FLASHBACK
Genç kadın kızının doğum günü için kaledeki büyük salonda düzenlenen eğlence seslerinin arasında oldukça bunalmıştı. Ana salondan çıkarak merdivenlere doğru yürüdü. Kızı uykusu geldiğinden odasına gitmişti bile. Herkese gülümsemek öyle yorucu gelmişti ki kraliçeye o da bir yere kıvrılıp uyumak istiyordu. Ama ilk önce kurtarıcısını görmeliydi. Kaçırılma girişiminden sonra onu gözünün önünden bile ayırmak istemezken bugün endişeleneceği kadar uzun süre görmemişti.
Kızının odasının önüne gelince uyumama ihtimaline karşı yüzüne geniş bir gülümseme yerleştirdi. Kapıyı yavaşça aralayınca Aura'nın kapalı gözlerini gördü. Yüzü eski haline dönerken içeri girip sertçe kapıyı kapattı. Yatağa yaklaşırken küçük kızın gücünden kaynaklanan enerjisini daha yoğun hissetti. Planlarına göre tam sekiz yıl sonra bugün gücün kendinde olacağını biliyordu. Yine de kıskanmadan edemiyor. Onu şuracıkta öldürme hissiyatı ile irkiliyordu. Sonra lanetini hatırlıyor ve kendini sakinleştiriyordu.
Tüm bu nefrete rağmen yine de kıza içinde bir yerlerde sevgi beslediğinin farkındaydı. Bu ikilem onu oldukça yoruyordu. Kızının huzurla uyuyuşuna birkaç saniye daha bakıp elini onun saçlarına götürdü. Yavaşça okşarken bir masalmış gibi lanetini anlattı. Biraz daha bununla kendi başına baş etmeye çalışırsa ölecemiş gibi hissetti çünkü.
-Yirmi yaşındayken lanetlendim. Hah! Sadece basit bir hata yaptım. Ve korkunç bir şekilde cezalandırıldım. Gün geçtikçe gücüm azalıyor. Bir gü-bir gün tüm gücümü kaybedeceğim. Buna izin veremezdim., izin vermem. Ama *delirmişçesine kahkaha atar* ama bir büyücüyle konuştum. Ba-bana dedi ki iki dünyada olan en güçlü kişiyi bulmalısın ve onun gücünü almalısın. Kim olabilirdi o? Ben düşündüm düşündüm düşündüm. Ama en güçlü kişinin kim olacağını bilemezdim ki. Ben de en güçlü kişiyi kendim oluşturmaya karar verdim. Sen Aura, sen benim kurtarıcımsın. Belki de iki zıt güce sahip tek kişisin. Ah-gerçekten ninnettarım sana. Hem, hem bana sonradan teşekkür de edeceksin. Bu gücü sen kaldıramazsın. Yüklenemeyeceğin kadar ağır bir yük çünkü.
Genç kadın konuşmasına devam ederken odanın içindeki cam kapının açık olduğunu fark etmedi. Terasa açılan kapının ardında Karanlıklar Efendisi sevdiği kadının planlarını dinlerken donakalmıştı. Neyin içine düştüğünü anlayamadı. Aydınlıklar Kraliçesi kendisiyle evlenmesinin bile bu planın içinde olduğunu söylediğinde ise gözlerinin dolmasına engel olamadı. Duvara tutunurken ayakta kalmak, gidip hesap sormak istiyordu. Ama kadının kapıdan çıkışına bile engel olamadı. Yere çöktüğünde göz yaşları ile birlikte sevgisininde akıp gitmesini dilemekten başka bir şey yapamadı.
Birkaç dakika sonra gözleri yatakta uyuyan kızına kaydığında onu koruyacağına dair kendine söz verdi.
.
.
.
.
.
Sonunda kararını vermişti Karanlıklar Efendisi. Yemek odasındaydılar. Daha fazla rahatça yemeğini yiyen kadına dayanamayıp ayağa kalktı. Çıkan sesten dolayı kraliçe ve küçük kızı kendine dönerken o Aura'ya baktı. O daha küçüktü. Ama büyüyünce kendisini anlamasını umdu. Şimdi hiçbir şey anlatamazdı ama belki zamanı gelince...-Burada bekle Aura. Hemen geleceğiz.
İfadesiz bir yüzle karısına(!) dönerken ses tonunu sabit tutmaya çalıştı.
-Gel.
Kraliçe şaşırırken aynı zamanda sinirlendi. Kendisine emir verilmesinden nefret ederdi. Ama yavaşça yerinden kalktı ve merdivenleri çıkan kocasını takip etti.
Odaya girdiğinde ise kendisine iğrenirmiş gibi bakan kişiyle korku tüm vücudunu sardı. Daha önce hiç böyle olmamıştı. Bir şeylerin yolunda gitmediği açıktı. Sessizce mırıldandı.
-Bir sorun mu var?
Gelen kahkaha sesiyle adamın yüzüne baktı. Bir an da ciddileşen ifadesiyle ise şaşırıp kaldı. Neler oluyordu?
-Bir sorun? Sorun ha. Bu kadar iki yüzlü olduğunu nasıl fark edemedim.
-Neyden bahsediyorsun? Ben anlamı...
Adam bir anda gözü dönmüş bir şekilde kadının kolunu tutup sıktı.
-Bir hafta önce kızın uyurken söylediklerini hatırlamıyor musun? Oysa ben çok iyi hatırlıyorum. Ve yıllar geçse de unutmayacağıma öyle eminim ki.
Kadın korkuyla ağlamaya başlarken böyle bir aptallık yapabildiğine inanmak istemedi. Nasıl farketmezdi onu.
Aura yemeği tek başına yemek istemeyip annesine ve babasına bakmak için yukarı çıktığında bağırış sesleri ile çalışma odasına yöneldi. Sesin babasına ait olduğunu anladığında anında gözleri doldu. Üstelik kapının aralığından annesinin ağladığını görmüştü.
-Bunu nasıl yaparsın? Bana ihanet ettin. Sadece ben de değil, her gün saçlarını özenle taradığın kızını neden düşünmedin peki? Şimdi de karşımda ağlayıp kendini mi acındırıyorsun? Onu bir daha görmene izin vermeyeceğim.
FLASHBACK SON
.
.
.
.
.
.
.
.
.İşte olanları öğrendiniz. Neler düşünüyorsunuz? Ara bölüm olduğu için hafta içi paylaştık. Normal bölüm pazar günü gelecek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lo siento ~ Byun Baekhyun
Fanfictionİki dünya'nın birleşmesini sağlayacak bir kız ve herkesten gizlenen kendi dünyasını kurtarmaya çalışan bir grup. . . . Baekhyun : "Sen onun karanlık olduğunu biliyorsun değil mi?" Chen : "Hayır. Bilmiyor." Baekhyun : "Ben Kris'e sorduğumu hatırlıyor...