^^21.Bölüm^^

164 14 9
                                    

Baekhyun'un Ağzından:
(Birkaç saat önce)

Aura gittiğinden beri salonda oturmuştuk. Kimse konuşmuyordu. Ah-nasıl unuturdum.(!) Kris bize Kraliçe'nin kaçtığını söylemişti. Yukarıdaki Hera'yı ve annesini unutmaya gönüllüymüşçesine silahlanıp bu evden uzaklaşmaya hazır olduğumuzu belli edince Chen konuştu. Bu kadar çabuk hazırlanmamıza şaşırmıştı. Aslında bir dakikadan bile az sürmüştü. Tek yapmamız gereken Suho Hyungun masasındaki çekmeceden bıçaklarımızı almaktı. Bazıları sadece gücünü kullandığı için buna gerek bile yoktu. Yine de herkes alıyordu.

Kraliçe'yi bulup onu korumaya almalıydık. Scintillamlar onu arıyor olmalıydı ve biz ona daha önce ulaşmalıydık. Tekrar yakalanmasına izin veremezdik. Herkes hak ettiği hayatı yaşamaya başlamalıydı. Hak ettiği yerde olmalıydı. Vicdanını; öldürdüğü diğer insanların yanına gömmüş biri iki dünyayı da yönetemezdi. Biz EXO olarak kendimizi Kraliçe'yi bulmaya adamıştık. Eğer onun bulunması ülkenin ruhunu eskisi gibi güçlü yapacaksa tüm zamanımızın plan kurmayla ve scintillamlarla savaşmakla geçmesi bizim için sorun değildi. Halk sonunda iyi olacaksa ve acı dolu çığlıklar yerini sevinç çığlıklarına bırakacaksa Karanlıklar Efendisi'ni karşımıza almak bizim için bir onurdu. Chen konuşana kadar hayatım boyunca bu düşüncelere inanacağımı düşünürdüm. Sanki bunlar benim yaşamam için konulmuş kurallardı ve bir gün Kraliçe'ye olan inancım biterse Aydınlık Dünya tamamen yok olacakmış gibi gelirdi. Çünkü Kraliçe bizim için Aydınlık Dünya'nın gelmesini beklediği iyilik perisiydi. Sadece bizim için değildi elbette. Halk gerçekten de o gelirse güneşin; Aydınlık Dünya'ya suikast düzenlemek için gün ışığını bekleyen scintillamlar için değil de gerçekten onlar için doğacağına inanıyordu.

Chen bize Karanlıklar Efendisi; Kraliçe'nin kaçtığını öğrendiğinde onun yanında olduğunu söylemişti. Yanında olduğunu ve Aura için gözlerinde oluşan endişeyi gördüğünü söylemişti. Chen onun sağ kolu gibiydi. Belki de bu yüzden Kraliçe ile ilgili olanları anlatmakta tereddüt etmemişti. Aslında Chen'in dediğine göre bir gün ölürse olanları bilecek birine ihtiyacı varmış. Böylece Aura'yı o kadına karşı hâla koruyan birileri olabilirmiş.

Şu an ise diğer üyelerin gelmesini bekliyorduk. Çünkü iki üyemiz hala kayıptı. Kai, Lay'i bırakıp Aura'yı buraya getirmişti. Sonra geri almaya gittiğinde Lay orada olmadığı için onu bulmaya çalışıyordu. En çok yer o ikisine kontrol edilmesi için bırakılmıştı. Bu yüzden Lay'in gecikmesi normaldi ya da değildi. Şimdiye kadar gelmeleri gerekiyordu ya da benim zaman algım Chen 'Aura tehlikede.' dediğinden beri kaybolmuştu.

Bu anlamsız sessizliğin kapı sesi ile bozulacağını sanmıyordum. Elimi sinirle saçlarıma götürdüm. Ayağı kalktığımda tüm gözler bana döndü.

"Yeter! Artık bir şey yapmamız gerekmiyor mu? Yoksa bir şeyler için çok geç olacak."

Dediklerim üzerine Suho Hyung kafasını öne doğru salladı.

Kafasında şimdiye kadar bir plan kurmuş olmalıydı. Bir de yedek plan. O hiçbirimizi riske atmazdı. Her zaman arkasını sağlama alırdı. Alırdı değil mi bu sefer de?

Yanına adımlayarak omuzlarını tuttum.

"Hyung, Aura'nın fazla vakti kalmamış olabilir. Hemen başlamalıyız onu aramaya. Annesi olan insan güçleri için onu öldürecek. Hyung. *Kısa bir süre bekledikten sonra, sorar gözlerle bakar.* Beni anlıyorsun değil mi?"

Omuzlarını bırakıp arkadakilere döndüm.

"Beni anlıyorsunuz değil mi? O ölmeden önce onu bulmalıyız. Yoksa.."

Lo siento ~ Byun BaekhyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin