1; bar

2.1K 127 160
                                    


Cinsel içerik, şiddet uyarısı.

🍁

Gece, yalnız insanları dikenli sarmaşık gibi sarıp saatlerce bırakmadığı, bunun yanı sıra ailesi, sevdikleri ile beraber olanları uykunun sıcacık kollarına bıraktığı saatlerin etrafında geziyordu. Tenha bir sokağın tenha bir köşesinde, kaldırımdan yerin dibine inen merdivenlerin başladığı yerdeki tabelada "Joon'un yeri"anlamına gelen değişik bir biçimde tahtaya mavi renkleriyle bulanmış -evet, bu yüzyılda tahta bir tabela- yazı göze çarpıyordu. Jeongguk barın girişini incelemeyi bıraktığı gibi merdivenlerine yöneldi.

Barın dış görünüşü ile iç görünüşü uyuşuyordu. Genel olarak ahşap tasarım ve tahta döşemeler, eski zamanların modasını modern dünyanın sağlamlığı ve güvenilirliği ile birleştirilmiş, nostalji hissi yaşatan ancak buram buram nem veyahut odun kokmayan bir mekan oluşturulmuştu. Küçük bir yer için fazla özenilmiş, göze hitap eden bir görünüme sahipti. Jeongguk attığı adımlarla incelemeyi sürdürürken adımları onu, barmeni hapseden hilal bar masasına götürdü. Barmen onunla ilgilenmek üzere birkaç adım atmadan evvel kurutmakta olduğu kokteyl bardağını barmenin hakim olduğu bölgeyi çeşit çeşit içki şarap ve meyve suyu gibi çeşitli içeceklerin ve bardakların bulunduğu rafa koydu. Jeongguk hafif bir içki istedi. Dilinin etrafına sızıp boğazından inecek basit bir sızı aslında orada vakit öldürmesi için elinde bir araçtı. Bu barı inceleyerek, barmen ile iki çift laf ederek -çünkü barmen onun yaşlarında, ensesinde ufak bir dövme ve dudağındaki piercing ile sohbet etmeyi bilen tip gibi görünüyordu- eğer şansı varsa derdinde boğulmuş bir ağlak bebek ile sızlanarak zamanı geçirebilirdi.

Barmen ona dilediği sıvıyı içinde tutan bardağı uzattığında beyaz dişlerini parlak olmayan ortamda fark ettirmeye yetecek kadar ufakça gülümsedi. Ancak komik olan bir şey olduğunu düşünmüyordu Jeongguk. "Neye güldün?"

Barmen yaptığı yanlış hareketten utanmış gibi elini burnuna götürdü ancak gülümsemesi silinmedi. "Hıçkırarak ağlamak istiyormuş ama bir yetişkinin içine hapsedildiğin için tek gözyaşı dökemeyen yakışıklılar grubuna giriyorsun. Lakin bu suratın bana birini hatırlattı. Seni tavşana benzetmeme güldüm."

Jeongguk bu adamla sohbet etmeyi, barmen diğer müşterilerle ilgilenmek üzere dönüp geri gelmeyene dek sürdürdü. Ardından bardağının ağzında daireler çizerken aklındaki tilkilerin ona getirdiği geçmişiyle, suratı durgun, soğuk bir ifadeye büründü. Kalbi yanıyordu.

"Gel buraya, güzel çocuk. Jeongguk, kimseye söyleme, tamam mı? Baban öğrenirse çok kızar. Odanda dayak yersin."

Ayırt edemediği suratlar, kadınlar, bulanık görüntü; çırılçıplak cildinde, her bir karışında hissettiği soğuk ile tek tek kalkan tüyleri; yaşlı gözleri, teninde gezinen eller...

"Çok güzel, çok güzel bir çocuk."

Teker teker yok olan kadınların uzaklaşan suratları, kapattıkları ışık; açılıp kapanan kapı... İçeri giren silüet, irice, cüsseli bir adam; kolunu kavrayan büyük elleri...

"Eğer sesin çıkarsa, seni kan kusturana kadar tekmelerim. Duydun mu, çocuk?"

Ağzına sokulan top şeklindeki siyah bez parçası; yere çevrilen yüzü, onu takip eden vücudu, belinde birleştirilen elleri, yere umarsızca bastırılan yanağı, açılan bacakları...

Adamın ara sıra gelen inleme sesleri, ileri geri itilen ufak beden; bacaklarından yere sızan koyu sıvı, çocuğun gözlerinden akan yaşlar... Direnmeyen, soğuğa hissizleşen, kan kokusuna tepki veremeyecek kadar canı acıyan küçük bir can; saçlarından çekip belini yay gibi gererken bile zevk alan, ellili yaşlardaki adam.

"Verdiğim paraya değmiş, minik fahişe."

Bir köşeye fırlatılan çocuk vücudu; hareket etmeyen, parlamayan, görmeyen bir çift göz bebeği, kapanmayan göz kapakları. Soğuk gibi acı ile uyuşmuş kolları, bacakları; yanaklarında kurumuş gözyaşları, titreyemeyecek kadar kendinden geçmiş bir oğlan.

Onu satan annesi, bunlardan habersiz bir de babası var.

Canının yandığını, gözlerinin dolduğunu ve buna engel olamadığını farketti. Durdu, parmaklarıyla sardığı bardağa şimdi dalgın gözlerle bakmıyordu. Elleriyle yüzünü kapatırken derin bir nefes aldı. Sıkıntı dolu bir nefesti bu, yanan kalbine su serpilmiyordu. Kızarmış gözlerini eliyle silerek dağılmaya hazır yaşlarla göz çevresini ıslattı.

Bir süre daha bu bardaydı.

🍁

iki dilhun | lalisa manoban x jeon jeonggukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin