-Yoongi.Benim,Evil.
Yoongi'yi çağırmak üzere olmanın verdiği suçluluk duygusu saniyeler içerisinde belli etmişti kendini.
-Ne istiyorsun?
Günlerdir evde değildim.Yoongi'den ve pisliklerinden kaçalı çok olmuştu ve o bana ne istediğimi mi soruyordu?
İyi misin,neden,ya da en önemlisi neredesin sorularından önce hem de.
-Yoongi biliyorsun ki kafamı toparlamak için yalnız kalmalıydım.Şu sıralar aklım hep allak bullak.
Karşımda duran Jungkook elleriyle sadede gelmemi işaret ediyordu.
-Aklının beş karış havada olmadığı bir zaman hatırlamıyorum.
Yoongi bana telefondan bile laf sokmaya çalışırken ben ise kendimle çelişiyordum.
Telefonun diğer tarafındaki adama deliler gibi aşıktım.Belki kaçabileceği bir kapana davet ediyordum onu ama ya kaçamazsa?
Bu da bir ihtimaldi ve gerçek olması beni kesinlikle yıkardı.
Tam şu saniyelerde tekrar tekrar farkındalığına vardım.
Min Yoongi'ye aşıktım,o beni istemese bile.
Umursamasa,görmese bile.Onun için canımı vermeye hazırdım.Cehenneme kadar peşinden gitmeye hazırdım.Çocuk oyununa çevirdiğim bu durum,göz yaşlarımı serbest bırakmıştı.
Ağlamaklı çıkan sesimle konuştum.
-Y-yoongi..Ben buradayım..Eski evimde.
-Biliyorum.
-Ne?
-Benden bir şeyleri saklayamayacağını öğrenmeliydin.Şu an evinin önünde duruyorum.Daha fazla uzatma tribini de aşağı gel.
Nefesim tutulmuştu.Karşımda duran Jungkook'un da öyle.Belinden apar topar çektiği silahını kavradı ve dışarıya çıkmak için adımladı.
Onu kolundan yakalamıştım.
-Yoongi lütfen git!Uzaklaş buradan!Jungkook yanımda!
Karşıdan yanıt alamadan elimden çekip aldığı telefona bakakalmıştım.
-Yoongi'nin de dediği gibi,aptal olmaktan asla geri kalmıyorsun.
Jungkook sırıtarak beni sıkmayı bırakmış,umursamadan hızlı adımlarla çıkış kapısına yürümüştü.
Peşinden koştururken karanlıkta kesici bir şeyler arıyordum.
Tek amacım Yoongi'yi ölümüne kollamaktı.
Odama geri dönüp Yoongi'nin bana işin başında verdiği tabancamı çıkardım.İş görürdü.
Ondan kaçmıştım ama belli ki hala ortağıydım.
Ve ona zarar gelmesine asla müsaade edemezdim.
Karanlıkta seri adımlarla evin dışına doğru koştururken içimde berbat bir his oluşmuştu.Bu geceden nefret etmiştim.
Jungkook'a yetişmeyi başarmıştım fakat beklediğim türden bir manzarayla karşı karşıya değildim.
Yoongi'yi hazırlıksız yakaladığı için avucunun içine almış olduğunu düşündüğüm Jungkook,alnına dayalı bir silahla karşımda duruyordu.
Ve parmağı tetikte olan Yoongi'ydi.
-Gerçekten tuzağına düşeceğime inandın mı,küçük fare?
Min Yoongi şaşırtmıyordu.Her zaman olduğu gibi kanmamıştı oyunlara.
Yine de bu kez diye düşünmüştüm.Bu kez o sadece duygularının esiri olduğu için kapıma kadar geldi.
Yoongi konuşurken Jungkook sadece şaşırmış görünüyordu.
Aralarına dahil olduğumu fark ettiğinde bana ve elimde tuttuğum silaha bakıp sırıttı.
Asıl soru.Kardeşini vuracak mıydı?
Hayır yapamazdı.Benim tanıdığım Min Yoongi kendi kanından canından olan,düşman sıfatına koymuş olsa da sevdiği kardeşine zarar veremezdi.
Düşüncelerim arasında bir patlama sesi yankılandı.
Yoongi tetiği çekmişti.
$$$
İkimizin de ağzını bıçak açmıyordu.Söylenecek şeyler bittiği için miydi yoksa yaşananların etkisinde miydik bilmiyordum fakat durum buydu.
Yanımda direksiyon sallayan Yoongi'ye çaktırmadan bakarken düşündüm.Kardeşini gözünü kırpmadan öldüren birine bakıyordum.
Soğukkanlılığı bu defa kanımı dondurmuştu.
İster istemez gözümden süzülen yaşlar,Jungkook'la geçirdiğim zamana aitti.Şu noktaya gelebileceğimize asla inanmazdım.
-Onun için ağlıyor musun?
Geceye çok yakışan sesiyle sormuştu.Tek bir duygu hissetmemiştim ses dalgasında.
-Hayır.
Birden bire frene yüklenmesiyle duran arabanın içinde sarsılmıştım.
Gözlerimden süzülen yaşları tek hamlede sildikten sonra cılızca süzülen sokak lambasının altında,neden birdenbire durduğumuzu merak ediyordum.
Yalnızca bir kaç saat önce kafamı yastığa koyarken geceden beklediğim bu değildi.
Yoongi kopkoyu bakışlarını bakışlarıma kitlemişken gözlerimi ondan kaçırmamak için zor duruyordum.
Bir katille sabaha karşı ıssız bir sokakta bakışmak.
Hayatımda yapabileceğim en delice şeylerden biriydi.
Diğer delice şeyler mi?
O katile aşık olmak.
-Evilian.
Dolmuş gözlerimi bu defa sinirli olduğunu anladığım yüzünden çevirdim.
-Eğer benden korkuyorsan in bu arabadan.İn ve arkana bile bakmadan git.
İç çekerek devam etti.Yutkunmama sebep olmuştu.
-Ama bu sesli yutkunuşların,titreyen parmakların,aciz gözyaşların benden bir parça ilgi istediğin için yaptığın şeylerse yanımda kal.Karşılığını göremeyeceğini bile bile kal.
Yoongi'den uzak kalabileceğim bir dünya bana öyle imkansız geliyordu ki.
Ona herşeyiyle tapar olmuştum.Ne yaparsa yapsın gitmek aklımın ucundan bile geçmezdi.
Beni korkutuyor muydu?
Sevgimin önüne geçebilecek bir korku olamazdı.Ona böylesine bağlıyken gidecek hiç bir yerim yoktu.
-İnsanlar beni sevmediğini,sevmeyeceğini ve menfaatle yanında tuttuğunu söylüyorlar.
Zorla dökülmüştü konuşmak istediklerim dudaklarımdan.Amacım hayır,demesiydi.Ben de seni seviyorum demeliydi.
-Eğer bunlar doğruysa bile...
Yoongi gözlerini tekrar gözlerimde sabitledi.
-Gidecek misin?
İstediğimi almak mı?
Hem de Min Yoongi'den.
Tam bu konumda zayıf düşen yine ben ve ben olacaktım.-Asla gitmeyeceğim Yoongi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
What's Your Poison | Min Yoongi
FanfictionBu gün ne içersin mesela? ⚠️kötü alışkanlıklar,aşağılama,cinsellik ⚠️angst