╰22╮

7.8K 632 267
                                    


Autumn Leaves-22

İç çektim ve Namjoon hyung ile birlikte şirketi gezmeye, onu dinliyormuş gibi yapmaya ve mutlu gözükmeye devam ettim. Neden buradaydım, neden Taehyung'a güvenip Namjoon hyungun şirketiyle anlaşma imzalamıştım bilmiyordum ama artık geri dönüşüm yoktu.

Busan sandığım kadar bana iyi gelmemişti. İlk iki gün tamamıyla annemin kucağında bir bebek gibi ağlamış, ona her şeyi anlatmıştım ama yine de ağlamalarım, sızlamalarım ve her şeye rağmen annemin başımı okşayışı ve güzel şeyler söyleyişi bana yeterli gelmemişti. Annemin bana iyi geleceğini sanmıştım ama hayır, bana iyi gelen tek kişi beni mahvetmişti ve enkazını annem bile toplayamamıştı. Zaten üçüncü gün annem ağlamalarıma dayanamamış, kafamı dağıtmak için dans etmemi, şarkı söylememi, şarkı yazmamı söylemişti ama her dansımda onun beni izlediği anları, her şarkı söyleyişimde sesimi ne kadar güzel bulduğunu söyleyen derin sesi, her şarkı sözü yazdığımda ise çektiğim acının sebebinin aşık olduğum adam olduğu aklıma geliyor, çektiğim eziyet artıyordu.

Beni nasıl böyle mahvedebilmişti? Ben nasıl ona izin vermiştim? Nasıl bu kadar kör olmuştum?

Namjoon hyung vokal eğitmeniyle bir test yapacaklarından bahsederken sadece kafamı sallıyordum. Taehyung ona her eğitimimi geçtiğimi söylemiş, belgelerimi de vermişti ama yine de hangi derecede olduğumu bilmek istiyordu. Ben ise o ne isterse onu yapmaya hazır halde öylece duruyor, sadece kafamı sallıyordum.

Annem zorlamış olmasaydı sadece bir hafta değil, birkaç ay boyunca Busan'da kalmak, her ne kadar inancım olmasa da acım biraz da olsa azaldığında geri dönecektim. Ama şimdi burada, yeni bir şirketteydim.

Jeongguk, bazen ben istemesem bile şirketle ilgili bilgi veriyor, iptal olan konserlerden ve Suga'nın neredeyse hiç şirkete gelmediğini, tüm işleri Taehyung'a bıraktığından bahsediyor, Taehyung'un onu kontrole gittiği zamanlardan söz ediyordu.

Namjoon hyung bana ofisimi gösterirken gözlerim doldu. Aklımdan anılarımız gitmiyordu. Suga'nın beni izleyerek şarkı yazdığı, yastığına sarılarak onu izlediğimde bana gülümseyerek baktığı anlar o kadar sıcaktı ki... Gerçekten seviyor gibi hissettirmişti. Kalbinin artık benim olduğuna inandırmıştı ama sonuç olarak beni kullanmıştı.

"Jimin-ah!"diyerek bana seslenen sesi duyduğumda, sesin geldiği yöne, sol tarafıma döndüm ve bana doğru güzel gülümsemesiyle gelen Seokjin hyungu gördüm. "Hyung."dedim ben de gülümseyerek.

Bana yaklaştıkça yüzündeki gülümseme sönerken gerilmeden edememiştim. Bakışları beni dikkatle süzerken yutkunmuş, ellerimi önümde birleştirmiştim.

"Siz gidin,"dedi Namjoon hyung arkamızdaki diğer görevlilere. "Birazdan toplantı salonunda buluşuruz."

Onlar yanımızdan giderken Seokjin hyung beni beklemeden kollarının arasına almış, uzun boylu oluşu yüzünden kafamı omzuna bastırırken ben de kollarımı ona dolamıl ve sıcak karşılaşmasını gözlerim dolarak kabul etmiştim. Dudaklarımdaki gülümseme bu sefer daha içtenken duygularımın artmasına engel olamıyordum ama elimden bir şey gelmiyordu. "Aigoo," Seokjin hyung kollarını sıkılaştırırken ben ise dolan gözlerimi kapatmış, sarılışının verdiği rahat hisle duygularımı dizginlemeye çalışıyordum. "Joonie, Jimin'in ne halde olduğunu görmüyor musun? Neden direkt onu buraya getirdin?"

"Ben istedim."diye mırıldanırken geri çekilmek istesem de Seokjin hyung beni bırakmamış, daha da sıkı sarılarak istemsizce gözlerimi açmamı sağlamıştı.

"Olanları duydum ama endişelenme Jimin-ah, hyungun yanında."derken bir eliyle de saçlarımı okşuyordu hyung.

"Onu boğuyorsun."dedi Namjoon hyung, kocaman açılmış şaşkın gözlerimiz birleştiği için anında anlamıştı durumumu. Aslında sarılması güzel, sıcak ve samimiydi ama birazcık fazla sıkı sarılıyordu. Eğer biraz daha kollarını sıkılaştırırsa içine girebilirdim. Ama samimi tavrı yüzünden bir şey diyemiyor, hareket bile etmiyordum.

Autumn Leaves | yoonmin ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin