birkaç merhem ve sargıyı alıp çalışma odasına geri gitti. Kai önemli bir şey olmadığını söyleyip abilerini rahatlatmaya çalışırken buna kendi bile inanmıyordu. Eğer ışınlanmaya karar vermekte biraz olsun geç kalsaydı kafası yerinde olmayabilirdi. Işınlanırken de yeterince güç harcadığı için gerçekten bitkin hissediyordu. Biraz sonra bayılacak gibi hissetse de onları telaşlandırmak istemiyordu. Sonra bir an sessizlik oldu. Kai eğer bayılacak olursa ve uzun süre uyanmazsa diye bildiklerini anlatmak için bu sessizliği bozdu.

"Yarın için bir saldırı *Suho sargıyı sararken kolu fena halde acıdığı için duraksar.* düzenliyorlar Aydınlık Dünya'ya."

Suho duraksayıp başını kaldırdı ve kardeşine baktı.(Hikayede kardeş olarak yazmadık. Bahsettiğimiz şey Suho'nun Kai'yi küçük kardeşi gibi görmesi.) Sonra bir şey demeyip yarayı sarmaya devam etti. Kai belli ki yine scintillamları gözetlerken bu seferkinde yakalanmış ve yaralansa da kaçmayı başarmıştı. O gücünü yeni yeni kontrol edebildiği için gerçekten bazı zamanlarda zorlanıyordu.

Odadaki üç kişi de yarın orada olacaklarını biliyordu. Hatta ciddi bir şekilde yaralanmış olsa da Kai'yi bile kalması için ikna edemeyeceklerdi.
.
.
.

"Ona yardım etmeli miyiz?"

Sehun yerinden ayrılacakken Chanyeol onu durdurdu. Ağaçların arasına geri çekip hareketlilikten dolayı şüphelenip bulundukları yöne bakan birkaç askerin gözlerinden kurtulmalarını sağladı. Sehun Chanyeol'a garipçe baktı. Neden izin vermediğini anlayabiliyordu. Ama eğer bir şeyler yapmazlarsa oradaki genç her kimse ölebilirdi. Chanyeol onu kolundan tutup biraz daha scintillamların bulunduğu açıklıktan uzaklaştırdı.

"Ölmek mi istiyorsun? Bir gücün olduğunu öğreneli ne kadar oldu Sehun ha!? Nereye gittiğini sanıyorsun?!"

Chanyeol onun özgüvenini kırdığını bilse de kendine hakim olamayıp sinirle söylendi. Sehun bozulsa da itiraz etmeye çalıştı.

Lo siento ~ Byun BaekhyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin