Uçak Sabiha Gökçen havaalanına iniş izni istediğinde kalbimin atışı kulaklarımda yanma hissi oluşturuyordu. Annemleri,dostlarımı bir an önce görmek istiyordum. Gelmek için ne kadar mırın kırın etsem de bir şekilde kabul etmiştim. Uçağa ilk bindiğimde tekrar kaçmak bile gelmişti aklıma. Bernaya dönüp baktığımda bir kez daha düşünmüştüm. Onu birseylerden mahrum etmeye hakkım yoktu. Yan tarafıma döndüğümde elini kalbinin üstüne koymuş ağzında birşeyler mırıldanıyordu. Güldüm onun bu sevimli haline.
Valizlerimizi alırken bir yandan da Kürşat'la konuşuyordum. Kapının önünde Enverle birlikte bizi bekliyorlardı. Ama Bernanın Enverin geleceğinden haberi yoktu. Büyük karşılaşma vardı birazdan.
"Hosgeldiniz"derken Kürşat bir yandan Valizlerimizi alıp arabaya yerleştiriyordu. Berna hemen arka koltuğa yerleşirken bagajı kapatıp Kürşat'a döndüm.
"Enver nerede ?"
"Ön koltuğa geç ve şimdi izle" dedi gülerek. Tebessüm ederek kapıyı açıp yerime yerleştim. Kürşat kapısını açtığı sırada arka kapı da es zamanlı açıldı. Berna'nın çığlığı kulağımızı tırmalarken bir yandan da Kürşat'a bakarak gülüyordum.
"Berna boğuyorsun beni" Enverin sesiyle arkama döndüm. Berna bir koala gibi çocuğa yapışmıştı gerçekten.
"Seni çok özledim."dedi Berna sesi çatallaşarak. Tekrar önüme döndüm ve yolu izlemeye başladım.
"Hoşgeldin "dedi Enver arka koltuktan elini saçıma daldırırken.
"Ya yapmasana ilk dakikadan"dedim gülmeyle karışık sinirli bakışlar atarken.
"Hepimiz özümüze döndük şimdi."dedi Kürşat gözünü yoldan ayırıp bana bakarken. Gülerek karşılık verdim.
"Özlemişim."
"Bizde sizi"
......
Valizimi aldıktan sonra Kürşat'a bir kez daha sarılıp kapının önüne sürüklemeye başladım. Kalbim hızla atmaya başlamıştı. Neyse ki evin ışıkları yanıyordu. Eğer evde olmasalar arkama dönüp kaçmayı bile düşünüyordum.
Valizi sessizce kapının önüne getirdiğimde zile basıp,elimi dürbüne koydum görmemeleri için.
Kapının ağzında fısıldaşmalar duyuyordum. Annem büyük ihtimalle dürbünden bakıp görmediği için babama bakmasını söylüyordu. Yüzüm tebessümle dolarken kapı açıldı.
"Ece?"
Baba derken boynuna çoktan atlamıştım. Babamın arkasındaki anneme gözlerim değdiğinde gözlerinin sulanmaya başladığını görmemle babamdan zorda olsa ayrılıp ona yöneldim.
"Hoşgeldin annem"derken gözyaşları yüzümü ıslatmaya yetmişti.Onları ne kadar çok özlediğimi farketmiştim bir kez daha. Kaçıp gitmek korkaklıktı, aptallıktı ama çareyi bunda bulmuştum. İkisini de son bıraktığımda cenaze başında ağlarken görmüştüm. Babamın saçlarındaki beyazların sayısının artması dikkatimi çekmişti. Sakalları daha da sıklaşıp yüzüne farklı bir görünüm kazandırmıştı. Her zaman ki çekiciliğinden yine ödün vermiyordu her ne olursa olsun.
Gözüm anneme iliştiğinde onun da sarı saçlarından bile beyazlar kendini belli ediyordu. Yüzü kemikleşmiş,aşırı kilo vermişti. Bunların sebebinin benim olma ihtimalini düşündüğümde tam kalbime bir sızı düşmüştü. Hayır tüm bu farklılıklarda ki en büyük paylardan biri de Serap teyzenin ölümüydü. Peki ya Serap teyzenin ölüm nedeni aklıma geldiğinde sızı neden biraz daha artmıştı.
Annem ve babam kendi aralarında konuşurken ikisinin de yüzü bana dönmüştü.
"Kendine hiç iyi bakmamışsın kızım,kemiklerin sayılacak neredeyse"
Babamın sözüyle gülmeye başladım.
"Kilo aldığımı bile söyleyebilirim size. Ama bakıyorum da siz kendinize ne yaptınız"dedim sesim biraz sert çıkmıştı istemeden.
"Annen de ben de gayet iyiyiz."
"Yaşlı bir çift olmuşsunuz."dedim.
"Bunu kendime hakaret sayarım"dedi babam saçlarını eliyle düzeltirken.
Annem ve ben onun bu haline gülerken annemin yüzü tebessümle doldu.
"Bak sen teyzen de bana hiçbir şey söylemedi geleceğinle ilgili"
"Sürpriz olsun istedim"dedim ikisinin tam ortasına koltukta kurulurken.
Annem yanağımdan öperken,babamın eli saçlarıma gitmiş,nazikçe oynuyordu.
.....