1. Bölüm

877 12 5
                                    

Birkaç saat sonra 22 yaşıma girecektim. Aynı zamanda da üniversite sona başlayacağım yıldı. Hukuk okuyordum. Annem ve babamı 13 yaşında kaybettiğim için yalnız büyümüştüm. Bana anneannem bakıyordu ama onu da 2 yıl önce kaybetmiştim. İşte o zaman yapayalnız kalmıştım. Gerçi anneannem ölmeden önceki zamanlarda bile yalnızdım. Sadece birkaç tane yakın arkadaşım vardı. Ama bu sene kendime inanıyordum, başaracaktım. Hayata yeni bir sayfa açıp "İşte şimdi başlıyor hayat!" diyecektim.

-Okul Başladı-

Okul başlamıştı. Kendime verdiğim sözü tutacaktım. Kendime güveniyordum. En yakın arkadaşlarımla karşılaştım; Nefes ve Maral. Nefes Tıp Fakültesi'nde, Maral ise Gen Mühendisliği okuyordu.

Sevdiğim bir arkadaşım daha vardı. Benimle aynı bölümdeydi. Rüzgar iyi bir çocuktu. O benim 10 yıllık arkadaşımdı. O, hep yaralarımı sarmaya yardımcı olmuştu. Onun yeri bende bir başkaydı. Neyse ki aynı şeylerden hoşlanıyorduk da aynı bölüme girmiştik.

Rüzgar'ın çok güzel saçları vardı, yumuşacık... Koyu sarı rengin, kahverengi ile muhteşem uyumundan çıkmıştı sanki. Annem ve babamı kaybetmeden önce ondan hoşlanıyordum. Ama şimdi onları düşünmekten ne aşk ne de başka bir şey düşünebiliyordum. Bu sene hayatımın aşkını da bulacaktım, kararlıydım.

-İlk Ders-

İlk dersimiz kızlarla ortaktı. Kızlarla uzun bir aradan sonra birlikte derse girmenin heyecanını yaşıyordum. Ders 2 saat sürdü. Sonraki dersim hukuk tarihiydi. Yeni bir hocanın geleceğini duymuştum. Onun heyecanı vardı içimde, neden olduğunu bilmediğim bir heyecandı bu. Daha dersin başlamasına 2 saat vardı. O yüzden Maral, Nefes ve Rüzgar'la birlikte bir şeyler yemeye gittik. Hesapları ödedikten sonra derse girdik.

Rüzgar'la yan yana oturmuştuk. Ben çantamdan defterimi alırken yeni gelen hoca bir anda sınıfa girmişti. Benim kafamı kaldırmamla göz göze gelmiştik. Gözleri yemyeşildi. O gözlerin içine bakınca bir ormanda kayboluyormuş gibi hissetmiştim. Yerine oturana kadar gözünü benden ayırmamıştı. Sanki aramızda bir bağ varmış ve birbirimizi çekiyormuşuz gibi...

Gözlerimi gözlerinden alamıyordum. O anda içimden "İşte, şimdi başlıyor hayat!" dedim. Hoca tahtanın önüne geçti -hâla bana bakıyordu- adını tahtaya yazdı. Tebeşiri ilk kaldırışında ismini gördüm "Faris"... Yazmayı bitirince de soyadını "Yıldırım...".

Gizlice telefonumu alıp uzun süredir kullanmadığım instagram'ı sırf onun için açtım. Arama motoruna "Faris Yıldırım" yazdığımda hemen karşıma çıkmıştı. Oldukça fazla şeyle uğraştığını gördüm.

Gitar ve keman çalıyormuş, aynı zamanda sesi de çok güzelmiş. Düzenli olarak spor yapıyormuş ve eskiden okulunun voleybol kulübü'ndeymiş. "Vay be! Neler yapıyormuş." diye geçirdim içimden. Rüzgar, hocanın yanıma geldiğini görünce aceleyle beni uyarmıştı ve hızlı bir refleksle telefonu cebime koymuştum. Bana şüpheli gözlerle bakmaya başlamıştı. Neyse ki fazla uzun sürmemişti de kurtulmuştum. Hukuk tarihi dersi de iki saat sürmüştü ve Faris Hoca çok güzel anlatmıştı. Aynı zamanda konuları anlatışı da komikti. Sevmiştim onu... Hem de çok... Yolda arkadaşlarımla yürürken bir anda birisiyle çarpışmıştım. Bütün kitaplarım ve notlarım yere düşmüştü. Bu da yetmezmiş gibi yanmıştım. Galiba elinde sıcak bir şey vardı. Bağırarak:

"Ne yapıyorsun sen be!"dedim. Üstüm başım mahvolmuştu. Kafamı kaldırdığım an ise onun gözlerini görmüştüm.

imkansızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin