What's Your Poison | Min Yoongi

$10$-"Saint Laurent"

Yoongi'nin sehpanın üzerine bıraktığı kasa anahtarlarına,sahte kimliğine ve tabancasına bakarken düşündüm.

Daha kötü biri olabilir miydim?

Evet hayatım değişsin istemiştim fakat basit bir değişim de kurtarıcım olabilirdi.

Bir gün saç keserken ertesi gün insanların hayatlarıyla kumar oynuyordum.

Ve canım daha çok yanıyordu çünkü dolandırmaya en yakınımdan başlamıştım.

Angel'dan.

Hiç bir zaman beni terk etmemiş,her zaman en büyük destekçim olmuş kuzenimden.

Sevgilisiyle birlikte gelecek hayalleri kurmalarını sağlayan paralarına el koymuştuk.

Yoongi'yle belirlediğimiz diğer kurbanlara belki bir şey yapamazdım fakat Angel için geri dönüşüm hala vardı.

Jimin'in dudak uçuklatacak kadar yüklü miktardaki dolarlarına hala dokunulmamıştı.

Bu kez onun için çalışmayı düşünüyordum.

Bana yardım etmesi gereken kişi belliydi.

-Yoongi?

Çok önemli işlerinden saniyelik de olsa başını kaldırıp gözlerini gözlerimle buluşturdu.

Fırsat bilip yüksek derecede mühim olan sorumu sordum.

-Taehyung nerede?

Elbette Yoongi yaptığı bir işin geri çevrilmesine müsaade etmezdi,dolayısıyla Jimin'in banka hesabını tekrar doldurmama karşı çıkacaktı.

Yardım alacağım kişi kesinlikle Taehyung'du.

-Nereden bileyim nerede olduğunu?Git kendin bul.

Tıslar gibi yanıtladığı sorumun ardından oturduğu yerden kalkmış ve bilgisayarını da alarak sinir bozucu bir hızla salondan çıkmıştı.

Suratsız,saniyeler içerisinde planlarımı yavaşlattın.

Bozuntuya vermeyerek büyük holden merdivenlere yöneldim.

Birer ikişer çıktıktan sonra kafamda kurduğum yalvarma ve rica cümlelerini tekrar tekrar düşünüyordum.

Koridorun sonuna kadar yürüdükten sonra Taehyung'a ait olduğunu kesinleştirdiğim odaya girdim.

-Tae?

Başımı usulca içeriye uzattığımda odada kimse olmadığını fark etmiştim.

Siyah döşemelere,açık kahve tonlarındaki mat mobilyalara bakınca odanın sahibi konusunda yanıldığımı anladım.

Geri çıkmam gerektiğini biliyordum ama nedense yapmadım.

İçeriye girip meraklı bakışlarımı geniş odanın her yerinde gezdirmeye başlamıştım.

Panjurları indirili,yatağı düzenliydi.

İnce yatak örtüsünde elimi gezdirdiğimde tıpkı Yoongi'nin parfümü gibi koktuğunu fark ettim.

Odaya sizi kendisine çeken bir tür kasvet havası hakimdi.

Dayanamayarak dolabını açtım ve sayamayacağım kadar çok saint laurent takım elbisesiyle karşı karşıya kaldım.

Bu kadar zengin bir kumaşın tenine değmesi nasıl hissettirirdi acaba?

Hiç düşünmeden üzerimdeki askılıdan kurtuldum,yalnızca sütyenimle kalmıştım.